1981 yılının bir sonbahar gününde, kaldığımız okul lojmanının camından bir baktım, gördüklerime inanamadım. Karşımızda uzanıp giden geniş Patnos ovasında, uzaktan bakınca kocaman beyaz çiçekler havada uçuşuyor sandım. Meğer askeriyemiz tatbikat yapıyormuş. Hava kuvvetlerimiz düz ova da paraşütlerle askerleri indirme tatbikatı yapıyorlarmış. Öğretmenlik yaptığımız Patnos Gökoğlu (Gubik) köyünde ilk defa havadan askerlerin paraşütlerle uçaklardan atlayıp bir çiçek gibi ovaya süzüldüklerini seyrettim. O günlerde afet felaket yoktu ama ordumuz tatbikatı çok güzel yaptı. Şöyle ki, aynı anda Gökoğlu köyü de dahil bütün köylere askeri kamyonlarla elbise ve ayakkabı kutuları getirdiler. Köylülere dağıtılmak üzere okula teslim ettiler. Ardından köyün muhtarı, imamı ve öğretmeni köylüleri haberdar ettiler. Okulun bahçesine gelen halka izdihama meydan vermeden sırayla gelen kışlık palto, ceket, elbise ve ayakkabılardan beğendiklerini isteyenlere dağıttılar. Ne güzel bir tatbikattı o, afet olmadan önce şanlı ordumuz yardıma hazırlanmıştı. Maalesef bu dehşetli depremde gözlerimiz nafile bekledi havadan gelecek helikopter ve uçaklarımızdan akacak acil yardımları. Allahualem belki de hava şartlarındandır, bilmiyoruz.
91’li yıllarda Kıbrıs camimiz yapılırken gönüllü teyzeler her bayramdan sonra kermes tertip ederlerdi. Bende bir genç olarak onlara yardım işlerine talip olmuştum. O kermeslere insanlar satılıp parası camiye hayır olsun diye ev eşyası, bazı geleneksel yiyeceklerle bağış yaparlardı. Aman Allah’ım, evinin eski, püskü, çürük, atmaya kıyamadığı ne kadar eşyası varsa camiye hayır için bağış yapıldığını gördüm. Günün sonunda o kullanılmaz eşyaları çöpe atmakta ayrı bir dertti. Millet senin çöpünü ne yapsın. Hayır kermesinde satılan köfteler, ekmek ve türlü tatlılar ev yapımı çok güzeldi ama kasabın birisi güya hayır olsun diye tavuk döneri bağışlamış. Ocak başlarından ırak, öyle hayır olmaz olsun. Nasıl yaptılarsa, tavuğun eti hariç, derisi, tüyü yağı her şeyi dönerin içinde besbelliydi. O günden beri buna şahit olduğundan dolayı tavuk döner yiyemeyen birisini biliyorum. İşte burada kıymetli din insanlarımızın halka sık sık hayır hasenat işlerinin Allah’ın rızasını kazanmak için olacağından, her zaman en iyisinden, en sağlamından, en güzelinden olması gerektiğini anlatıp, hatırlatıp, öğretmeleri elzemdir. Bilmemek ayıp değil öğrenmemek değil mi?
Buradan birisi depreme yardım topluyoruz haberini alınca hemen gitmiş evinde ne kadar uyku tulumu, battaniye gibi ne varsa toplamış Sultan kasabının önündeki yardım toplama yerine götürmüş. Oradakiler de “bunlar kullanılmış” diye kabul etmemişler. Arkadaş bu duruma çok içerlemiş diye haber aldım. Darılmasın ama doğru olan da buydu, senin kullanılmış, atmaya kıyamadığın eşyanı insanlar kullanmaya mecbur mu? Çok takdire şayan bir hareket olarak Türkiye de yaşanan depremin ilk günlerinde Sultan kasabının önünde kurulan yardım organizesinde insanlarımıza” hiç kullanılmamış çadır ve battaniye toplanacak” diye haberler salındı. Ne güzel insanlarımız mağazalardan tertemiz paketi açılmadık eşyaları alıp yollamaya seferber oldular, hepsine helal olsun diyorum. Yardım dediğin böyle olur, olmalı. Öte yandan marketler de, okullar da, kiliseler de Türkiye deki depremzedelere yardım kampanyalarının yapıldığını haber almak da hepimizi insanlık, kardeşlik adına gerçekten çok duygulandırdı. Hepsine teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Ama işler bunula bitmiyor tabi ki. Birçok afetzede insan ilk birkaç haftayı acil yardımlarla geçirdi diyelim. Ondan sonrası ne olacak meçhul. Daha sonrası içinde imkânı olan merhametli insanların Allah için yardımları devam ettirmeye desteklemeye devam etmesi lazım diye düşünüyorum. Böyle zamanlarda sahtekârlar, yalancılar, hırsızlar da işbaşı yapabiliyor. Bunlara fırsat vermeden güzel güvenilir bir organize olsa, ihtiyaçlı insanları tespit edip liste yapılsa. Kaç kişiler, ne durumdalar kısa küçük raporlarla isteyenlere haber verip her ülkeden, her şehirden altı ay, bir seneliğine kardeş ailelerimiz olsa. Biraz az yesek, az gezsek, Bir zaman Allah için insanlarımıza destek olsak yardımlarımızı sürdürebilsek ne güzel olurdu. Anneler babalar dertleşip teselli versek, çocuklar arkadaş olsa hiç olmazsa moral verebilsek ne büyük sevap olurdu. Ne yazık ki bir gecede milyonlarca insanımız evsiz, yemeksiz, ailesiz kaldılar. Bu yaraları hep beraber sarabilmemiz lazım.
Tam da o günlerde Yeni Zelanda’dan da bir afet haberi geldi. Artık dünyanın her yerinde her şey olabilir. İlk yardım dersinden aklımda kaldığı kadarıyla evlerde bir afet çantamız hazır olsa. Kötü bir şeyler olmazdan önce din, millet ayırımı yapmadan afetzede insanlara yardımcı olmak için her zaman bir de B planımız olsa ne güzel olurdu diyecektim.
Pembegül Abla
patnos gokoğlu köyünden slmlar