Bir gün İzmir Kemeraltı’nda geziyoruz, çocuklar Türk bayraklı anahtarlıklardan almak istediler, hemen “şu mu, bu mu… diye seçmeye başladılar. Satıcı başımızda beklerken “abla siz yurt dışından mı geldiniz?” diye sordu. Oysa tezgahın başında dolandırılmamak için hepimiz tembihliydik, şaşırdım “Allah Allah sen bizim dışardan geldiğimizi nereden bildin, alnımızda mı yazıyor?” dedim. Satıcı çocuk pervasız “Türk bayraklı şeyleri dışardan gelenlerden başkası almıyor” dedi. Esnaflar insanın bakışından duruşundan halini hemen anlıyorlar.
2009 yılında Sultanahmet meydanında gezerken küçük oğlum dondurma almak istedi. Dondurmasını aldıktan sonra çocuk çok şaşkın geldi. “Dondurmacı turiste on beş liradan sattı ben Türkçe konuşunca benden iki lira aldı” dedi. Durumun yanlışlığını çocuğa anlatmakta zorlandık doğrusu. Derken İzmir’de bir taksiye bindik, el alışkanlığı yerimize yerleştiğimiz andan itibaren hemen kemerlerimizi taktık, şoför “nereden geldiniz siz?” dedi, kemer takışımızdan buralardan olmadığımızı hemen anladı. Doğrusu gururla biz Avustralya’dan geldik demeyi çok isterdim ama o zaman bütün esnafların kafası hinliğe, sahtekarlığa çalışıyordu. Başka bir taksicinin bizi “o tarafta yollar bozuk, tamirat var” deyip iyice dolandırdıktan sonra iyi bir ücret aldığını ertesi günü aynı yere daha kısa düzgün bir yoldan gelince anladık, yazık şoför kendini kandırdı, kul hakkı diye bir inancımız var bizim.
Kız kardeşimle pür neşe çarşıya çıkıyoruz, ben çevreye uygunum ama o ne kadar güzel Türkçe konuşsa da sarı saçlarından hep kaybetti. Bir kıyafeti askıda gösterip sorunca bir fiyat, indirip eline alınca abartılı bir fiyat çıkınca kızcağız isyan ediyordu. İnsanın gözünün içine baka baka kandırmaya çalışan o kadar çok insanla karşılaştık ki saymakla bitiremem. Çarşı ve pazarlarda genelde hiçbir esnaf fiyat etiketi koymamış, fiyatını yazan çok nadir birkaç kişiye rastlayabildik ama onlarda halimize bakıp fiyatları pervasızca esnetmeye çok müsaittiler. En sonunda kız kardeşim bir şey beğendiğinde kendisi biraz uzaklaşıp fiyatını bana sordurmaya başladı. Çünki, ona ayrı bana ayrı fiyat söylüyorlardı. Yine de her şeye rağmen memleket çok güzel, insan pireye kızıp yorganı yakmak istemiyor yani.
Böyle böyle yabancı turistlerin gözü açıldığı için veya başka sebeplerden fazla turist gelmemiş, gelende alışveriş yapmadan şöyle bir gezip dolaşıp gidiyor gibi gördüm. Her türlü eşyasını, buralardan hiçbir şey almayacak şekilde köpeğinin yemeğini bile gelirken valizinde getiren turist gördüm. Bir değişiklik yapalım dedik tekne turuna katıldık. Kişi başı bin sekiz yüz lira fiyatı çok uygundu. Isparta’dan bilet alırken “gideceğimiz otobüste klima var mı” diye sordum. Bileti satan kız “var” dedi. Anam dedemden kalma eski bir otobüse bindik ki kliması gerçekten vardı, on beş dakikada bir çalışan, piştik. Turistlerin hepsi çevre şehirlerdendi, toplamda otuz dört kişiydik. Allah için ödediğimiz ücret karşılığı sabah kahvaltısı paketi ve bol bol su dağıttılar. Marmaris’e gittik, çarşının içinden yürüyerek bineceğimiz teknenin yanına ulaştık. Ben daha önce Kaşta bir tekne gezisine katılmıştım, on beş-yirmi kişiyle çok güzeldi. Baştan yeterli bilgi vermedikleri için üç katlı kocaman bir gemiye yaklaşık yüz elli kişi bineceğimizi orada gördüm, şaşırdım tabi. Tekne turunda hiç yabancı yani Türk olmayan turist yoktu, biz bize rahattık yani. Şen şakrak müzikler eşliğinde farklı koylarda gezdik, yüzdük, her yer tıkış tıkıştı. Gezi sırasında sınırsız içecek dedikleri meşhur bol şekerli asitli içecekler ve çaymış. Sıra geldi yemek faslına, kocaman tabaklarda minnacık bir tavuk shinitsel, küçücük bir köfte-azıcık yeşil salata ve bir kaşık pirinç pilavı idi. Vegan yemek isteyenlere de iki dilim beyaz peynir, yeşil salata ve bir kaşık pirinç pilavı geldi. Türk turistlere münasip görülen yemek menüsüne bayıldık tabi. Ardından hoparlörle avaz avaz “daha üzerine tatlı yiyeceğiz” demeleri hepimizi biraz sevindirdi. Neyse sepetlerde karışık markalı dondurmaları masalarda gezdirmeye seçtirmeye başladılar. Sıra bize gelince tam seçecektik ki bir çocuk sepeti taşıyana para getirdi verdi “abi yüz lira olmaz mı?” dedi biz o zaman dondurmayı bizim paramızla sekiz dolardan sattıklarını anladık, almadık tabi.
Yani bu saatten sonra başka tekne gezilerine de katılacağım. İki yüzlü ticaret tutumundan dolayı farklı ülkelerden gelen turistleri feci şekilde kaçırmışlar. Şu anda Türk turizmciler böyle böyle iç turizme hitap etmeye çalıştıklarını gözlemledim, Allah dürüstlükten ayırmasın, yoksa hep zarar ziyan diyecektim. Bu konuda daha yazacaklarım var, şimdilik bu kadar.
Pembegül Abla
Avustralya GündemDecember 2, 2025BALIK AVLAMA SANATI
Avustralya GündemNovember 10, 2025OKU- DAVETİYE
Avustralya GündemNovember 5, 2025RÜYAMI HAYRA YOR
Avustralya GündemOctober 22, 2025KIRMIZI TENCERELERİN BİZE ETTİĞİ
1
“Müfredatta daha fazla çokkültürlü dil”
2
OKUL OTOBÜSÜ DEVRİLDİ Öğrenciler ağır yaralı
3
MH370 uçağını arama çalışmaları yeniden başlıyor
4
AN0M uygulaması üzerinden 55 kişiye gözaltı
5
Bizim evde suçlu yoktu ama hedef biz olduk
6
Sydney’de bir kreş aniden kapatıldı!
7
On Visiting Türkiye
8
Victoria’da 72 Saatlik Kabus: 9 Can Kaybı
9
Avustralya basketbolunda ilk! Irkçılığa Tutuklama!
10
Topluma Çağrı: Bilgi Alın, Hakkınızı Kullanın
11
İşletmeci Zeynep Uzun Destek Çağrısında
12
YENİ SAYI YAYINDA
13
DÜNYA’DA BU HAFTA Bahar’ın İlk Sayısı
14
Doğru Firma Seçerken Nelere Dikkat Edilmeli?
15
E-Bisiklet Faciası: Bir Çocuk Hayatını Kaybetti