admin

admin

03 December 2025 Wednesday

KEDİDEN KONUŞMALAR

KEDİDEN KONUŞMALAR
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Çok uzun zamandır görüşememiş olan üç kadın en sonunda kavuştuk. Sevinç çığlıklarıyla sarılıp selamlaşıp ev sahibesinin yönlendirmesiyle doğrudan mutfağa geçtik. Kadın kadına ne güzel bir gündü.

Çaylarımız ocakta fıkırdarken şirin masada pasta, bisküvi, çerezlerde bizi bekler vaziyetteydi. Ev sahibemiz bizi yerlerimize yerleştirdikten sonra hemen çaylarımızı isteğe göre açık veya demli bardaklara dökmeye başladı. En son ne zaman bir araya gelmiştik hatırlamıyordum bile. Yıllar sonra bir birbirini çok seven ve özleyen üç hanım ilk defa kavuşmuştuk. Ne güzel birkaç kelam edip hasret giderecek olmak hepimizin yüzünü güldürmüş pür neşe olmuştuk. Kadınların halleri işte.

   Daha hal hatıra başlamadan mutfağa bakımlı kocaman siyah renkte cici bir kedi geldi. Pek rahattı, ayaklarımıza sürtündü. “Aaa..bu ne güzel kedi, içerde mi tutuyorsunuz” dedik. Ev sahibi “evet orada yemekleri, suları var” deyip mutfak kapısının yanındaki kedi yemek kaplarını gösterdi. Derken farklı renklerde iki tane kedi daha geldi, onların da halini hatırını sorduk. Kedilerden birisi mutfak tezgahının üzerine zıpladı çıktı, diğer ikramlıklara bakmak istiyordu. Ev sahibi “olmaz kızım in aşağıya” dedi indirdi. Ev sahibesi çaylarımızı dağıtırken kedilerinden anlatmaya başladı. “Aslında bizim kedimiz bir taneydi ama şu ikisi sonradan bahçemize sığındı, birisi çok hastaydı, kuş yakalayıp yemiş falan midesini bozmuş, birçok masraf edip tedavi ettirdik. Üçüncüsü de çok korkak ama dışarı çıkınca geriye evi bulup gelemiyor, kaybolup aç kalıyor. O yüzden genelde hepsini evde tutuyoruz” dedi. Aklıma benim kedilerim geldi ne kadar akıllı ne kadar sevimliydiler, evin birer ferdi gibi elbette çok kıymetliydiler. Onları nasıl beslediğimden, nasıl baktığımdan, yaşından, dişinden tut anlatacak çok güzel şeylerim vardı ama sustum, bu güzelim anları kedilerden konuşarak telef etmek istemiyordum. O sırada Berlin’den gezmeye gelmiş olan ikinci hanım bacı “evde benim de iki tane kedim var” diye söze başladı. “Tatile geleceğimde kedilerimi kızıma bıraktım. Bizimkilerde hep evin içinde yaşamaya alışık. Apartman balkonlarından kazayla kediler düşüp öldüğü için korkumdan balkona bile çıkaramıyorum. Senin kedilerin alışık galiba benimkiler eve tanımadıkları birisi geldiğinde hemen bir köşeye kaçıp saklanıyorlar, çok korkaklar” dedi. Ev sahibesi “bizimkiler insana alışıklar, üçü bir arada olunca çok yaramazlık yapıyorlar, o zaman onları biraz yürüyüşe götürüyorum, yorulup gelince mışıl mışıl uyuyorlar. Galiba Peygamber efendimiz zamanında kedileri sevip koruyan bir sahabe varmış, kedi beslemek çok sevapmış diye okumuştum, yapacak bir şey yok onları çok seviyoruz” dedi. Başka şeylerden konuşmayı boşuna bekledim, çay çerez faslı bitince mutfak kapısından zemin kattaki evin balkonuna çıktık. Saksılarda renkli çiçekler, birkaç meyve ağacı vardı. Canım saksılardaki çiçeklerden, renklerinden adlarından filan konuşmak istedi, nasıl ektiğinden filan sorup mevzuyu değiştirecektim. İçeride kalan evin kedileri dışarı çıkılacak bir aralık var mı diye pencerelere tırmandılar ama nafile her yer parmaklık kaplıydı. Sokağın ötesinden bulanık renkli çekingen bir kedi daha çıktı geldi. Berlin’den gelen hanım balkondaki sandalyeye ilişmiş geçen kış kedisinin nasıl hasta olduğundan, oradaki veterinerlerden falan anlatmaya devam ediyordu. Bulanık, renkli çekingen kedi az ötemizdeki kedi yemeğinden çekinerek yerken ev sahibesi onun da acıklı hikayesinden anlattı. Sahibi yokmuş ama eve alamazmış, götürmüş kısırlaştırmış. Veterinerler götürülen kedileri ücretsiz kısırlaştırıyormuş. Her gün balkona düzenli yemek ve su bırakıyormuş gelen kediler karnını doyurup gidiyormuş falan filan.

Balkonda biraz hava aldıktan sonra tekrar mutfağa geçtik, ev sahibemiz bize kahve yapmaya koyuldu. Kahve faslına sıra geldiğine göre vakit baya ilerlemiş olmalıydı. Kedili mevzuların bitip başka başka şeylerden konuşacağımız anları nafile bekledim. Onlara “sizi gördüğüme çok sevindim, nasılsınız iyi misiniz, çocuklar nasıllar, bu şehirde mutlu musunuz, çarşınız pazarınız nasıl, biz gitmeden gelin İzmir de buluşalım filan diyecektim, üşendim. Aklıma bir cenazede karşılaşan iki hanım teyze geldi. Kavuştukları andan itibaren saatlerce ev aldılar, sattılar, muhit beğendiler. Emlak hakkında o kadar çok tafsilatlı konuştular ki onları dinleyen bir insanın hemen gidip bir ev alası gelirdi yani. Kadın kısmı böyledir, ilgi duyduğu bir şeyi en ince detayına kadar bilir, öğrenir. Kafa dengini bulunca saatlerce çanta hakkında, altından, gramından, kösteğinden konuşmaktan anlatmaktan hiç üşenmez, bıkmaz. Acizane bazen bu kadar ince detayı dinlemekten yoruluyorum diyeyim.        

Pembegül Abla