Seçmenler iktidar partisini cezalandırdı YENİ ZELANDA ‘SAĞ’ DEDİ
Eski iş adamı ve Muhafazakar Christopher Luxon, seçimden zaferle çıkarak Yeni Zelanda'nın bir sonraki başbakanı olma yolunda.
14 Ekim Cumartesi günü gerçekleşen Genel Seçimlerde, seçmenler iktidar partisini cezalandırarak Yeni Zelanda Hükümetini soldan sağa kaydırdı.
Yeni Zelanda Başbakanı Chris Hipkins, (selefi Jacinda Ardern'in aniden istifa etmesi ardından dokuz ay önce göreve geldi) seçmenlerin hükümeti cezalandırması ve ülkeyi sağa kaydırması nedeniyle Labor Partisi'nin Cumartesi günkü seçimleri kaybettiğini kabul etti.
Yeni Zelandalı seçmenlerin altı yıllık Labor Partisi yönetimine son vermesi artan yaşam maliyeti kampanyalara hakim oldu.
Oyların yüzde 90'nun sayıldığı cumartesi akşamki sonuçlara göre eski havayolu yöneticisi Christopher Luxon liderliğindeki merkez sağ Ulusal Parti oyların yaklaşık yüzde 40'ını topladı.
Başbakan Hipkins, destekçilerine Labor (işçi) Partisi'nin hükümeti kurmak için yeterli oyu olmadığını söyledi.
RNZ'ye göre "Bu geceki sonuç hiçbirimizin istediği sonuç değil" dedi.
"Tarihin gidişatını değiştirmek için her şeyimi verdim ama ne yazık ki yeterli olmadı."
Luxon ise, Yeni Zelandalıların "değişime oy verdiklerini" ve partisinin artık bir koalisyon oluşturmak için çalışmaya başlayacağını söyledi.
Destekçilerine, "Bu gece bize Yeni Zelanda'yı ileriye taşıma yetkisini verdiniz" dedi.
Koalisyonlar, Yeni Zelanda'da da 1996 yılında tanıtılan karma üyeli orantısal sistemi kapsamında norm haline geldi.
Milliyetçi NZ First partisi ve lideri Winston Peters, özgürlükçü, sağcı Act Party ile birlikte bir koalisyon yönetiminde potansiyel olarak belirleyici olabilir.
Mevcut siyasi sistemde oyların çoğunluğunu kazanan ve tek başına iktidara gelen tek parti 2020'de İşçi Partisi oldu. Ardern, ülkedeki koronavirüs salgınıyla başa çıkmadaki başarısıyla desteklenen ikinci dönemi ezici bir çoğunlukla kazandı.
Ancak, Ardern, Ocak ayında şok istifasını açıklayarak, artık seçimlere katılmak için deposunda yeterli yakıt olmadığını söyledi ve partisinin dizginlerini Hipkins'e devretti.
KRİZLERİ AŞTI
Küresel bir simge olan Ardern'in iktidarı, Christchurch terör saldırısı, ölümcül bir volkanik patlama ve küresel bir salgın da dahil olmak üzere çok sayıda krizle uğraştı.
Ardern'in, pek çok batı demokrasisinde popülist demagogların ön plana çıktığı bir dönemde, yurtdışında empati ve şefkat göstermekten korkmayan bir lider olarak ünlendi.
Memleketinde popülaritesi, ilerleyen dönemlerde artan yaşam pahalılığı, konut kıtlığı ve ekonomik kaygılar nedeniyle azaldı. Ve başkent Wellington'da kendisine yönelik tehditlerle, şiddetli tecrit karşıtı protestolarla karşı karşıya kaldı.
Ardern'in Başbakan olarak halefi Chris Hipkins, o zamandan bu yana durgun bir ekonomi, tarihsel olarak yüksek olan yüzde 6'lık enflasyon oranı ve derecelendirme kuruluşlarını endişelendiren hesap açığıyla birleşen bu sorunları devraldı.
44 yaşındaki Hipkins, ilk kez 2008'de Parlamento'ya seçildi ve 2020'de ülkenin Kovid-19 politikalarına öncülük etti. Başbakan olmadan önce eğitim bakanı, polis bakanı, kamu hizmeti bakanı ve meclis lideriydi.
Seçimlere sadece iki hafta kala kritik bir dönemde pozitif bir Kovid-19 teşhisi konması nedeniyle kampanyası kısa süreliğine sekteye uğradı. Bu da onun beş gün boyunca yollarda kalmasını engelledi.
İLK SEÇİM
Bu seçim, Yeni Zelanda'da birçok kişi için tartışma kaynağı olan sıkı koronavirüs karantina önlemlerinin sona ermesinin ardından yapılan ilk seçim oldu.
Hükümetin salgına karşı "sert davran ve erken git" yaklaşımı, Yeni Zelanda'nın dünyanın en katı sınır kurallarından bazılarını dayatmasına, aileleri ayırmasına ve neredeyse iki yıl boyunca neredeyse tüm yabancıları dışlamasına neden oldu.
Yeni Zelanda, Amerika Birleşik Devletleri veya Birleşik Krallık gibi birçok ülkeye kıyasla çok daha az Kovid enfeksiyonuna ve ölüme maruz kaldı. Yine de pek çok bölge sakini hükümetin tedbirleri konusunda çok sert davrandığını hissetti.
AYNI GÜNE DENK GELDİ
Cumartesi günkü seçim, Avustralyalı seçmenlerin, ülkenin Anayasa belgesinde Yerli Millet halklarını tanıyacak olan 24 yıl içindeki ilk anayasa değişikliği girişimini reddettiği gün gerçekleşti.
Yeni Zelanda'daki önde gelen partileri; tümü ekonomiyi iyileştirme, krizdeki yaşam maliyetlerini hafifletme, istihdamı artırma, sağlık ve eğitim tesislerinin yanı sıra konutları iyileştirme sözü verdi.
Merkez Sağ partisinin vaatleri arasında; 100 günlük planının merkezinde, bölgesel yakıt vergisinin düşürülmesi de dahil olmak üzere sayısız vergi indirimi vaadi yer alıyor. Aynı zamanda Merkez Bankası'nın enflasyona odaklanma yetkisini değiştirme, işletmeler için bürokrasi dediği şeyi kaldırma, ücretsiz meme kanseri taramalarını genişletme, suçları önleme ve polise çete üyelerini arama konusunda daha fazla yetki verme ve çok sayıda gizli belgeyi geri alma sözü veriyor.
Labor Partisi'nin vaatleri arasında ise; ücretsiz diş bakımının 30 yaşın altındakilere kadar genişletilmesi, meyve ve sebzelerdeki mal ve hizmet vergisinin kaldırılmasıyla artan gıda fiyatlarının hafifletilmesi, okullarda finansal okuryazarlığın öğretilmesi ve ücretsiz erken eğitimin yaygınlaştırılması ve çalışan ailelere mali desteğin genişletilmesi yer alıyor.
MUHTEMEL YENİ BAŞBAKAN
53 yaşındaki Luxon, bir iş adamı ve Air New Zealand'ın eski CEO'su olup, 2021'de Ulusal Parti'nin lideri oldu. Muhalefetin lideri olmadan önce, çeşitli hükümet departmanlarında parti sözcüsü ve çeşitli seçilmiş komitelerin üyesiydi.
SEÇMEN KARARI NASIL İŞLİYOR
Seçmenler oylamada iki oy atıyor: biri yerel seçim bölgesindeki adaya, diğeri de partiye. Bir partinin parlamentoda sandalye alabilmesi için oyların en az %5'ine veya kazanan bir seçim bölgesi adayına ihtiyacı var.
Bir partinin veya koalisyonun hükümet kurabilmesi için Yeni Zelanda'nın tek meclisli parlamentosunda 120 sandalyenin 61'ine, yani halk oylarının yaklaşık %48'ine ihtiyacı var.
Resmi sonuçlar seçim komisyonu tarafından oylamadan yaklaşık üç hafta sonra açıklanacak.