• Dunya News
  • Kemal Serdar – İki şair, iki şiir kitabı

Kemal Serdar – İki şair, iki şiir kitabı

ABONE OL
May 7, 2018 02:43
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Uzun yıllardır Sydney’de yaşayan, aramızdan iki şair ve iki şiir kitabı son aylarda birden beliriverdi. Aslında böylesi şeyler birden olmaz, mutlaka uzun bir süreç ve hazırlanma işidir. Üstelik yaşanan ülke, gelinen ortamın binlerce kilometre uzağında ise bu uğraş, daha da zordur, çetrefillidir.

Bahsettiğim, Gündoğdu Gencer’in ‘Şiir vardır’ ve Nihat Ziyalan’ın ‘Eve götür beni nehir’ adlı şiir kitaplarıdır. Her zaman bahsettiğim üzere edebiyat ve şiir, her durum ve zamanda beni fazlasıyla ilgilendiren ve etrafımızdaki, niceleyin kimi sıkıntı ve güçlüklere çare olan ilgi alanlarımdandır.

Ziyalan ve Gencer, yılların süzgecinden geçirdikleri, damıttıkları, özümsedikleri konu ve alanları yeni şiirleriyle çok yeni boyutlarda ve biçimlerde bizlere sunuyorlar. Ziyalan, öncelikle şiirle başladığı yazarlık uğraşını, ara yıllarda okuyuculara sunduğu öykü ve romanlarıyla sürdürerek bu noktaya geldi. Ama Gencer, daha çok düzyazıyla bilinen ustalığını bu kez, çok farklı bir alanda, şiirle sunuyor. Böyle olduğu için de bana göre şiirlerinde düz yazıdan etkilenen unsurlar taşıyor. Bunun iyi mi kötü mü olduğunu vurgulamıyorum, kanımca kimi şiirlerinde bu, bir başka zenginlik vermiş.

Her iki şairde gördüğüm benzer özellikler, tipik yurt dışı yaşamın getirdiği ikilemlerle iki dünya (ülke) arasında gelip gidilen konular, olaylar ve insanlarla, özlemlerle dolu. Nasıl olmasın ki bu ikilem? İnsan olan, duyarlı olan, belirli bir donanımı olan kültür insanlarının olmazsa olmazları adeta. Üç aşağı beş yukarı, benzer durumda olan her sorumlu ve bilinçli insanın duygu ve düşünceleri. Bunu, dünya edebiyatında kimi yazar ve şairlerde de görmek olası. Yaşanılan (ya da zorunlu olarak yaşanılan) ülke gerçeklikleriyle, uzaktaki asıl ülkenin özlemleri, sorunları mutlaka insan yaşamını, yazar dünyasını etkliliyor.

Her iki şairin uzun yıllar Sydney’de aynı semtte oturmaları, ne yazık ki aralarındaki mesafeyi kısaltmadı bildiğim kadarıyla. Kendilerine has ketumluklarıyla bu durumu anlamak pek kolay olmasa gerek. Mutlaka kendilerine göre anlamlı ve gerekli nedenleri vardır. Yine bildiğim kadarıyla, uzun yıllar öncesinden birlikte kotardıkları kimi tiyatro çalışmaları çok daha başarıyla sonuçlanmıştı. Ama yine bilinen bir gerçeklik olarak, ne yazık ki, entelektüel dünyada her şey istendiği gibi ya da olması gerektiği kadar olmayabiliyor. Söz gelmişken, A. Asker Aktaş’ın ‘Her insan bir roman’ adlı kitabında bu durum “..aynı mahallede oturup, benzer çabalar içerisinde olup, benzer kaygılar taşıyan ama birbirine gitmeyen iki eski arkadaş!” diye anlatılır. Yine aynı kitapta, iki yazarla yapılan söyleşilerde ortak alanları olarak iyi yemek yaptıkları dahil başka benzerlikleri de sıralanmakta. Bu mutfak benzerliğinin kimi ürünlerini tadan biri olarak ikisine de hep gıpta etmişimdir.

Gencer ve Ziyalan’ın dilin kullanılışına, rahat ve anlaşılır okunmaya ve genelinde Türkçe’yi en iyi kullanan ve dikkat eden şairler olmalarına ayrıca dikkat çekmek isterim.Her dilin en damıtılmış özü olan şiir olgusu da bunu gerektirir.

İki şiir kitabında birçok örnekte görüldüğü gibi, asıl kaygı ve tema, (uzaktaki) ülkenin durumu ve yavaş yavaş elden gitmesidir. Ama, bize daha yakın ve bildik konu ve temalar da var.Şair duyarlılığı ve yaşanan gerçeklerden yola çıkarak Gencer ve Ziyalan, daha yaşanabilir, eşit, özgür bir ülke ve dünyanın olabilme ihtimaline göndermelerde bulunmaktadırlar. Ama bir zorlu dönem de geçirilmektedir ne yazık ki. Şiirlerde tanıdık, bildik ve ünlü isimler de yer alır mutlaka, Yaşar Kemal, Yılmaz Güney, Özdemir İnce,Orhan Veli, Nazım Hikmet ve bildiğimiz, elinde ekmek Berkin çocuk!

Ziyalan’dan bir örnek: Can Baba. Bodrum’dan Datça’ya/alkışlarla/alkışların üstünde yol alarak gitti… Can’ımız/teslim alındı iskelede/alkışlara yatırılarak/gecesine bırakıldı…sabah/Yücel’di Can’ın haşarılığı/çerçeveli fotoğraftaki sakalının fırtınası/kırdı camını Datça’nın…toz manyağı olmuş bir gün/ter içinde mezeler/estikçe rüzgârın gagasında Can’ın şiiri/şaşakaldık gökyüzüne.

Bu örnek de Gencer’in şiir kitabından: Ne haliniz varsa. Gevezeliğiniz/söyleyecek şeyiniz olmamasındandır/ciddiyetiniz/gülememekten kendinize…Düşünüyor sanılmak içindir/sessizliğiniz/bağırmanız/dinlememek içindir konuşanı…Bilgiçlik taslamanız/cehaletinizi savunmak içindir/değişiklikten korkmanız/kafanız karışmasın diye…Kıskançlığınız/kendinizi bilmenizdendir/küstahlığınız/kendinizi bilmemekten…Okumamanız/tembellikten/dünya bana borçludur zehabından/tembelliğiniz, kadir bilmezliğiniz…Tamahınız/timsah beyninizden/sap yiyip saman sıçmaktandır/kocaman işkembeniz…Ben ne desem boş/ne söylense zaid/ne haliniz varsa görün/Allah’ınız iyilik versin.

Evet, ‘haraminin biri yakmazsa yazdıklarımı/yasaklamazsa yobazın teki/birkaç kişi okuyacak belki’ lerden olmak için okumaya, düşünmeye değer Gencer’in şiirleri. Ya, Ziyalan’ın kitabın bitimindeki şu güzel dizelerin tadını almaya ne dersiniz: ’yazdıklarımı gözyaşlarımla zarfladım/kıyamam/damlası düşsün istemem okuyana/üstümdeki gökyüzü parçasını/pul diye yapıştırdım zarfa.

Sydney-Avustralya

Dünya, 8 Mayıs 2018

En az 10 karakter gerekli