NEZAKETLİ OLMAK

NEZAKETLİ OLMAK

ABONE OL
October 31, 2024 10:43
NEZAKETLİ OLMAK
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Uçaktan inmişiz, ilk defa Avustralya topraklarına ayak basmışız derken havaalanında kontrolden geçerken görevlilerin gayet nezaketli davranışlarını hayatım boyunca hiç unutamam. Fazla İngilizce bilmemek, yol yorgunluğu falan fark edememişiz el çantamızdan bir portakal çıktı, ülkeye bitki girmesi yasakmış. Portakalımızı elinde tutan gümrük görevlisi bunu almamız lazım, bu yasak meyve diye o kadar nazik, kibar davranıp tarif etti ki böyle nezakete alışık olmadığımızdan çok sevindik, rahat olduk. O ilk anlardan nazik, nezaketli, kibar insanların yaşadığı güzel bir yere geldiğimizi hissettik, çantamızdaki tek yiyecek olan portakalımızı huzurla görevliye teslim ettik. Yıllar sonra (1995 yılında) memlekete ilk ayak bastığımızda yine havaalanında nerede namaz kılabileceğimizi sorduğum kadın görevlinin kabalığını da hiç unutamadım. Kibarca “maalesef burada namaz kılma yeri yok” diyebilirdi, demedi. 

   Nezaket: kısaca, başkalarına karşı incelikli ve saygılı davranmak, naziklik, kibarlık, incelik demekmiş. Günlük hayatta aile ve toplum içinde yaşarken genelde affedersiniz, özür dilerim, rica ederim, iyi akşamlar, günaydın, pardon, lütfen, bakar mısınız, yapar mısınız gibi ifadelerle nezaketli zarif ve kibar oluruz.  

    Annesine kabaca “sana ne “diye cevap veren ergen bir erkek çocuğuna “annenle böyle konuşamazsın, çok ayıp” dedim. Çocuk ukalaca “bana ne ben Türk değilim, Avustralyalıyım” deyip kabalığını haklı göstermeye çalıştı. Ona “onlar senin gibi kaba insanlar değil, Avustralyalılar çok nazik, kibar insanlar, Avustralyalıysan annene güzelce muamele et” dedim. Çocuk bir durakladı, düşündü ve sakinleşti. Nezaketli olmak, güzel ahlakın bir gereğidir, çocuklara küçük yaşlardan itibaren aile içinde öğretilmeli alıştırılmalıdır. Avustralyalıların en sevdiğim özelliklerinden birisi de minnacık çocuklarının önünde diz çöküp göz teması kurduktan sonra “haydi teşekkür et”, ”sorry de..”, “günaydın de” gibi toplum içinde söylenmesi gereken nezaket kelimelerini küçük yaşlardan itibaren öğretirler, alıştırırlar. Ondan sonra o çocuklar büyüyüp memur, amir, işçi olduklarında herkese nezaketli yani insanca davranırlar. Her yerde nezaketli insanlarla karşılaştığım için Melbourne’unu çok seviyorum, tek tük istisnalar olabilir.

   Bir genç, Avustralyalı arkadaşının ninesinin cenazesine gidecekmiş, önce kendisine siyah bir gömlek almakla işe başladı. Müslümanlarda genelde cenaze de siyah giyme adeti yoktur ama Hristiyan arkadaşına ve cenazesine saygıdan dolayı o gün siyahlar giyip acı gününde arkadaşının yanında oldu. Keza iftar davetlerimize katılan bütün Avustralyalılar eve girerken ayakkabı çıkarmak, hediye içki getirmemek, kadınlarla tokalaşmamak hakkında bilgilenip saygıyla, nezaketle davetlerimize icabet ederler ve beraber iftar yaparız, ne güzel değil mi? Avustralya’da Hristiyan veya başka din mensuplarından da Müslüman cenazesine katılanlar olabilir, hepsi gelmezden önce Müslüman cenazesinde nelere dikkat edilir, ne yapılır, nasıl olur güzelce araştırıp soruşturup öyle gelirler, acımızı insanca paylaşırlar. Karşılıklı olarak nezaketlice farklı toplumların dini inançlarına, geleneklerine saygılı olmak sayesinde buralarda huzurla, barış içinde yaşar gideriz yani.

   Ev halkıyla, komşularımızla, arkadaş ve akrabalarımızla ilişkilerimizde fikirler ne kadar farklı olsa da yaşımız, işimiz, eğitim seviyelerimiz arasında dağlar kadar farklılıklar olsa da nezaketli olmak sayesinde sağlıklı ilişkiler kurarız, yüz yüze bakarız, nezaket kuralları sayesinde birbirimizi incitmeden o anı huzurla neşeyle hatta mutlulukla beraber yaşarız. Misal birisi konuşurken sözünü kesmemek, affedersin demek, “merhaba nasılsın?” demek, alırken teşekkür etmek… gibi nezaket kelimeleri insanı insan insan yapar.  Çevrenizde nazik, kibar birisi olarak tanınır ve sevilirsiniz. Nezaketli olmak sayesinde yakın çevrenizde ve toplum içinde sayılır hürmet görürsünüz, onurlu insan olursunuz. Ama tam tersi nezaketsiz olmak isteyen de olabilir, insanın ölüsüne de dirisine de saygı duymaz, utanmaz, kafasına estiği gibi konuşur, çenesini tutamaz, saçmalar, o zaman da insanoğlu insanlıktan çıkar, sevilmeyen, istenmeyen mahluk gibi bir şey olur.       

   Nezaketli olmak Allah’tan insanı toplum içinde sevilen sayılan güzel ahlaklı birisi haline getirdiğinden insanın öz güvenini artırır. Aile içinde, işinde, gücünde huzurlu olur. Nezaketli olmaya talip olan insan başkalarını incitmeye haya eder utanır, mahcup olur derhal “özür” diler. Başkalarının kutsallarına nezaketsizlik, kabalık yapmadığı sayesinde ömrü billah hep saygı, sevgi, hürmet görür, nezaketli insanı el üstünde tutarlar.

    Size gayet nezaketsiz bir fıkrayla veda edeyim. Bu fıkrayı bana Kayserili sevgili bir ahbabım anlattı, çok eski zaman da Kayserili genç bir köylü İstanbul’a hemşerisini ziyarete gitmiş. Köylüsü de onu İstanbul’un içinde gezmeye çıkarmış.  Kalabalık bir parkta gezerlerken genç Kayserili “buralar ne kadar serbest memleket, kızlar ortalıkta serbestçe geziniyorlar, istediğini söylüyorsun kimse kızıp kovalamıyor, memlekette olsaydık kızların yanına yaklaşamazdık” diyor. Köylüsü “evet bu büyük şehirde herkes özgür ve medenice konuşup görüşebilir, kimse karışmaz, kızmaz” diye övünüyor. Kayserili çok seviniyor ve yakında leblebi gibi çerez yiyen kızları işaret edip “şimdi ben bu kızlarla konuşsam kimse bana kızmaz mı diyorsun?” diye soruyor. Köylüsü “evet, konuşabilirsin, bir şey olmaz, korkma” diyor. Kayserili bu cevapla cesaret alıp kızların yanına varıyor “gızlaar..leblebi yimeng..gabız olursunuz” diyor. Kızlar bu konuşmadan hiç hoşlanmıyorlar. “çüşş..ayı” diye cevap veriyorlar. Kayserili hayatında ilk defa kızlarla konuşabiliyor olmanın mutluluğuyla “ayı didiniz gönlümü aldınız, ayı benim yanımda güçcücük kalır” diye cevap veriyor.         

Pembegül Abla

En az 10 karakter gerekli