Yaklaşık üç sene önce bana kocaman kırçıllı, eflatun renkte çiçekleri olan bir orkide hediye ettiler. Küçük çocuklar rahatsız etmesin diye mutfak camının önüne kaldırdım.
Doğrusu bir müddet sonra çiçekleri bitecek bende onu dışarı koyarım diye umuyordum. Artan çay sularıyla suladıkça orkide coştu da coştu. İki yıla yakın salkım salkım çiçek verdi durdu. Böylece penceremin önünde durmayı hak etti. Orkide çiçeğinden pek anlamam, en iyi yapabildiğim şey suyunu ihmal etmemektir yani. Ama ondan sonra ilginç bir şey oldu. En sonunda orkidenin çiçekleri bitti, yaprakları kaldı. Bir sekiz ayda öyle geçti. Pencerenin önünde çiçeksiz beklerken onunla güzellikle konuşmaya karar verdim. “Çiçek vermeyeceksen seni bahçeye koyacağım, ona göre’’ dedim. Birkaç gün sonra orkideye yine konuştum. Ondan sonra ne göreyim orkide hanım bana taze bir çiçek filiziyle cevap verdi. Yakında çiçek tomurcukları çıkacak diye bekliyorum, orkideyi dışarı koymaktan vaz geçtim.
Şimdilerde gençlerin evlerini deve tabanı, Peygamber kılıcı, sarmaşık ya da mum çiçeği gibi geniş yeşil yapraklı saksı çiçekleriyle süslediklerini gözlemliyorum. Minik çiçekli orkideler de her evde var. Hatta farklı boylarda kaktüsler çok moda. Ev içinde çiçek bakıp yetiştirmek de bir marifet yani. Ne ki çocuklu evlerde bazen insan çocuğa mı basın çiçeğimi bir karar vermesi gerekebiliyor. Melbourne’daki çoğu evler bahçeli olduğundan ben bahçede yetişecek çiçekleri daha çok tercih ediyorum.
Mutfak kapısından dışarı adım atacağım da göreceğim ilk noktaya pembeli, kırmızılı, fuşya rengi karışık cam güzelinin akrabası çiçeklerden ektim. Bir gün önceden kalan çay sularını hep bu çiçeklerime verdiğimden pek coştular her taraf rengarenk çiçek oldu. En güzeli de yaz-kış bu çiçekler devamlı açarlar, çiçeği hiç bitmez. Cam göbeği cinsinden çiçeklerin dallarından suya bir demet ıslattığımda bir hafta sonra kök salmaya başlıyorlar. O zaman onları saksılayıp sevdiklerime hediye edebiliyorum. Yani bu çiçekler çok bakım istemiyorlar, kolay kolay ölmüyorlar, vaktinde sularsanız senelerce bahçenizden size rengarenk gülücükler atarlar.
Bu sene ilk defa hatmi çiçeği denedim, ilk başlarda kibar kibar çıktı ondan sonra kavak ağacı gibi uzadı gitti. Çok güzel pembe çiçekler verdi ama ne çare çiçeklerine uzanamadım. Hatmi çiçeğinden çok güzel çay oluyordu. Onun yerine ortancalarımız var. Onlarda pembe renkli olanlardan. Bir çiçekçi bana “ortancaların rengi toprağın cinsinden farklı olabiliyor” demişti. Sonbaharda ortancaların dallarını buduyoruz. Budanan parçaları üç-beş dal beraber saksılara dikiyoruz. İlkbaharda hepsi tutup tomurcuk oluyor. Ortanca yetiştirmesi gayet kolay olduğundan birçok arkadaşa pembe ortanca yetiştirip hediye ettik.
Bahçe dediğin gülsüz olmaz değil mi? Farklı renklerde güzel kokulu güllerimiz de var. Ama ben gülü her zaman dalında sevenlerdenim, koparmaya hiç kıyamam. Evin ön cephesindeki pencerelerin önlerine pastel kavuniçi renklerde çok büyümeyen, dikensiz sakin güller ektik. Yanında kırmızılı, eflatunlu başka renk çiçeklerle dışarıya her baktığımızda onlarda bize bakıyorlar sanki. Yerlerine çok yakıştılar. Sularını ihmal etmeyince güllerde baya dayanıklı çiçeklerden. Biraz da Avustralya ikliminde kar yağışı olmadığından dolayı ekilen çiçekler hemen kuruyup ölmüyorlar uzun yaşıyorlar. Misal yedi veren gibi biber ağacımız var, her sene tazelenip duruyor.
Broadmeadows’tan bir abladan Ada çayı bitkisi almıştım. Şu anda bahçenin her köşesinde birçok ada çayımız, nane, maydanoz, Aloavera, ekşi ot gibi günlük hayatta kullanabileceğimiz farklı bitkilerimiz var. Bilhassa hafta sonlarında onların arasında dolaşıp, ayıklayıp, budayıp şöyle bir seyretmek bile insana güzel bir huzur veriyor. Aslında bahçemiz çok küçük ama başka bir zaman size anlatayım İnşaallah. Küçük bahçeler için İnternetten güzel bir çare öğrendik. Yeni alacağız kanalizasyon borularının üzerine bitkiler için delikler açıp merdiven basamağı gibi beş-altı sıra halinde bahçe duvarına kalaslara monte ettik. Yazın çilekler ve sebzeleri bu borulara ekince bahçe genişledi sanki çiçek ekecek daha çok yer kaldı.
Sabahtan akşama kadar herkeste bir telaş bir koşturmaca. Genelde günü kurtaracağız diye çabalarken bir de bakarsınız haftaların ayların su gibi akıp gittiğini fark ederiz. Bazen kendi isteklerimize vakit ayırabiliriz bazen de unutur gideriz de içlerimizde bir ukde kalır. En iyisi haftada bir sefer de olsa toprakla uğraşmak için kendinize vakit ayırın. Biraz toprakla, bahçeyle haşir neşir olmak insana güzel bir terapi oluyor. Kendi sevdiğiniz renklerde çiçeklerle bahçenize her baktığınızda neşe doluyor insan, gözü gönlü açılıyor. Hepinize çiçekler gibi güzel günler dilerim.
Pembegül Abla
Avustralya GündemDecember 14, 2025UCUZLUĞA HÜCUM
Avustralya GündemDecember 2, 2025BALIK AVLAMA SANATI
Avustralya GündemNovember 10, 2025OKU- DAVETİYE
Avustralya GündemNovember 5, 2025RÜYAMI HAYRA YOR
1
“Müfredatta daha fazla çokkültürlü dil”
2
OKUL OTOBÜSÜ DEVRİLDİ Öğrenciler ağır yaralı
3
MH370 uçağını arama çalışmaları yeniden başlıyor
4
AN0M uygulaması üzerinden 55 kişiye gözaltı
5
Bizim evde suçlu yoktu ama hedef biz olduk
6
Sydney’de bir kreş aniden kapatıldı!
7
On Visiting Türkiye
8
Topluma Çağrı: Bilgi Alın, Hakkınızı Kullanın
9
Victoria’da 72 Saatlik Kabus: 9 Can Kaybı
10
Avustralya basketbolunda ilk! Irkçılığa Tutuklama!
11
İşletmeci Zeynep Uzun Destek Çağrısında
12
YENİ SAYI YAYINDA
13
DÜNYA’DA BU HAFTA Bahar’ın İlk Sayısı
14
E-Bisiklet Faciası: Bir Çocuk Hayatını Kaybetti
15
Doğru Firma Seçerken Nelere Dikkat Edilmeli?