02 December 2025 Tuesday
Eşim, her sene zeytin sezonu başladığında çeşitli usüllerde zeytin kurmayı çok sever. Hiç üşenmez insanlarla zeytin konuşur, zeytin beğenir, zeytin hediye eder yani baya bir meşgul olur zeytinle. Ben daha çok onun bu tutkusunu seyretmeyi bazende kritik yapmayı severim. Zeytin kurmaktan pek anlamam doğrusu. Bir gün ona “bak birisi bahçesinde ki ağaçtan toplanacak zeytin satıyor, gidip bir bakalım ister misin?” dedim hemen kabul etti. Bahçe sahibinin ismi ingilizceye benziyordu, telefonlaştık, anlaştık. Verilen adrese zeytin toplamaya gittik.
İşte yazacağım hikaye orada başladı.
Meğer zeytinini toplayacağımız kadın Muazzez adında orta yaşlarda bir Türk hanım çıktı karşımıza. Bunu farkedince ilk anda hepimiz çok mutlu olduk. Hanım bizi bahçesine aldı, merdiveni kurdu, torbalar kaplar verdi. Eşim, merdiven de biz ağacın eteklerinde üzüm salkımı gibi zeytinlerden toplamaya başladık. Hanım “bu ev annemin evi ben üç çocuğumla annemle beraber yaşıyorum,” dedi. Ben “zeytinler ne güzelmiş kendin kurmayı denedin mi?” diye sordum. “Evet bir kaç sefer denedim ama çok tuzlu oldu, annem hiç beğenmedi, bende vazgeçtim artık. Çocuklara hem el harçlığı olsun hemde zeytinler telef olmasın diye satmaya karar verdim” dedi. Sonra çocukların babasından bahsetti. “Ben hiç evlenmeyi düşünmüyordum ama Türkiye ye gittiğimiz bir zamanda nasipmiş birisiyle anlaştık evlendik. Buraya gelmeden önceleri ne iyiydi. Çocuklar doğduktan sonra beni aldattığını farkettim, ayrıldık. Benden ayrılır ayrılmaz başkasıyla evlendi.” dedi esefle.
“Peki çocuklar babayı görüyor mu?” diye sordum. “Hayır adam kesinlikle arayıp sormuyor, hem başka çocukları olmuş. Çocuklarımı annemle beraber büyüttük. Şimdi de çok aksiler beni dinlemiyorlar, yemek beğenmiyorlar, hep para istiyorlar, ne yapacağımı şaşırıyorum. Üstelik bir işimde yok” dedi.
Bir yanda kocaman zeytin ağacının altında zeytin toplarken bir yandanda muhabbet koyulaşıyordu.
“Sen ne iş yaparsın dedim?” Ben muhasebe okudum diplomam var,” deyince “bu muhitte bir çok Türklerin ve yabancıların okulları var, başvursan rahatlıkla birinden iş bulabilirsin İnşaallah” dedim. “Ben okullarda çalışmayı sevmiyorum, benim ev alım satımı yapmak için ehliyetim var onun kursunu yaptım ama o dalda iş bulamadım. Göz hemşiresi olmak için de diplomam var, bir kaç işe başvurdum olmadı. Laborantlık okudum ama başım kapalı diye beni almadılar. Üniversite okumayı çok seviyorum, üç tane üniversite diplomam var ama hangi işi daha iyi yapabilirim diye çok emin değilim. Bu yüzden şu an başka bir üniversite okumayı düşünüyorum,” dedi. Kadına akıl vermeyi hiç düşünmedim ama anlattıklarıyla ilgili ne söyledimse hepsinde bir olumsuz, isteksiz, hevessiz, gereksiz bahaneler sıraladı söyleyecek söz bulamadım. Derken zeytinleri topladık, tarttık parasını ödeyip vedalaştık
Ama kadının anlattıkları bir vakit aklımı çok meşgul etti. Bir kaç üniversite ve kurs bitirecek güzel bir zeka ve kabiliyet var. Akıllı ne istediğini bilen bilinçli bir kadın gibi görünüyor. Bunca diplomayla evliliğini yürütememiş. Onca bilgiyle çocuklarını yetiştiremediğinden şikayetçi. Bir çok diploması, becerisi var ama hangi işi yapacağı hakkında konsantre olamamış, düzen kuramamış annesinin yanında kafası karma karışık bir kadın diye düşündüm. Yani o kadının anlattıklarına göre insanoğluna çok bilmekte zararlı insanın kafası çok karışıyor, insan ne yapacağını şaşırıyor diye çok düşündüm.
Şu karantina altında olduğumuz zor günlerde virüs salgınıyla ilgili ne kadar çok araştırıp ne kadar çok bilgi edinirsek o kadar çok kafamız karışıyor ne yapacağımızı şaşırıyoruz. Allahtan hayırlısı olsun. Araştırmacı bir bilim adamı laboratuvarında bir tane pireye “zıpla” demiş pire zıplamış. Sonra yakalamış bir ayağını kesmiş. Pireye yine “zıpla” demiş, pire zıplayamamış. Bilim adamı not defterine araştırma sonucu olarak “pirenin ayağının birisini kesince pirenin kulakları sağır oluyor “diye yazmış.
Hepinize sağlıklı güzel günler dilerim.
Pembegül Abla