• Dunya News
  • Kemal Serdar – Julian Assange ile internet dünyası

Kemal Serdar – Julian Assange ile internet dünyası

ABONE OL
October 1, 2018 02:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Geçen haftaki yazımda bahsettiğim Julian Assange’ın ‘Şifrepunk, özgürlük ve internetin geleceği üzerine bir tartışma’ kitabını ve kimi konuları biraz daha incelemekte yarar gördüm. Yazıya başladığımda 23 Eylül tarihli Birgün Gazete’sinin ‘Köşe Vuruşu’ nda Ümit Alan’ın bir notu gözüme çarptı. Julian Assange’ın Barcelona’daki Dünya Etik Veriler Forumu için, gelecekte her bir insana ait verilerin devlet kurumları ve otoritenin eline geçeceği varsayımıyla da ‘özgürlüğü yaşayan son kuşağız’ dediği belirtilmiş. Londra’daki Ekvator elçiliğinde 6 yıldır tutuklu olan birinden bahsediyoruz ve bu daha önce hiç bu denli yaşanmadı.

Sonuçta çağımız internet çağı ve herkesin dünyasında bir internet olayı var, bu gerçeği unutmamak gerekiyor. Son 50 yılda neredeyse her 5, 10 yılda bir çağ/devir aşamasını geçiren dünyanın mutlaka bir internet çağını da (belki birden fazla) yaşadığını varsaymak olası.

Dünyanın birçok ükesinde milyonlarca insanın, çocuğun açlık sınırında, savaşlardan kurtulmaya çalıştığı ve günlük karın doyurma uğraşında zorlukla yaşamını yürüttüğü bir durumda, internet olgusunun ve etkilerinin (olumlu ya da olumsuz) konuşulması da gerekiyor mutlaka. Çünkü bu insanların yaşadığı ülkelerin çoğundaki savaşlarda, internetin ve bilgisayar teknolojisinin yardımıyla yürütülen savaş oyunlarının kurbanları olduğu da bir gerçeklik. Demek, hangi yana bakarsak bakalım, hangi konumda olursak olalım teknolojik gelişmelere kayıtsız kalınamayacağı ortada.

Ama Assange ve arkadaşlarının kimi tartışma konularında ortaya koydukları durumun , insanlar üstünde, muhaliflere ve karşı guruplara karşı ülkelerin ve otoritenin uyguladığı yöntem ve uygulamaların hangi yöne gittiğine baktığımızda insanın aklı daha da karışıyor. İnternet alanının siyaset, ticaret, askeri, sansür ve top yekün gözetleme alanında uygulamaları, devletler bazındaki birliktelikleri ve muhalif olan kesimlere karşı uygulanan yasa ve ilkelerin hangi boyutlar kazandığı ama bunlara karşın faşizan türü baskı ve sansüre direnen ve gerçeklerin açıklanması ve şeffaflığı alanında uğraş veren WikiLeaks gibi unsurların ortaya koydukları gerçekliklerin ve belgelerin de bir anlam taşıdığı anlaşılıyor.

Kitapta anlatılan kimi bilgilerin ve tartışılan konuların, güya bildiğimiz kimi gerçek ve olayların, en özgür ve bağımsız diye bilinen kaynaklar tarafından bile hangi derecede sansürlendiği ve neredeyse yeniden yazıldığı ortaya konuyor. Çoğu ülkenin bu konularda ‘hukukun üstünlüğü, kalpazanlığı önleme, insanların yararı, çocuk pornocularının üstüne gitmek, kara para akışını durdurma’ gibi kılıfları kullanarak aslında tam anlamıyla hukuksuz bir alan yarattıkları açıklanıyor. Burada, hukuka uygun dinleme konusu açıldığında, hukuka uygun cinayet ve işkence konusu da mizahi bir dille açıklanıyor.

Konu, temel özgürlükler alanı ve sansüre direnme olunca, şeffaflık olunca nasıl bir karşı mücadelenin de oluştuğu anlaşılıyor. Zaten Assange ve Snowden örneklerinde olduğu gibi, bu konudaki birçok kuruluş ve kişinin yıllarca her açıdan hedef alındığı örneklerle ortada ve bu, başka ülkeler açısından da aynı işliyor.

İşin ilginç olan bir noktası da, örneğin Obama’nın büyük sesle ‘şeffaflık’ diye dillendirerek başkan olduğu yıllarda, tüm önceki dönemlerden fazlasıyla tek tek kişilere karşı açtığı davaların fazlalığı!

‘Büyük abi’nin ve benzerlerinin daha da büyük ölçeklileri her gün devreye giriyor ve insanların tüm bilgileri ‘sonsuza kadar’ depolanıyor, sınıflandırılıyor ve sonrasında bir filitrelemeden geçiyor. Bunun en son örneği, Tump’ın seçilmesinde de kullanıldığı iddia edilen Facebook ve Cambridge Analytica gibi kurum ve şirketlerin nasıl bu işlerde rolü olduğudur.

Julian bir yerde ‘Facebook’un ve Twitter’ın tümüyle merkezileştiğini görüyoruz.Google da öyle. Hepsi de ABD’de ve her biri, şiddet gücü kimin elindeyse onun denetimi altında. WikiLeaks’in Cablegate’i yayımlamasının ardından başlayan sansür, Amazon’un sitemizi sunucularından çıkarması buna örnek’ diyor ve bu uygulamalar, kitabın yayın tarihi olan 2012’de oluyor.

İnternet alanında serbest dolaşımdan ve şeffaflıktan yana olanların da desteklediği, birçok despot ülkenin gizli arşivinin halka açık hale getirilmesi ve bunun arkasında gelişen komedi türü uygulamalar da ilginç bir alan.

Kitlesel dinleme sistemlerinin ve bu yapılanmaların nasıl da korunduğu ayrıca önemli bir konu. Avustralya’daki dinleme istasyonlarının nasıl ABD ve ilgili ülke istihbaratları tarafından (gerektiğinde ortaklaşa) kullanıldıkları açık bir olgu. Bilmiyorum Avustralyalı parlamenterler istediklerinde girebiliyorlar mı buralara?

Piyasanın denetlenmesi, tarihsel olayların tümüyle silinmesi ve güvenli denilen kurumların nasıl devletten yana yer aldıkları da incelenen konular arasında.

Assange ve 3 arkadaşının değişik alanların internetle konumlandırılması ve dünyadaki gelişmelerin özgür iradeyle ve sansürsüz bir ortamda halk katmanlarına iletilmesinde, devletlerin gizli antlaşmaların arkasındaki gerçekleri ortaya çıkarılması ve çekilen sorunların ve bunlara karşı direnme yöntemlerinin anlatıldığı bu kitap (eski baskısına karşın) okunmaya değer.

Son günlerde Türkiye’de de dillendirilen yeni bir internet kısıtlaması ve tartışmalarını da ilgiyle izlemek gerekli olabilir.

Ve de bu can sıkıcı ortamda okuduğum son 3 kitap: Leyla Erbil’in ‘Tuhaf bir erkek’, Ahmet Çelik’in ‘Kızıl dudakların mis kokusu’ ve Muzaffer İzgü’nün ‘ Kaçak kız’

 

 

En az 10 karakter gerekli