Kemal Serdar – Kâğıt kesikleri

ABONE OL
October 24, 2017 02:43
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Aslında roman mı, roman dışı mı olduğuna daha emin olmadığım, İclâl Aydın’ın başlıktaki kitabından bahsetmek istiyorum bu yazımda. Yazar’ın daha önce başka kitaplarını okumamışım ve kendisi genç sayılacak bir yaşta birçok başarıyı bir arada yaşamayı sağlamış biri. Türkiye televizyonları ve dizileriyle pek haşır neşir olmadığımdan, kendisi hakkındaki gelişme ve başarılara da uzak kalıyor insan.

Çerkez bir anne ve Kürt babadan doğan yazar, belli ki çocukluk ve gençliğinden kalan tortu ve birikimlerle, daha doğrusu yanıtlanamayan sorularla ve aklına takılan konuların açıklanamazlığıyla biriktirdiği olayları bahsedilen ‘proje’ anlamında kitap halinde yayımlamayı seçmiş.

Diyebilirim ki son yıllarda okuduğum en güzel kitaplardan biri.

İnsanın yazar olarak bellediği ya da bildiği insanların kitaplarını okumak ayrı, başka alanlarda daha iyi bilinen kişilerin yazdığı kitaplara bakış daha farklı gibi geliyor. Bunu, diyelim yıllarca müzisyen olarak bildiğimiz Zülfü Livaneli’nin kitaplarını okuyup onu ayrıca çok iyi bir yazar olarak kabul edip tanımanın sanki biraz zaman aldığı anlamda söylüyorum. Demek ki bir insan birden fazla alanda ve uğraşta başarılı olabiliyor.

Kitapta bahsedilen birçok başka kitap, yazar ve film var, bire bir yaşananların bıraktığı muazzam tortular var. Hepsinden süzülen ve akılda kalınan sözcüklerle ve mesajlarla, sorularla, insan olgusuna neyi kazandırıp neyi tümüyle değiştirdiğini öğrenince insanın etkilenmemesi olanaksız. Bir yerde, seyredilen bir filmden sonra, artık hiçbir film aynı seyredilemez derken, sanki kitabın ana temalarından olan acıyı paylaşmak konusunda ise ‘insanın acıyı unutmak için ne kadar anlatması gerekiyorsa, unutmamak için de o kadar anlatması gerekiyor’ diyor. Belki birçoğumuzun yanlış bildiği üzere, aman anlatılmasın, tamam geçti denilen acıların, aslen anlatıldıkça ve paylaşıldıkça bir anlam ifade ettiğini öğreniyoruz.

Ve çocuklukta yaşananların, baskılanan duygu ve hislerin, dahası anlatılması ve bahsedilmesi istenmeyen olay ve yaşanmışlıkların öyle kolay kolay hafızalardan silinmediğini anlıyoruz. Bizce anlaşılması kolay gibi gözüken şeylerin, onu yaşayanlarca hiç de kolay olmadığını anlatıyor bu kitap ve anlatılanlar.

Aslında okunacak, seyredilecek ve arkası araştırılacak birçok referans bilgisine sahip güzel bir kaynak bu kitap ve böylesi kitapları nedense daha da severim. Belki mesleğimle ilgili olsa gerek, belki birçok şeyi kronolojik olarak bilme ve anlama yanımla ilgili olabilir bu konumum. Bu öylesine bir durum ki, bazen başıma olmadık işler de açabiliyor! Hiç ilgisi olmayan birinin sorduğu ya da tartışma ortamında, hiç yoktan, olayları sanki ta baştan anlatma ve açıklama durumunda buluyorum kendimi. Birden bazen kendime de şaşıp kalıyorum, ama iş işten geçmiş oluyor. Tabi arkasından gelsin lakaplar, benzetmeler!

İşte bir çocuğun bakışıyla darbe ve etkisini yazar şöyle özetliyor: ‘Darbe bir çocuğa neler yapar, bir bilseniz… Bir ülkeyi senelerce geriye götürmekten öte … Emir ve itaatle çevrilen, baskı ve endişeyle tıka basa dolu bir gündelik hayatta sevdiklerini özleyerek, konuşmaktan, yazmaktan sonunda düşünmekten korkarak yaşayan o insanların arasında büyümeye çalışmak ah ne zordur bilseniz …Bilseniz nasıl yalnızdır darbe çocukları. Ne çok hasar vardır ruhlarında… Ne çok öfke ve kırgınlık vardır… ‘

Bilmem daha fazlası, insanın acılarını anlatmasına nasıl yarar sağlar?

Ya o benim de seyrederken çok etkilendiğim ‘Fil Adam’ dan sonra ‘..kendi adıma söylersem… Çoğunluğun vaat ettiği o dünyevi konfora kapılıp sıradanlaşmaktansa, her bir hücrem toprak altında çürüyene dek ‘öteki’ olmayı tercih ederim…’

Yazarın bahsettiği, aslında yaşanan,seyredilen ve okunanlardan kalan acı, üzüntü, sürgün, dıştalanmayla ötekileştirilmenin ne ifade ettiğidir.

Konuşabildiğimiz kadar konuşmalıyız derken, ‘benim babaannem çok ağlamış bir babaanne. Susmuş bir babaanne. Acıdan korumak için çocuklarını da susturmuş. Birçok başka babaanne, anneanne gibi. Bütün anneler gibi. Bugün torunları konuşuyor artık. Ailelerinden kalan geçmiş zaman bavullarını torunlar açıyor’.

Kitapta anlatılan, seyredilen, bahsedilen, konu oluşturan kimi durumları yaşayan, seyreden, okuyan biri olarak kendimi bu arada biraz şanslı görüyorum. Eminim, kitabı okuyanlar da bahsedilen kitapları okumak, özeti anlatılan filmleri seyretmek isteyecekler.

Ama, yazarın çektiklerini çekmek isteyenlerin olabileceğini düşünemiyorum bile.

En az 10 karakter gerekli