PEMBEGUL ABLA MELBOURNE

PEMBEGUL ABLA MELBOURNE

18 March 2025 Tuesday

2025 RAMAZAN AYI NOTLARIM

2025 RAMAZAN AYI NOTLARIM
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Yaz ayları bitmiş olmasına rağmen hava sıcaklıkları 28-35 derece civarlarında devam ediyor. Bu durum çocuklar ve yaşlılar açısından oruç tutmayı biraz zorlaştırıyor ama genelde insanlar havalar sıcak günler uzun diye orucundan vazgeçmiyor. Bu yüzden İslami kolejlerde talebeler bir saat kadar önceden okuldan paydos ediyorlarmış dediler. Yaklaşık otuz yıl önce tuttuğumuz yaz mevsimi oruçları Avustralya’ya geri geldi. Uzun günlerinde etkisiyle aileler çocukların okula gideceğinden, erken yatması gerektiğinden falan fazla davete gidemediler, davette alamadılar. Camilerimizde teravih namazları saat dokuz buçuktan on bire kadar sürdüğü halde katılım çok yüksek Maşaallah. Ayrıca bütün cami ve cemiyetlerimizde hafta sonlarında halka açık iftar sofraları kurulması da çok takdire şayan durumlardan. Gönüllü hanımların hazırladığı lezzetli yemeklerle hep beraber iftar yapmak çok muhteşem. Son yıllarda bu tür iftarlara meraklı Avustralyalılarda rağbet etmeye başladılar.

   Oruç tutan dokuz yaşlarında şirin bir kızcağızın ablası anlattı. Hava sıcak olunca sınıfta öğretmeni “iyi görünmüyorsun, istersen orucunu boz” demiş. Sakin duran çocuk öğretmenine dehşetle “no” diye bağırmış. Öğretmeni beklemediği bu tepki karşısında şaşırmış küçük kızı hasta odasına götürmüş, ailesine telefon açmış. “Ayşe çok sinirlendi, biraz rahatsız gibi görünüyor, hasta odasına aldık gelin götürün” demişler. Ablası “kardeşim orucunu bozduracak diye korkmuş öğretmenine bağırmış” dedi. Çocukların oruç merakları ve inatları aileleri biraz zorlar durumda bırakıyor

   Çocuklardan sonra oruç tutmakta ısrar eden inatçı ve hasta yaşlıların durumu da gözümden kaçmadı. Bir hanım abla yaşlı hasta babamıza “sen hastasın, ilaçların var oruç tutma, sadakasını veririz” dedik bizi dinlemedi, inat etti. Oruçlu olduğu bir zamanda ilaçlarını almadığı için ‘felç oldu, çok üzgünüz, şimdi onun bakımıyla uğraşıyoruz,’ dedi. Başka bir hanım abla da daha Ramazan ayı yaklaşırken den “annem oruç tutacağım diye ısrar ediyor, nasıl vaz geçireceğiz bilmiyorum” diye hayıflanıyordu. Ramazan ayı başlayınca gülerek haber verdi ki annesi sahura kalkıp oruca başlamış ama her gün oruçlu olduğunu unutup normal yemeğini yiyip haplarını içiyormuş. Annesinin unutmaya başlamasına mı üzülsün yoksa bu yüzden yemek yediğine mi sevinsin şaşırmış durumda. Anam zamane yaşlıları da inatçı, huysuz laf dinlemiyorlar. Allah, bakanlarına kolaylık versin diyorum.

   Ofiste çalışan bir hanım işiyle ilgili Ramazan’da çok memnundu. Patronu Ramazan dolayısıyla namaz kılmak isterse diye ona bir oda ayırmış, “istediğinde burada namaz kılabilirsin” demişler. Ayrıca birkaç gün evden çalışma kolaylığı da vermişler, İşvereninin ve iş arkadaşlarının anlayışlı davranmalarından mutlu olmuş. Artık Avustralyalıların çoğu Ramazan ayında saatlerce yemek yemeden oruç tuttuğumuzu biliyorlar. Bazıları sırf bizi anlamak için oruç tutmayı deniyorlar ve “çok zormuş, nasıl başarıyorsunuz” diye soruyorlar, “Allah sabrını veriyor” diyoruz.  Onlarda bize kendi inançlarına göre nasıl oruç tuttuklarından mevzu açıyorlar. Böylece farklı din ve inançtan insanlarla barış içinde ibadetlerimizi güzellikle yapabiliyoruz. Herkes dinince dinlensin diyoruz.

   Her zaman olduğu gibi seçkin restoranlarımız lezzetli iftar menüleriyle kapılarını halka açtılar. İftar için Greenvale de bir restorana giden gencimiz çok üzülmüş bana haber verdi. Avustralyalı arkadaşlarımla yerimize yerleştik, siparişlerimizi verdik. Yan taraftaki masadaki on kişi ile beraber iftarı bekliyorduk. Tam ezan okunacağında birisi garsona “benim aldığım içeceği iptal edin içmekten vaz geçtim, su içeceğim” dedi. Ardından aynı masadan başka birisi ezan okunmaya başladığı bir anda garsona “benim kebap tabağımı iptal edin sadece çorba içeceğim” diyerek çalışanlara zorlu anlar yaşattılar. Bize sıra geldiğinde garsona teselli için “onların almadığı kebabı ben alabilirim” dedim. Bazı insanlar restoran çalışanlarına köle muamelesi yapabiliyorlar, restoranlarımızda ezan okunur okunmaz aynı anda onlarca insana sıcak yemek servis etmekte zorlu işlerden yani, anlayışlı olmak lazım.

   Çalışan bir gencimiz de bana “Oruca başlayınca her sabah içtiğim kahveyi bıraktım, sigarayı durdurdum, saatlerce telefonda gezinmekten vaz geçtim. Birkaç gün sabredip bekledikten sonra bu şeylere ne kadar çok tiryaki olduğumu alışkanlık yaptığını fark ettim. İlk günler biraz baş ağrısı çektim ama dayandım. Daha sonra kafamın daha net daha güzel çalıştığını hissettim, ne güzel vaz geçemem sandığım alışkanlıklarımı oruç sayesinde bırakarak kendime detoks yaptım” dedi. Hasılı velkelam 2025 yılı Ramazan ayımız da hayrıyla ve sevabıyla hayatlarımızdan geçip gidiyor.

    Son olarak, yanılmıyorsam Osmanlı padişahlarından Fatih Sultan Mehmet “insanlara namaz kılıyor musun, oruç tutuyor musun gibi Allah’ın soracağı soruları sormayın, karnın aç mı, yemek ister misin, bir ihtiyacın var mı?’’ diye sorun demiş. Ne güzel bir söylem değil mi, insanlara insanca sorular sorup muamele edelim de diyecektim.   

Yazar: Pembegül Abla             

Devamını Oku

DİNDEN İMANDAN KONUŞMAK

DİNDEN İMANDAN KONUŞMAK
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Genelde dine ait konuları bizzat bu işin eğitimini almış, bilgili, hitabeti sağlam, güvenilir insanlardan öğrenmek elzemdir. Ne demişler ‘‘yarım doktor candan, yarım imam da imandan edermiş”.

Güzel dinimizi okuyup, sağlam kaynaklardan araştırıp öğrendikten sonra kendi aramızda dinden, imandan konuşup, anlatıp bilgi paylaşıp tazelememiz lazım. Haramlar konusunda birbirimizi güzelce uyarıp nasihatler edebilmemiz lazım. Bir gün yeni tanıştığım bir arkadaşımı ziyarete gittim. Kadıncağız ikram edeceğim diye pervane oldu. Ama geçmiş gün getirdiği yiyecekler helal olanlardan değildi. Onu incitmeden, en nazik, en tatlı üslubumla, çok teşekkür edip ikramlarını yiyemeyeceğimi söyledim. O zamanlarda haram numaraların hangi yiyeceklerde olduğunu çoktaan ezberlemiştik. Allah’tan arkadaşım hiç kızmadı, bilakis bana hangi numaraların haram içerik olduğunu sordu. Hazırda beklettiğim numara listesini verdim, çok ilgilendi. O günlük çayını içtim geldim. Birkaç gün sonra bana telefon açtı ve “ablacığım iyi ki o numaraları senden almışım, çocuklarla bir kontrol ettik, bizim buzdolabında ne varsa hepsi çöpe gitti, bilmeden haram içerikli şeyleri alıp doldurmuşuz” dedi. Bu duruma memnun oldum. Ondan sonra yine arayan arkadaşım beni daha çok şaşırttı. Ziyarete gittiği bir arkadaşına ikram faslında “müsaade et buzdolabındaki yiyeceklerin içeriğini bir kontrol edelim, haram olanları atalım ben sana helal olanlardan bulup alıp dolabını yeniden doldurayım” diye teklif etmiş. Ev sahibi kabul edince “abla dolaptaki yiyeceklerin çoğunda haram katkı maddeleri vardı, hepsi çöpe gitti ama beraber alışveriş yaptık hemen hepsinin helalini bulduk aldık dolabına koyduk” dedi. Eskiden yiyeceklerin içeriğinde hayvansal katkı maddeleri çok kullanılıyordu ve bunu açıkça yazmak yerine belli numaralarla belirtiyorlardı, ayırt etmek biraz zordu. 

  Mübarek sahur zamanı ve iftar yemeği hazırlarken internetten bazı hocaları, programları dinleme imkânım oluyor. Bu günlerde memleketin en cefakâr, en dürüst, ender bulunur hocalarından Alparslan Kuytul hocayı dinlemeyi seviyorum. Risale talebeleri Yeni Asya TV’si başlatmışlar, onu takip ediyorum, iman hakikatlerini daha tafsilatlı anlatıyorlar, ilmimiz artıyor. Sahur vakitlerinde Asım Yıldırım’ın Bir Ümittir Ramazan programındaki alim ve alimeleri dinlemek keyifli oluyor. Dini ve imanı bilgilerimizi eğitimli, sağlam karakterli dürüst alimlerden öğrenmemiz elzemdir. Eskiler “yarım imam imandan eder, yarım doktor da candan eder” diyerek imamlara dikkat demişler.

   Bir zaman vatandaşın birisi hocasına gidip “Kuran’da insana hayatında lazım olacak her türlü bilgi vardır” yazıyormuş diye öğrendim, bu doğrumu?” diye sormuş. Hoca “evet doğrudur, merak ettiğin her türlü bilginin cevabı Kuran’da vardır” demiş. Vatandaş “peki helva tarifi’de var mıdır?” diye sormuş. Hoca “Kuran-ı Kerimde helva tarifi de vardır, Bakara suresinde “bilmediğinizi bir bilene sorun” mealinde bir ayet vardır, helva yapabilen birisinden helva yapmayı öğrenebilirsin” demiş. Ne güzel mübarek Kitabımızda hayatta ve ölümden sonraki hayatımızda bize lazım olacak her türlü bilgi mevcuttur. Mübarek Ramazan günlerinde Kur’an-ı Kerim okumak, camilerde mukabelelere katılmak evlerimizde sağanak sağanak bereketin yağmasına vesile olur

   Maalesef bazı tanıdıklarımdan “aa..biz deist olduk..(başkasının haline bakıp) biz dinden soğuduk…şöyle böyle” diyenlere rastlıyorum. Onlara peki, bazı zenginlerin haline bakıp aa..biz zenginlikten soğuduk…istemiyoruz” demiyorsunuz. Bazı hatalı öğretmenlere eğitim tarzına bakıp “biz okuldan, eğitimden vaz geçtik” demiyorsunuz değil mi? Aynen öyle de biz dini vecibelerini ona buna şirin görünmek veya beğenilmek için yapmıyoruz ki, sadece Allah bizi sevsin için yapıyoruz diye düşünebilirsek kendimizi hatalı fikirlerden kurtarabiliriz İnşaallah.

   En sevdiğim kıssalardan birisi, bir gün imam Şafii hazretlerini hiç sevmeyen bir zengin talebeleriyle beraber yemeğe davet etmiş. Niyeti kötü olduğundan yemeklere zehir atmış. İmam Şafi hazretleri talebeleri ile yemeğe gelince sofraya oturmadan önce “Peygamber efendimizin sünnetidir, yemekten önce ellerimizi yıkayalım” demiş ev sahibi “burada su yok, biraz uzakta, siz sofraya buyurun” demiş ama imam dinlememiş, Peygamber efendimizin sünnetidir diyerek suyun olduğu yere gidip ellerini yıkayıp gelmişler. Onlar gelesiye kadar hazır sofradaki yemeklerden yiyen evin köpeği zehirlenip ölmüş. Bu durumu gören İmam Şafi hazretleri talebelerine “Bakın peygamber efendimizin bir sünnetiyle ölümden kurtulduk, diğer faydalarını siz düşünün” demiş. Sadece Peygamber efendimizin yaptıklarını yapsak, onun yaşadığı gibi mütevazi ve dürüst yaşayabilsek herkes için hayat ne kadar güzel olurdu. Bu zamanın ilacı Peygamber efendimizin yolundan gitmektir.

  Siz kıymetli okurlarıma Rahmetli bir ablamın öğrettiği çok kıymetli ve çok kullandığımız mübarek bir duayı haber vererek veda edeyim. Biz elimizde olan bir hacetimizi kaybettiğimizde, bulamadığımızda “Fetih suresinin” ilk ayetini Besmeleyle bir sefer okuyunca Allah’ın izniyle hemen buluyoruz. Yitiğimiz uzaktaysa eve getiriliyor, evin içindeyse ummadığımız bir yerden buluyoruz Maşaallah.

Pembegül Abla         

Devamını Oku

RAMAZAN AYI’NIN SEMBOLÜ HURMA

RAMAZAN AYI’NIN SEMBOLÜ HURMA
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Sevgili Peygamber efendimiz ‘‘bir tane hurma ile de olsa cehennem ateşinden kendinizi koruyun” buyurmuş. Hurma ne kadar bereketli mübarek bir yiyecek ki ondan insanlara ikram etmek suretiyle günahlarımız bağışlanabilir, Allah bizi sever, cehennem ateşinden azad eder İnşaallah. Tabiide mevzu sadece hurma değil, Peygamber “efendimiz çok günahı olan insanlara su dağıtsın” da demiş. Maksat gayet kolay iyiliklerle Allah’ın rızasını kazanabilmek imkanımız var. Rabbimiz biz aciz insanlara çok çeşitli nimetlerin yanında bir de dünya tatlısı hurma yaratmış.  Ben bundan hurmanın ne kadar mübarek, çok kıymetli, biz insanlar için yaratılmış çok çeşitli yiyecekler içinde en kıymetlisi olduğunu anlıyorum. Uzmanları hurmanın içinde bulunan elementlerin insan bedenine ne kadar benzediğinden, beslenmemize ne kadar faydalı olduğundan anlata dursunlar, Ramazan ayının sembol yiyeceği hurmayı çok severiz. Bizler çocukken onca ramazan ayı geçti hiç hurma görmedik, kimse bize hurma vermedi. Yazık, bir ihtimal okumadıklarından veya memlekette olmadığından olabilir, bilemiyorum, hurmayı layıkıyla bilemedik.  Uzun yıllar sonra Melbourne’ye gelince bol ve çeşitli hurma almak, yemek nasip oldu.

   Hacca gittiğimizde Mekke ve Medine’de çok çeşitli hurma pazarları vardı. Yollarda yiyecek kadar az hurma alırdık, ikram edeceğim hurmaları Melbourne’de satılan Arabistan hurmalarından aldım, yollarda yük etmek istemedim. Hurmaların en kıymetlisi ‘Acve’ hurmasıymış. Peygamber efendimiz bereketli ve şifalı olsun diye dua etmiş ve bu hurmanın ağaçlarını bizzat kendisi toprağa dikmiş. Hac’dayken hastalanınca Acve hurması yiyerek iyileşen hacıları dinledim. Bazı kanser hastalarının da Acve hurması aldığını biliyorum, çok şifalı diyorlar. Acve hurması diğer hurmalardan biraz koyu renkte ve küçük görünüşlü. Ayrıca fiyatı da beş-on dolar daha fazla. Yine de hasta birisine Acve hurması götürmeyi seviyorum. Ne güzel bu mübarek günlerde çeşit çeşit hurmalar alıyoruz, birbirimize bol bol hurma hediye ediyoruz,

    Önceki yıllarda marketlerde en çok Amerika’dan gelmiş gayet iri taneli Medjul hurmaları çoğunluktaydı. Kilosu on dolar civarında beşer kilo olarak satılıktaydı. Bu sene gözlerime inanamadım, gittiğim manavlarda çok çeşitli Suudi Arabistan hurmalarını satışa koymuşlar. Fiyatları da fena değildi. Peygamber efendimizin yaşadığı diyarlardan gelmiş diye hevesle her zamankinden fazla aldım, her gördüğüme el boyaması tabaklarda hurma hediye etmekten çok memnunum.

  Ramazan ayı haricinde, kibar paketlerde Tunus hurmalarını hemen her yerde bulabilirsiniz. Tunus hurmaları bana hep Rahmetli babamı hatırlatır. Kendisi oruç tutamıyor diye, bize her zaman Tunus hurması alırdı. Altın sarısı renkte ve gayet parlak şıralı görünümüyle Tunus hurmaları çok lezzetlidir. Ama paketini okursanız Tunus hurmalarında biraz şeker ilavesi vardır, ekstra şeker yemek istemeyenler olabilir. Bunu dürüstçe paketine yazmalarından memnunum. Maşallah en sevdiğim hurmalardan birisi de İran’dan gelen hurmalardır. Son yıllarda manavların çerez bölümlerinde İran’dan çok çeşitli kurutulmuş meyveler satılıyor. Hepsi taze temiz görünüşlü bu kuru meyveler bana hep çocukluğumu hatırlatıyor. Bu manavlarda yarım kiloluk İran hurmalarını senenin her gününde her yerde kolayca bulup gayet hesaplı bir fiyata alabilirsiniz. Küçük boy, yumuşacık helva gibi tatlı tadıyla İran hurmaları çok lezzetlidir. Ne ki Bu hurmaların paketini açıp bakabiliyorsunuz, bakmazsanız bazen beklemekten şekerlenmiş, sulanmış olabiliyor.

          “Bir sahabesi Sevgili Peygamberimize hurmayı tereyağında pişirip ikram etmiş” diye okumuştum. Bir misafirimden öğrendim, tereyağını bir kapta eritip içine doğranmış hurma ve incir kurusu atıp çok az kavurun, çok farklı bir tat ve lezzet, ne ki sıcakken yemek lazım soğuyunca bir şey anlaşılmıyor. Ama bilen birisi bize “Sticky Date Cake” yapsa da yesek, çok dehşetli lezzetli bir tat.  Manavların her zaman sattıkları hurma bölümünde dikkatli bakarsanız bir kiloluk paketlerde çekirdeksiz, tertemiz hurma püresi satıldığını görürsünüz. Artık hurmayı mutfak robotlarında ezip eriteceğim diye uğraşmaya hiç gerek yok. Kurabiye ve pastalarda, tatlılarda çok rahat kullanabileceğimiz bu hurma püreleri genelde üç-dört dolar civarında.

  Hurmalı bir hatıram, hanımlarla camide Teravih namazı bittikten sonra toplandık pür neşe bize geldik. Çay demledim, iri taneli hurmalardan bir tabak yıkadım koydum. Hep beraber konuşup hurma yerken ağzında dişleri olmayan en yaşlı teyzemiz hem hurma yiyip hem de “amanın hurmalar da çekirdeksiz çekirdeksiz ne kadar güzelmiş” dedi. Bir an en yakınımdakiyle göz göze geldik, hurmalar çekirdeksiz olamaz diye şaşırdım “teyzeciğim bu hurmaların hepsi çekirdeklidir dikkat et” dedim ama olan oldu, hurmalar yendi gitti… çok güldük. O günden sonra o teyzeye ne zaman hurma versem hep “çekirdekli” diye hatırlatırım.

Hurma gibi bereketli tatlı güzel günler dilerim.                                                                        

Yazar: Pembegül Abla

Devamını Oku

EVDE TARHANA YAPTIM

EVDE TARHANA YAPTIM
0

BEĞENDİM

ABONE OL

En kızgın yaz sıcakları başladığında memleketimizin kadim yiyeceği tarhanayı yapardık. Kese yoğurdu ile kaynamış yarmayı (kırılmış buğday) karıştırıp yoğurduktan sonra çiğ köfte gibi, kadınlar avuçlarında sıkarak tahtaların üzerinde kuruması için güneşin altına sererlerdi. Taş gibi kuruduktan sonra kışın çorba yapmak için bez keselere torbalayıp ambar evine asarlardı. Yoğurtla yapılan bu tarhanayı vakti geldiğinde suya ıslatıp biraz nohut ve kurumuş biberle kaynatıp üzerine tereyağında kızarmış nane veya yarpuz otu dökerek yenecek güzel bir çorba yaparlardı. Yıllarca bu çorbaya alışmışken İzmir’e yerleşince çorbanın rengi değişti. Çevre şehirlerden yakınlaşıp kaynaştığımız komşularımızın tarhanaları kırmızı un görünümlü çok farklı bir tat ve lezzetteydi. Ne güzel, annem komşulardan öğrendi bizde kırmızı renkli un tarhana yapmaya başladık.

  Geçenlerde undan yapılan tarhana aklıma düştü, aynen annemle yaptığımız gibi ev tarhanası yapmaya karar verdim. Neler yapılacağını bilmeme rağmen internetten birçok tarife bakıp bilgilerimi tazeledim. Mesela birkaç hafta tarhana hamurunu bekletirseniz ekşiyip kendiliğinden fermente oluyor. Bekletmek istemezseniz hamurunuzu hemen ertesi günü kurutmak için parçalara bölüp serebiliyorsunuz. Her hâlükârda çok lezzetli güzel oluyor, benden söylemesi.

    Yazın sıcaklığının henüz bitmediği bu günler Melbourne’da tarhana yapmanın tam zamanıdır. Önce manavdan bir kilo kırmızı kapya biberi, dere otu, maydanoz, yarım kilo kuru soğan, en kırmızısından bir kilo Roma domatesi, yarım kilo yoğurt, nohut unu veya haşlanmış nohut da olabilir, aldım hazır ettim. Tarhana hamurunu karmadan önce ön hazırlık olarak yoğurdu bir bez keseye döküp suyunu süzdürmek gerekiyor. Geniş bir tencerenin en altına yıkanmış domatesler, kuru soğan, kırmızı biber, en üstüne dereotu-maydanozu kabaca doğrayıp sularını salasıya kadar hafif ateşte kaynattım. Bütün bu sebzeleri çiyken karıştırıcı ile püre haline getirip yapanlarda var ama ben pişirerek az sulu yapmak istedim. Pişen sebzeleri blenderle püre haline getirdikten ve soğuduktan sonra üzerine kese yoğurdu, iki yüz gram kadar nohut unu, bir yemek kaşığı toz kırmızı biber, bir tatlı kaşığı zerdeçal (Turmeric) ekledikten sonra geniş bir leğende biraz katıca bir hamur yoğurdum. Bu harca yaklaşık iki kilo (plain) un kullandım. Hamurun üzerine ince temiz bir bez serip güneşli bir yere bıraktım. Tarhana hamurunu akşam sabah biraz yoğurup karıştırdım. Gün geçtikçe hamur yumuşayıp ekşimeye kabarmaya başladı, birkaç kaşık tuz ilave ettim. Fermente olması için ben bir hafta bahçede beklettikten sonra serme faslına geçtim. Tüm bu işleri yaparken temiz olmaya temiz eşyalar kullanmaya çok dikkat etmek gerekiyor. Eller devamlı yıkanacak, örtüler sergiler tertemiz olmasına önem vermek lazım. Tariflerde hep bir tarhana otundan bahsediliyordu, bunu burada bulamadığım için bence dere otu maydanoz ile de güzel oldu.

    Tarhanayı kurutma işlemi için evin içinde havadar, gölge bir yer olması, güneş ile teması bitmesi gerekiyor. Koton olmayan naylonlu bir kumaştan temiz bir masa örtüsünün üzerine tarhana hamurundan elimin büyüklüğünde hamurları yassılaştırıp serdim. Hemen her gün onları ters yüz çevirip kurutmaya başladım. Islak hamurları bir plastik eldivenle sermek daha rahat ve kolay oluyor. Yüzü kabuklu gibi olan parçaları hafiften ovalayarak tekrardan un haline getiriyoruz. O unları biraz iri delikli bir makarna süzgeciyle eleyip çok iri taneli olmasını önlüyoruz. En son kalan ufalanamayan iri tarhana tanelerini genelde hanımlar mutfak robotunda öğütüp un haline getiriyorlar. Daha sonra kırmızımsı bir un rengindeki tarhanayı gölgede aktara döndere birkaç gün kurutuyoruz. Tarhana yapması birazcık zahmetli bir işlem ama yapmaya değer. İçinde koruyucu, kimyasal madde olmayan gayet doğal mis gibi bir çorba malzemeniz oluyor. Mübarek Ramazan günlerinde sadece bu çorbadan olsa bana yeter diye düşündüğüm oluyor.

    Ne ki ilk defa beklettiğim tarhanam çok güzel oldu. Birçok arkadaşıma test yapsınlar için dağıttım, çok beğendiler. Kıymetli Avustralya halkı, döneri, gözlemeyi, baklavayı… Birçok Türk lezzetini bizlerden öğrendiler, sevdiler. Tarhana çorbamızı da tatmalarını çok isterdim. Bu güzel çorbamızı bilmemeleri onlar adına çok büyük eksiklik bence. İmkanım olsaydı her sene yaz biterken Türkler olarak tarhana çorbasını bütün Victoria halkına tanıtmak ve tattırmak için “Tarhana Festivali” tertiplemek isterdim Hatta bu festivalde en lezzetli tarhana çorbasını yapan birinci, ikinci gibi yarışmalarda tertiplerdim. Çok lezzetli, besleyici tarhanamızı herkese tattırıp tanıtmamız, insanlığa hediye etmemiz lazım diye düşünüyorum.

   Bir güzel tarhanamı yapıp kaldırdıktan sonra aman bana nasıl bir heves geldi, anlatamam. Glutensiz yemesi gereken çok sevdiğim bir arkadaşım vardı. Ona Ramazan ayı hediyesi olarak aynı malzemeleri kullanıp Glutensiz tarhana yapıverdim. Görünüşü güzel oldu ama tadının nasıl olduğunu o bana haber verecek.

Ramazan ayınız hayırlı olsun İnşaAllah.

Pembegül Abla       

Devamını Oku

SEVGİLİ KOMŞULARIM

SEVGİLİ KOMŞULARIM
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Avustralya’ya ilk geldiğimiz anlardan itibaren farklı ülkelerden insanları bir arada görmek beni çok heyecanlandırdı. Memlekette yaşadığımız yıllarda yaz aylarında birazcık turist ten başka değişik ülkelerden insanlarla bir arada yaşamak, onları tanımak, arkadaş, komşu olmak imkansız bir şeydi. Bu Berlin’de de böyleydi, Almanlardan ve yakın Avrupa ülkelerinden gelen göçmenlerden başka insan bilmezdik. Avustralya’da her milletten insanın bir arada huzurla yaşıyor olmaları beni şaşırtmakla beraber çok hoşuma gitti. Bir toplumda ayırımcılığın olmaması ve bu halin kanunlarla kurallarla korunması bence çok kıymetli bir özellikti.

    Sevgili Peygamberimiz “Cebrail Aleyhisselam bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki, onu mirasçı bırakacak sandım” veya “komşusu aç iken kendisi tok yatan bizden değildir” gibi komşularımıza önem verip dikkat etmemiz gereken hadisler sayesinde her milletten komşularımızla çok güzel ve özel hatıralarımız oldu. Hepsi kendi kültürlerini yaşarken farklı kültürden olan bizlere karşı gayet nazik ve yardım sever komşularımı her zaman hayırla anarım. Bahtımıza hiç kötü komşum olmadı, hepsiyle çok iyi komşuluğumuz oldu.

   Bahçemizdeki ağaçlardan ve kullanmadığımız eşyalardan bazen çöpler birikirdi. İlk geldiğimiz yıllarda onları nereye atacağımızı, ne yapacağımızı bilemediğimiz bir zamanda Avustralyalı komşumuz Graham imdadımıza yetişti. Bir sabah bir baktık neşeli neşeli ıslık çalarak bahçeden çöpleri traylere yüklüyor çat-pat anlaştık. Çöplerimizi toplayıp atıverdi sağ olsun. Ondan sonrası onunla güzel komşu olduk,o istemeden biz ona biraz ödeme yaptık, yardımsever  komşumuz bizi yıllarca  ağır çöplerden kurtardı. Bazen vakti varsa Grahamla bahçede çay içer otururduk, hep bir şeyler anlatıp kahkahalarla gülen neşeli bir insandı.

  Sonraları evimizin karşısına savaştan kaçan Bosnalı bir aile taşındı. Hayatımda onlar kadar temiz titiz ve çalışkan insanlar görmedim. Harabe evin içini dışını inci gibi pırıl pırıl parlattılar. Onların çocuklarıyla bizim çocuklar güzel arkadaş olmuşlardı. Çocukların tercümanlığıyla anlaşır konuşurduk. Bir gün komşum Adviye “arabamı sigorta yaptırmak istiyorum, beni götürür müsün” dedi. “Tamam” dedim ikimiz gittik. Nasıl bir sigorta istediğini evdeyken çocuklara söyletmişti. Görevli kadına arabasının bütün detaylarını verdim, “haydi komşumun arabasını sigortalayın” dedim. İşlem tamamlandıktan sonra görevli kadın bana “araba çarpılırsa..yanarsa..çalınırsa..” filan anlatmaya başladı. Allah’ım o Bosnalı, ben Türk, İngilizce nasıl anlatırım şaşırdım. Oflaya poflaya elimle işaret etmeyi denedim “Adviye your car..bang..” diye çarpma işaretini yaptıktan sonra sıra yangını tarif etmeye geldi görevli kadın “bir dakika siz aynı dili konuşmuyor musunuz?” dedi çok şaşırdı, “hayır” dedim. Bahtımıza içerde onun dilini konuşan başka bir memur varmış da problemi hallettik. Adviyegil ne güzel komşumdu, taşınıp gittiler.

Vietnamlı Komşum

   Hayatımda ilk defa Vietnamlılarla burada tanıştım, komşu oldum. Onların şahsında bana göre Vietnamlılar çok temiz, sakin güzel insanlardır. Bahçelerinde yetişen zeytinleri ve yeni dünya meyvelerini her zaman toplamamızı isterler. Çimlerini biçerken bizim taraftan da biçerler. Komşum gece çalıştığı için numaralarımızı alıp verdik, acil durumda birbirimizi haberdar edelim yardımlaşalım diye. Bize paketlenmiş karahindiba çayı, taze meyve verirler. Bizde onlara lokum, gözleme veririz çok iyi anlaşırız yani. İnsanın güvenilir rahatsız etmeyen bir komşusu olması Allah’ın güzel nimetlerindendir. Gece evinizde huzurla uyur, rahat edersiniz. Uzaklara gittiğinizde komşunuz sayesinde geride bıraktıklarınız için çok endişelenmezsiniz. Geri gelesiye kadar kedisini, balığını hatta nadide çiçeğini komşusuna emanet eden de çoktur.

Filipinli komşum

     Bir gün işten yenice geldim, kapımda bir çığlık duydum, koştum baktım. Filipinli komşum kucağında küçük kızı, kafasından kan sızarken koşmuş bana gelmiş. Yavrusunun başından akan kandan çok korkmuş, ağlayarak “help..help..” diyebildi. Altı yaşlarındaki minnacık çocuğu kucağıma aldığım an kendisi fenalık geçirdi bayılır gibi oldu. Çocuğa baktım alnında küçük bir çizik olmuş ve kendindeydi şaşkınlıkla annesine bakıyordu. O an için annenin daha çok yardıma ihtiyacı vardı, kendisine gelsin için, “Agnes sakin ol, bebek evde yalnız kaldı, çabuk evine git ben kızını şimdi doktora götüreceğim” dedim, iyide oldu kadıncağız bir an kendine geldi, merakla evine koştu. Yaralı yavrunun anlını biraz sildim, gidip annesinden Medicare kartını aldım en yakın kliniğe götürdüm. Doktor pansuman etti, bir bant yapıştırdı, çocuğu evine getirdim. Agnes’in memnuniyetini anlatamam. Yıllarca çok kıymetli komşuluğumuz oldu. Bizde “ev alma komşu al” derler. Sunshine semtine yerleştiğimizden itibaren Kıbrıslı, Yunanlı, Bangladeşli, Avustralyalı çok güzel komşularımız, komşuluklarımız oldu. Hayırlı komşu sayesinde evinize hırsız giremez, çöp tenekeniz siz yokken sokakta kalmaz, acil durumlarda komşu ambulanstan itfaiyeden önce yetişir, komşu hangi dinden hangi milletten olursa olsun insandır nihayetinde, kıymetini bilmek, Allah için hoş tutmak lazımdır diyecektim.

Pembegül Abla

Devamını Oku