02 December 2025 Tuesday
Yılbaşı’na yaklaştıkça her yerden düğün davetiyesi gelmeye başladı. Memurlara, işçilere herkese tatillerin bolca olduğu güzelim yaz günlerinde gençler bir ihtimal evlenmek için bir sene önceden hazırlıklara başladılar. Acilen evlenen neredeyse hiç yok gibi, salon tutmalar, gelinlik, damatlık kıyafetler, çalgı, çengi, davetiyeler derken çeşitli telaşlarla o bir yılda hemen geçip gidiyor. Bu yazım vesilesiyle yeni evlenecek gençlerimizi şimdiden tebrik ediyorum, hepsine mutlu bir evlilik hayatı diliyorum.
Son zamanlarda Melbourne de düğünler için hazırlanan davetiyelerin şekli şemalı baya değişti, davetiyeler tanınmaz okunmaz hale geldi. Çünkü davetiye diye verilen karttan kâğıdı önce “scan” yapmak gerekiyor ki davet kimden, nerede, ne zaman okuyup öğrenesiniz. Hadi scan yapmayı bilen gençler yaptılar oldu, ya bilmeyenler ne olacak. Bizim köyde “oku” demek düğün davetiyesi demekti. Biz eşimle evleneceğimizde (doğduğum köyde evlendik) Dinar’a gittik, şöyle pembe renkli, kalpli, ışıldak bir düğün davetiyesi seçip köylülerimize yetecek sayıda bastırdık, her eve dağıttırdık. Sen misin kâğıda davetiye bastırıp yollayan, köyün diline düştük. Efendim “bir kağıt parçasıyla düğüne davet mi olurmuş… köye yeni istillah (adet) mi çıkarmışız… bu ne biçim bir okuymuş…falan diye hoşnutsuzluklar oldu ama zamanla herkes zarfa konulmuş şık davetiyelere alıştı. Çocukluk yıllarımızda “oku”nun çok kımetli, önemli bir manası vardı. Düğün sahipleri çarşıdan bir çuval el havlusu ve renkli yazmalar alır bütün köye önem sırasına göre tek tek dağıtılırdı ve insanlara düğünün ne gün olacağı sözle söylenirdi, düğüne davet böyleydi. Ardından kız ve oğlan evi en yakınlara hala, teyze, amca, dayı gibi çok yakınlara düğüne davet için kumaş veya gömlek gibi şeyler alıp hediye ederlerdi. Bunlarda oku’dan sayılırdı. Herkes kumaşını elbise diktirir, beyler gömleğini giyer düğün havasına girerdi. En yakınlara bu tür hediyeler alınmaması düğünü protesto edip gitmemeye sebep olabilirdi. Yani eskiden kâğıttan davetiye kültürümüz yoktu. Şu anda köylülerimiz hem el havlusu veya yazma yani baş örtüsüyle hem de kağıda yazılmış süslü davetiyelerle davetlerini yaptıklarını gördüm. Herkes okusunu alınca filancanın düğününden hatıra diye saklar veya alıp kullanırdı. Şimdiki düğünler resepsiyonlarda çok pahalıya mal olduğu için genelde davetiyelerde çok ayıp şeyler yazılı. Hem düğüne çağırırlar hem de “bu davetiye bir kişiliktir” gibi sayı sınırı koyarlar, ailecek bu mutlu güne katılamazsınız. Davetiyedeki bu rakam yüzünden bütün ev halkı her düğüne gidemez. Oysa köylük yerlerde düğüne gelecek insan sayısına asla bir sınırlama konmaz. Bilakis varsa bütün sülaleden herkes düğüne davetlidir. Halen bizzat şahit oldum, unutan varsa diye hoparlörden düğün bangır bangır bütün köye anons edilir. Gezici aşçılar tutulur, kocaman kazanlarla bütün köye yetecek yemekler pişirilir, sofralar kurulur vee herkese çorbasından etlisinden, tatlısından, salata ve turşusundan bol bol dağıtılır. Öyle ki köyün düğün yemeklerinden köyün köpekleri dahi doyarlar. Yani düğün sahibi fazladan bir kişi gelecek diye hiç endişelenmez, kimseye sen gel diğerleri gelmesin demez yani, çok ayıp.
Melbourne de ki çoğu düğünler için dağıtılan davetiyelerin ayıplarından bir diğeride davetiyenin altında bir yerlere “sakın çocuk getirmeyin” yazarlar. Bana göre çok ayıp bir ibare. Buralarda herkesin akrabası yakını yokken böyle yazılı bir davetiyeyle adet yerini bulsun gibisinden dolaylı olarak “siz gelmeyin” dercesine çocuklu insanları haşince cezalandırırlar, ayrıştırırlar, çok utanç verici bir davet şekli. Çocuklar güzel elbiselerini giyip düğüne gitmeyi severler yani. Oysa okuyla gittiğimiz köy düğünlerine çocuklar, nineler, dedeler herkes davetlidir, herkes yemeğini yer, oynayanları seyreder veya oynarlar, takılarını takıp neşeyle evine giderler. Hele bir davetiyeni altına “hediye getirmeyiniz, para takınız” yazmışlar ya “pes” dedim. Parası olmayan düğüne gelmesini açıkça yazmışlar gibi geldi bana, çok ayıpladım.
Seksenli yıllarda Çankırı ilimizin bir köyünde görevliyiz. Kapıya bir köylü geldi, cebinden çıkardı elimize bir şeker verdi, devamı yok. Ne olduğunu neden olduğunu anlayamadık. Köylü gülerek “hafta sonu düğünümüz var, buyurun gelin, bu şeker düğün için” dedi. Meğer oraların davetiyesi de şeker dağıtarak oluyormuş, aldık kabul ettik.
Hep beraber mutluluğun paylaşıldığı, tebrik ve duaların yapıldığı güzelim düğünlerimizi de davetiyelere yazdıkları emirlerle icabet edilemez şekilde zor hale getirdiler diyecektim, ne dersiniz?
Pembegül Abla