14 December 2025 Sunday
Gerçi ucuz etin suyu kara olur derler ama alacağımız bir şeyin aynısını ucuz fiyata bulup almak bizi mutlu eder, insan psikolojisine iyi gelir yani. Bizler yeni bir yıla yaklaşmanın heyecanını yaşarken alışveriş yerleri de akla zarar reklamlarla mallarını ne kadar ucuzlattıklarına bizi inandırmaya ikna etmeye çalışıyorlar. Her kesimin yıl sonunda alışveriş yapmak için çok farklı sebepleri var. Hristiyanlar Christmas günü hediyeleşme gelenekleri olduğundan dolayı alışverişe çıkarlar. Yılbaşı’na yakın hazırlıklar neredeyse iki ay öncesinden başladı, inanan inanmayan herkes evini, çatısına kadar, ofisler, sokaklar her yer süslendiği için çok şeyler alındı, satıldı. Şu anda sokaklarımız geceleri ışıl ışıl parlıyor, tabi bu parıltıların hepsi para… ardından hepsi çöp.
Tabi bunca telaşın arasında tatile gidecek insanların da birçok alıp verecekleri oluyor. Kamp yapacaklar ev konforunu aratmayacak kalitede en ince detayına kadar kamp malzemeleri almak için günlerce çarşı Pazar gezerler, kataloglardan, internetten ala ala ihtiyaçlar bitmez. Yazık, olan internetten yapılan alışverişlerin kutularını taşıyanlara olur. Gecenin geç saatlerinde bile teslimat yapanları gördüm. Victoria da yeni yıla yaklaştıkça ortalık fena kızışır, düğünlerin çoğu da son aylarda yapıldığından herkesin düğün elbisesi alma çılgınlığı başlar. Küçük yerler müşteri gelmesini beklerken genç kızların artık oralara bakmadığını gözlemledim. Ellerindeki telefondan yattıkları yerde elbiselerini beğeniyorlar, çok ucuza ısmarlıyorlar, otururken siparişlerini kapıya getiriyorlar. Yazık, beğenmezlerse başka bir tane beğenip ısmarlıyorlar çünki çok ucuzmuş, öyle dediler.
On ikinci ayda satıcılar feci şekilde ucuzluğun sembolü “kara Cuma” satışı reklamlarını her yerde biz alıcılara adeta dayatırlar. (Bu arada, bazıları “Cuma günümüze kara dediler” diye alınganlık yapabiliyor, oysa cuma günü herkese aittir, isteyen istediği renkte görebilir, değerlendirebilir, bence problem değil). Çok ucuzmuş, bu fırsat kaçmazmış, bu haftaya özelmiş falan diye ne diller dökerler. Alıcıların üzerine reklamlarla öyle bir baskı uygulanır ki insanın bir an koşup alışveriş yapası gelir. Bu şekilde “amanın pek ucuzmuş gidip bir bakayım” dediğim birkaç seferde satılan şeyin etiketine daha fazla fiyat yazdıklarını çok defa gördüğüm için artık bu ucuzluk safsatalarına hiç inanmıyorum diyeyim. Türkiye’de “abla çok ucuz, almazsan döverler” diyeni de duydum güldüm. Ucuz diye baya kandırıldık ama artık ucuz diye değil de “bu bana lazım mı, ihtiyacım gerçekten var mı” diye sorarak kataloglara bakmaya, çarşıya çıkmaya başladığımdan bu yana çok rahatladım. Artık ucuz muş diye değil de lazım mı diye sorunca almaktan vaz geçebiliyorum.
Hristiyanların mübarek Noel gününden sonra alışveriş telaşları son sürat devam eder. Bir günlük Boxing Day satışları başlar ve birkaç gün sürer. O günleri iyi kollayan çok çikolatasever tanıdığım bir hanım trolley dolusu ucuz çikolataları kaptığıyla her sene bana övünür. Tarihi geçme ihtimali olan birçok yiyecekler bugün de ucuzluğa düşer. Bir zaman çocuklar “anne bugün Boxsing Day.. hadi Highpoint’e gidelim” dediler. Onları kıramadım “olur” dedim, yola düştük. Abartmıyorum, Highpoint alışveriş merkezine iki kilometre uzaklıkta araba kuyruğuna takıldık, herkes ucuzluğa koştuğundan trafikte saatlerce ilerleyemedik, arabanın içinde hapsolduk kaldık. Sonuçta çocuklara “böyle bir şey olamaz… haydin eve” dedim bir daha da Boxsing Day’ mış diye çarşıya çıkmaktan vaz geçtim. Bazen ucuzluk denince sanki bedava veriyorlarmışcasına insan beynini yanıltabiliyorlar. Yakınımızda bir tencere fabrikası vardır, yıllardır sene sonu indirimli satış ilanlarında hiç mütevazi olmaz “yüzde yetmiş oranlarında indirim yaptık” diye mesaj yollarlar. Mutfak eşyalarına bakmayı severim ya, gider bakarım, gerçekten indirim yapmışlar görürüm. Beş yüz dolardan üç yüz seksen dolara bir tencereye veya tavaya indirim yapmışlar, gel de alma!
Mağazaların “ucuzlattık” sloganlarını neye göre ayarladıklarını henüz çözemedim. Alıcıların dengesiyle çok oynuyorlar. Doğrusu baze aşırı derecede, bilhassa giyecek şeylerde ucuzluğa denk geldiğim oluyor. Büyük mağazalar yaz biterken kalan yazlık stoklarını, kış biterken de kışlıkları gerçekten inanılmaz fiyatlarda ucuzlamış halde satışa koyuyorlar. Misal, bir, iki dolara ev terliklerine, spor ayakkabılarına, iç çamaşırı veya bebek eşyalarına, hatta çok ucuza kırtasiye malzemelerine rastladığım oldu. Sezon değiştiğinde ellerinde kalan stoklarla yaptıkları dehşetli indirimlerle satıp bitirip yeni mallara yer açıyorlar. Bu ucuzlukları takip etme ve alma hassasiyetleri olanların aynı çok yemekten kilo alan insanlar gibi evleri de çok eşyalı, dopdolu adeta şişman oluyor.
Pembegül Abla