• Dunya News
  • Kemal Serdar – Ölüler, ellerinizi kaldırın!

Kemal Serdar – Ölüler, ellerinizi kaldırın!

ABONE OL
November 13, 2017 05:28
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Mizah denen alan en çok, baskı ve şiddetin olduğu, insanlığın zıvanadan çıktığı ve delirtildiği ortamlarda, demokrasi karşıtı sistemlerde boy atar, gelişir. Bu hele adına Türkiye denen ülkede olunca mizaha konu bulmakta hiç kimse zorluk çekmiyor.

Ülkede en bol ne var dense, şaşmaz bir biçimde mizah malzemesi denebilir.

Arada bir basın ve televizyon haberlerinde ölen bir kişinin bilmem kaç yıl sonra arandığı, suçlandığı türünden haberler izleriz.

Son yıllarda bahsedilen bu yukarıdaki ülkede malzemenin bolluğu bazen sorun oluyor. Böyle olunca birden fazla ölü kişi ve durumlar mahkeme kayıtlarında suçlu sandalyesine oturtulabiliyorlar.

Urfa’da yargılanan İsa Kurtay hakkında örgüt üyesi olma iddiasıyla hazırlanan iddianamede savcı (herhalde bir Hukuk Fakültesinden mezun olmuştur!) Jose Mujica, Aziz Nesin, Cemal Süreya, Yılmaz Güney, Che Guevara, Ahmet Arif, Ataol Behramoğlu, Adnan Yücel ve Can Yücel’in şiir ve sözlerini örgüt delili sayıp, bununla kalmayıp Kürtçe alfabeye de ‘ileri dönemlerde yapılacak olan eylem ve faaliyetlerin kodlandığı tablo’ demiş.

Yani sadece bravo denir böyle zamane savcılara! Mutlaka bu tür davalardan sonra daha da yüksek yerlere gelmesi beklenir..

Çoğu yıllar öncesinden aramızdan ayrılan bu ünlü ve dünyaca bilinen kimi yazar, şair ve devrimcilerden halen nasıl da korkulduğunu bilmek çok ilginç. Ya halen yaşayan ve dünyanın en fakir politikacısı diye de bilinen Uruguay eski cumhurbaşkanına ne demeli? Mujica bu suçlamayı ‘her özgürlük için savaşana zaten terörist derler’ sözüyle hak etmiş. Eh, daha nasıl hak etsindi?

Zaten zamanımızda hemen her ülkede, karar ve politikalara karşı gelen hemen her kişi ve gruba hemen peşinen bu yafta yapıştırılmıyor mu?

Ama bunun bir karşı tezi geçen hafta içinde Avustralya’da yaşandı. Yeşiller Partisinin bir parlamenteri, Federal Göçmen Bakanına, Manus adasında iki haftadır aç, susuz, kendi başlarına terkedilen sığınmacılar konusunda ‘terörist’ tanısında bulundu. Bana göre de tam cuk oturmuş bir tanım. Zaten bu Peter Dutton, koştura koştura zorladığı ve Senatodan geçmeyen Vatandaşlık Testi için epey irtifa kaybedip, arka üstüne oturmuştu, affedersiniz!

Biz gelelim yine kendi sadedimize!

Mutlaka eskimiştir ama bir kez daha yinelemekte yarar olabilir. Mayıs ayında Ajans Press’in Türkiye’nin günlük alışkanlıklarına yönelik yaptığı bir araştırmadan çıkan sonuçlar da zaten bu yukarıdaki mizahi zenginliğin kaynağına ışık tutuyor gibi.  O da, günün 2 saat 59 dakikasını cep telefonu için, 2 saat 14 dakikasını televizyon başında geçiren ülke halkı kitap okumaya koskocaman BİR dakikasını ayırmaktadır. Daha ne olsun yani, siz de çok istiyorsunuz biraz! Yakında bu rakamların egale edilip alt üst olduğunu mutlaka okuruz hep birlikte.

Şimdi bu zındık Aziz Nesin(!) i nasıl yapalım ki ebedi uykusundan kaldırıp, değerli ve çalışkan savcının karşısına geçirelim? Ya Che Guevera’ya ne diyelim, ya ağzı bozuk Can Yücel’e! Yani bana göre çok oluyorlar, derslerini behemehâl vermeli böyle bozguncuların … bu dünyada olmasa da, ebedi mezarlarında…

Yani şimdi ülkede bu kadar bilmem yüzbinlerce dava ve davalı var, mutlaka hepsine malzeme bulmak gerekiyor, birilerini bir şeylerle suçlamak gerekiyor. Onun için gelsin Cemal Süreya, Yılmaz Güney, Ahmed Arif gibi belki de bu tür savcı kılıklı zatların tam anlayamayacağı onlarca değer, yazar ve sanatçılar. Yani bir de şunu düşünmeli, bu değerler olmasa bu savcı efendi ne yapsın, mutlaka çok çalışıp başka şeyler yaratması, yani uydurması gerekir.

Zaten yakında bahsedeceğim ve şimdi okuduğum Ahmed Arif’ten Leyla Erbil’e mektuplarında da görüldüğü gibi, o ülkenin sanatçı ve yazarı, şairi hiç mi hiç boş bırakılmamıştır! Mutlaka hapishane, işkence, yoksunluk ve fakirlik çektirilmemiş, yaşamı zindana döndürülmemiş pek kimse kalmamıştır. Bu değerler, dünyaya mal olmuş sanatçılardır ki yüz akımız, onurumuz ve yol göstericilerimiz olmuşlardır.

Onlar dünyayı ışıtmaya devam edecekler, başkaları da o ışıkları kapatmaya. Ama güneş balçıkla sıvanmıyor galiba…

Sydney-Avustralya

Dünya 14 Kasım 2017

 

En az 10 karakter gerekli