Belki yaklaşık son 50 yıldır dünyanın birçok yerinde epey bir kasapçı artışı oldu. Bunları sadece adlarıyla saysak bile yerimiz dolar.
Biz, geçen haftanın olay yaratan ve 5 yıllık bir mahkeme aşamasından sonra nihayet ömür boyu hapis cezası verilen duruma gelelim.
Dünyanın gözleri önünde 16 yıl kaçak yaşamayı becermiş bu ‘Srebrenica kasabı’ diye de anılan Bosnalı Sırp general, birçok açık gizli hesaplar, Avrupa Birliğine girme gibi sözlerin edildiği ortamda insanın içini biraz da olsa geleceğe mutlu baktıran bir durumda artık yaşamının sonuna kadar rahatça (!) içeride yaşayabilecek.
Öylesine bir kaçak yaşamı yaşayan biri, dünyanın kendisini aradığı yıllarda maçlara da gidiyordu, Belgrad sokaklarında rahatça dolaşabiliyordu, hatta masa tenisi bile oynayabiliyordu herkesin olduğu ortamlarda. Ama olmayan bir şey vardı, kendisini yakalama isteği ya da önceliği.
O zamana dek yaşanan birçok savaş görüntüleri, belki Yugoslav iç savaşında iyice günlük seyir oluyordu, normal, sıradan izlenen programlar arasına giriyordu.
Toplam olarak 100 bin insanın öldüğü, 50 bin kadının tecavüze uğradığı bu kirli iç savaş, tüm iç savaşların o zamana kadarki toplam kirini de beraberinde yaşatıyordu. İnsanın aklının almadığı çoğu yöntem, akıllıca (!) o zaman kullanılıyor, sonrada dünyaya açıklanıyordu. Örneğin, keskin nişancıların hedefinde olan bir aileden yalnızca biri, iki kardeşten biri öldürülüyor ve diğerlerinin o acıyı çekmesi seyrediliyordu insan kılıklı mahluklar tarafından.
8 bin Bosnalı Müslüman erkek ve çocuğun katledildiği Srebrenica ve bu olaydaki Birleşmiş Milletler askerlerinin olaya müdahale etmemesi, lakayt kalması başlı başına ayrı bir suçtu. Zaman içinde bu konuya ilişkin olarak kimi davalarda uyduruk kimi kararların alındığını anımsıyorum ama tamamıyla Avrupa’nın ve dünyanın bu suçla ilintilendirilmesi, niye önlenemediği doğru biçimde açığa çıkarılmadı. BM, birçok konuda olduğu gibi, bu konuda da sınıfta kalmıştı. Nasıl ki, sınıfta kalmalara bundan sonrada Afganistan ve Irak savaşlarında devam ettiği gibi. Nasıl ki birçok ülkede olası şiddet ve kıyımları önlemediği gibi (konumuz bu olmadığı ve yerimiz yetmediği için ayrıntıya girmiyorum).
Srebrenica kasabı, olası soykırımı, Türklere karşı yaptığı ve bunu da Osmanlı’nın Sırplara karşı yüzyıllar öncesinden savaşlarına bir ‘karşı ödeme’ olarak yaptığını birçok demeci ve açıklamasıyla belirtmişti. İşin görünürdeki açıklaması böyle kalırken, etnik temizlik yaparak Yugoslavya’nın birçok parçasını Sırp ülkesi yapmaya çalıştığı, bu uğurda Bosnalı ve Hırvatlara karşı çıkıldığı çok açıktı. O dönem ve sonrasında Rusya’nın da Sırplardan yana gerek açık gerek gizli yardımları olmuştu bu ırkçı gelişmelerde.
Avrupa’nın Nazi teröründen sonraki en korkunç yılları olan ve (sözde) modern dünyanın gözleri önünde yaşanan bu vahşet, adeta herkesin gözleri önünde olmuştu. Yüzbinlerce savaş yetimi ve kurbanını ardında bırakan bu şiddet ve korkunç yıllar, bir sorumlu kasabın daha ömrünü kapalı kapılar ardında tamamlamasıyla ne kadar sonuca varır bilinmez. Dendiği gibi, fiziki acıların sonlanması, vicdan ve yüreklerdeki yaraları her zaman iyileştirmeye yetmiyor. Oradaki etnik temizlikten sonraki yıllar boyunca yaşam her ne denli normale dönmüş gibiyse de görünüş, tüm olan bitenin ve yaşananların iz düşümü olmayabiliyor. Geride kalan acılar ve çoğu aile bireyinin birden ortadan yok olması, terkedilen doğulan topraklar ve çevre, insan olgusu, mutlaka insan yaşamlarında tam karşılığını kolayca bulmayabilir.
Bilmiyorum bu Yugoslav iç savaşından bu yana Birleşmiş Milletler, üzerine düşen sorumluluğu ve savaşların durdurulmasına yönelik önlemleri alabilmiş midir? Bu ve benzeri olaylardaki tavrını ve ilkelerini gözden geçirmiş midir? Uluslararası toplumun saygısını nasıl ve hangi durumda kazanabilir? Her ülkenin bir oyu olması ilkesine yönelik neler yapabilmiştir? Güvenlik Konseyindeki Veto hakkının 5 ülke arasında paylaşılmasının getirdiği rahatsızlıklar nasıl giderilmektedir?
Bu ve benzeri sorular da sorulması gereken sorulardır. Başka kasapların ortaya çıkıp milyonların yaşamına etkide bulunmasından önce de insan hakları ve soykırıma karşı eylemler mutlaka bir karşılık bulmalıdır.
Sydney- Avustralya
AVUSTRALYA GÜNDEM
2 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
2 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
3 gün önceNEWS
5 gün önceTHİS WEEK’S PAPER
5 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
6 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
7 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
7 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
7 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
7 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
7 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
7 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
7 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
7 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
7 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
7 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
7 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
7 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
7 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
7 gün önce