• Dunya News
  • Kemal Serdar – Sydney’de edebiyat uğraşı ve göçmen yazını (II)

Kemal Serdar – Sydney’de edebiyat uğraşı ve göçmen yazını (II)

ABONE OL
November 20, 2017 06:23
0

BEĞENDİM

ABONE OL

17 Ekim’deki bu yazımın ilk kısmında, yeni bir arayışa girerek önemli bir konuyu gündeme taşımıştım. Kaktüs Kitap Kulübü’nün Kasım ayı toplantısında konunun ikinci bölümünü işledik. Sydney’deki edebiyat uğraşı, şu ana dek yapılanlar da değerlendirilerek önümüzdeki durumun ne ifade ettiği tartışıldı.

Kısa ve özet halinde, isimleri de belirterek tartışılan konulara açıklık getirmeye çalışacağım. Bu toplantıdan önce kaktüs üyelerine ‘Herkesin kökleri kendisindedir’ başlıklı bir yazı iletmiş ve bunu alt tema olarak, konumuzla ilgili olarak tartışabileceğimizi önermiştim.

  1. Serdar, bu yazının altı çizilecek kimi noktalarını vurgulayarak, bizleri de ilgilendiren, ama belki katılıp, belki katılmayacağımız kimi noktaları vurguladı. Her ne denli yazıda geçen birçok konu Almanya özelindeki göçmen yazını ve ne olduğuna vurgu yapıyorsa da, biz de bizi ilgilendiren konulara yoğunlaşmalıydık.
  2. Ziyalan, Almanya ile buranın farklı olduğunu, asıl göçmenliği bizlerin yaşadığını, mesafenin önemli bir olgu olduğuna dikkat çekti. Bizlerin burada Türkçenin konuşulduğuna gayret eden insanlara ulaşmanın ve onları bir arada tutmanın gayretine değindi. Buradaki hükümetin ırkçılığı eritmeye çalıştığını, göçmenlerin de burayı zenginleştirdiklerini vurguladı. Almanya’daki koşulların daha zor olduğunu, yakma-öldürme olduğunu ve ırkçılığın daha çok olduğunu belirtti. Yazılanların burada okuyuculara ulaşmadığını, bunun da bizim önemli bir sorunumuz olduğuna değindi.
  3. Öymen, göçmenlerin Avrupa’da da zor koşullarda yaşadıklarını, onların geri dönecekler diye gittiklerini, aksine, Avustralya göçmenlerinin daha çok, buraya uyum sağlamak için geldiklerini vurguladı. Herkesin kendi yaşamından beslendiğini, bizlerin de buradaki kendi yaşamımızda köklerimizi bulduğumuzu ve kısaca kendimizi anlattığımıza vurgu yaptı. Yazdıklarımızın büyük okuyucu kitlesine ulaşmadığını da belirtti N. Ziyalan gibi. Her yazılanın çevrilmesinin zorluklarına da değindi..
  4. Çolpan ise burada daha fazla hakların verildiğini, asimile edilmeye çalışılmadığını, hükümetin göçmenlere daha fazla toleransının olduğunu, toplumlara kendi dillerini öğrenme şansı tanıdığını belirterek konuşmasına başladı. Almanya’da daha fazla ırkçılığın olduğunu, buraya gelenlerin göçmen olarak geldiklerini, oraya işçi gidildiğini ve gettoların oluştuğunu, yerleşik Alman toplumuyla karışmanın yaşanmadığını vurguladı. Türklük, İslamlık ve milliyetçiliğin belirgin olduğunu ve yaşama yön veren unsurlar olduğunu belirtti. Okuyucu kitlesinin azlığı ve ilgisizliği önemli bir konumuz ne yazık ki.
  5. Karakuş, Bahsedilen yazının önemli olduğunu, etkilendiğini ama kimi zaman kökler konusunun ayak bağı olabileceğine vurgu yaparak, gerici kısmının da söz konusu olma ihtimalini belirtti. Sabahattin Ali örneğini vererek köklerini unutmadığını ve bu arada devlet mekanizmasının da şiddet ve öldürme gücünü dikkate almamız gerektiğine dikkat çekti.

İ. Karabulut, mutlaka her edebiyatın, bulunduğu koşullara göre belirlendiğini, A. Veysel’in bir şiirini örnek vererek, bunun Avustralya koşullarında yazılamayacağına, her göç ve değişimin bir sonraki kuşaklara aktarıldığını ve her koşulun kendi edebiyatını yarattığına vurgu yaptı. Almanya’ya gidenlerin kendi geldikleri toplumun izlerini yaşatmaya çalıştıklarını ve güçlü toplumların daha çok şanslarının olduklarından bahsetti. Kültürlerin de aktarıla aktarıla geliştiğini, bu işe gençlerle başlanılması gerektiğini, müzik ve halk oyunlarının büyük katkı sunacaklarını savladı. İngiltere’de bir Cemevi’nde başlanan ve üniversitelere taşınan bir semah çalışmasının nasıl birçok insana ulaştığına dikkat çekti. Bu başarının nasıl başka alanlara taşınabileceğine kafa yormak gerektiğini belirtti.

  1. Özdemir’de yazıyı beğendiğini ve önemli soru ve tanımları içerdiğini belirtti. Türkçe yazılmasını, mutlaka Türkçe ’ye daha fazla hakim olduğumuz nedeniyle yapıyoruz derken, İngilizce olarak yazdığımızda bunun da herkese ulaşma konusunda sorunlu olduğuna gönderme yaptı. Asıl sorunumuzun Türkçe mi, İngilizce mi olduğunu sordu. Türkçe daha iyi yapıyorsak öyle yapalım derken, gerekirse çeviri olabileceğini vurguladı.
  2. Subaşı ise güftesi yapılan bir şiirini katılanlara dinletti. Aidiyet duygusunun önemine değindi. Doğulan, yaşanılan yer ve anılar önemli derken, dil olgusunun geldiğimiz yere bağlı olduğuna değindi.

Toplantının sonuna doğru N. Ziyalan’ın, ‘bir romanın yazımına çalışalım’ önerisi ilgi çekti.

Tek tek bireylerin edebiyata katkısı söz konusuyken, bizim gibi bir grubun böylesi bir çalışmada bulunmasının ne denli önemli olduğu açık. Ayrıca edebiyat ve göçmenlikten kaynaklanan yazın uğraşımızın Avustralya’daki Türkçe konuşan geniş okuyucu kitlesine ulaşması da ayrıca Türkçe gazeteler başta olmak üzere, SBS Türkçe Programı, her türden kuruluş ve toplum olaylarına duyarlı oluşumların da üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmelerinin önemine bilmem ayrıca fazladan bir vurguya gerek var mıdır?

Sydney-Avustralya

 

Yazar Hakkında

admin
admin

En az 10 karakter gerekli