News
News
Nick Martin’in yaptığı açıklamalar sonrasında birçok sığınmacı tedavi için Avustralya’ya getirilmişti ancak kendisi konuşması sonrasında işini kaybetmişti.
Nauru’daki sığınmacıların ve mültecilerin sağlık durumlarının ihmal edilmesi üzerine açıklamalarda bulunan doktor Nick Martin, küresel ifade özgürlüğü ödülünü kazandı. Nauru’da görev yapan sağlık kuruluşu Uluslararası Tıp ve Medikal Hizmetler (IHMS) için çalışan Dr Nick Martin, Avustralya’nın göçmen rejiminin “katı ve vicdansızca” yürütüldüğünü belirtmiş, sığınmacıların bilinçli olarak zarar gördüğünü ve doktorların otoritelere yaptıkları tavsiyelerin dinlenmediğini belirtmişti. Çarşamba günü Londra’da yapılan ödül töreninde Martin, 2019 Blueprint for Free Speech ödülünü kazandı. Bu ödül geçmişte ABD ordusunun Afganistan ve Irak’ta gerçekleştirdiği savaş suçlarını açığa çıkaran Chelsea Manning’e de verilmişti. Martin’in hak savunuculuğu, durumu kritik olan hastaların Avustralya’ya tedavi için getirilmesini sağlamıştı ancak Martin IHMS’deki işini kaybetmişti. İşten çıkarılma sebebinin Avustralya hükümetinin Sınır Kuvvetleri’nin Nauru’daki sığınmacıların Avustralya’ya gönderilmesine karşı çıkması olarak düşünülüyor. Martin’in yaptığı açıklamalar daha sonra federal mahkemede görülen davalarda kanıt olarak sunulmuştu. Mahkemenin aldığı kararlar sonrasında birçok çocuk Avustralya’ya getirilmişti. Martin’in açıklamaları sırasında Nauru’da yüzlerce çocuk süresiz gözaltında tutuluyordu, şu anda Nauru’da 10’dan az çocuk bulunuyor. Londra’daki Frontline Club’da konuşma yapan Martin, mültecilere ve sığınmacılara verilen zararları gördüğünü ve konuşmak zorunda hissettiğini belirtti: “Kendime aynada bakıp, yaşananlar hakkında hiçbir şey söylemediğimi fark ettim.” Martin, hükümetin göçmen rejiminin sığınmacıları Avustralya’ya getirmek yerine ölmeye terk edebileceğini gördükten sonra yaptığı işi sorguladığını belirtti: “Kendisini ateşe veren bir çocuk kabul edilemez görülürken, kendisini asan bir genç adam kabul edilebilir görülüyordu. Avustralya Sınır Kuvvetleri ile konuşmalarım sırasında ölümlerin hepsinin bir PR çalışması gibi yürütüldüğünü fark ettim.”
