• Dunya News
  • Kemal Serdar – Günlerin getirdiği

Kemal Serdar – Günlerin getirdiği

ABONE OL
November 26, 2018 00:43
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bu haftaki konumuz da öncelikle yine Avustralya’ya ilişkin olacak. Doğal olarak ve genellikle haftalık yayımlanan bir gazetede günlük olayları anlatmak, değerlendirmek ve yorumda bulunmak biraz zor, üstelik olanaksız bir görev. Bu nedenle, kimileyin gelişen ve biriken bazı olayları, haber ve gelişmeleri kendi açımdan değerlendirmeye, kimi düşüncelerimi ve yorumlarımı belirtmeye çalışmışımdır.

Bu haftaki yazım da biraz bu türden olacak.

—- Meclis Araştırmasıyla bu yılın Mart ayından bu yana mercek altına alınan başta 4 büyük Banka’dan sonra sıra, güya bu bankaları denetleyecek kurum olan ASIC’e geldi. Ama pir geldi?

Büyük bankalar başta, diğer bankalar ve çoğu finansal kurum ve organizasyonlarının hangi dümenler çevirerek, ne yalanlar kurarak, hangi uydurma dosyalar üzerinden sıradan insanlar (hatta ölüler) üstünden milyonlar değerinde paralar kazandıkları, artık sağır sultanın bile duyduğu gerçeklerdendir. Bu nedenle burayı şimdilik geçelim.

Liberal ve Ulusal Parti federal koalisyon hükümetlerinin yaklaşık son 3 yıldır sürekli karşı çıktıkları bu komisyonda ülke bankacıları, Yeşiller ve İşçi Partisi’nin itelemesiyle kurulduğu ve araştırmalarına başladığı tarihten bu yana, adeta ülkenin kamuoyunda mizah konusu oluşturacak tavır ve eylemleriyle rezil olunacak düzeye gelmişlerdir. Bu komedi ve aymazlık, ne yazık ki hiç beklenmediği kadarıyla (ya da zaten bilinen bir başka gerçeklik mi?) ASIC denen denetleyici kuruma kadar geldi.

En bilinen bir örnekle, sorulan sorulara örnek oluşturması anlamında “Polis’in ceza oluşturacak bir park cezası nedeniyle, sürücüye, bu cezayı yazmalı mıyım diye sormadığı durumda, siz (ASIC) olarak bankalara, yanlışlıkları konusunda niye yumuşak davranarak, bu cezayı yazmaktan kaçınıyorsunuz ?” sorusu tam anlamıyla mizah sahnelerine malzeme olur. ASIC ve elemanlarının, her koşul ve durumda bankalara yaptığı muazzam hata ve yanlışlıklardan ötürü ceza yazmaktan ve uyarmaktan kaçınmamaları gerekenler nasıl oluyor da, çok iyi geçindikleri ve deyim yerindeyse, yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen kankalar olabiliyorlar? Heyhat ki ne heyhat! İşte, bu görüntü kirliliği de Avustralya’dan! Bir banka üst düzey yetkilisinin, kendine verilen milyonlarca dolar “bonus” parasını geri vermesi rica edilip, onun da bunu nazikçe (!) geri çevirmesi tam bir rezalet komedisi.

Umarım, bu soruşturmadan sonra, Avustralya hapishanelerinde yer sorunu olmadığı için kimi (daha öncelerin saygın kişileri) bankacılar kendilerine bir yer ayırırlar.

—- Viktorya Eyaleti’nde Cumartesi günkü seçimleri İşçi Partisi büyük bir farkla -yeniden- kazandı. Yeşiller Partisinin, kimi adaylar konusundaki çelişkilerden ötürü de çok iyi sonuç almadığı anlaşılıyor. Kesin sonuçların henüz sonuçlanmadığı bu anda, Liberal Parti-Ulusal Parti’ye ait birçok bölgenin de İşçi Partisi tarafından alındığı ve büyük bir fark oluşturması beklenen bu seçim sonuçları, 5 ay kadar sonra yapılacak Federal seçimlerde, koalisyon hükümetine büyük bir panik yaşatsa gerektir.

Morrison efendinin ve Dutton kuklasının öttürdüğü düdükler, Amerika babalarının izini sürmek ve sanki başka bir sorun yokmuşçasına, Elçilik binasını Kudüs’e taşımak… Bana göre devam etsinler bu gerici ve muhafazakâr politikalarına… Viktorya gibi, bu ve benzeri kararları, tepe taklak gittiklerinin göstergesi olabilir. Tabi İşçi Partisi ve Yeşiller Partisi, sorumlu davranarak ilerici ve sağlıklı politikalar üretirler, arkasında dururlar ve kendi aralarında didişmezlerse…

Bir kaç yorum da dışarıdan.

—-  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Selahattin Demirtaş için verdiği ‘serbest bırakılma’ kararına, bu mahkemenin oluşumuna imza atan T.C. namında bir devletin, nasıl olup da vurdumduymazlık derecesinde, siyasal tutukluluğu devam ettirme niyeti anlaşılır gibi değildir. Yıllardır haksız hukuk kararları nedeniyle devletin milyarlarca lira ödemek zorunda bırakıldığı duruma bir yenisinin daha eklenmesi sürpriz olmasa gerektir.

—- Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) 11 Kasım tarihinde, 2009’da Aung San Suu Kyi’ye verdiği ve en yüksek onur ödülü olan “Vicdan Elçisi’ ünvanını geri aldığını ilan ederek “Bugün derinden ve dehşete düşerek artık umut sembolü, cesaret ve ölümsüz insan hakları savunuculuğunu üstlenmeniz söz konusu değildir” diyerek noktayı koydu. Demek neymiş efendim, öyle dünya barış ödülü almak, vicdan elçisi olmak, anlam ve değerini taşıyamayacak insanlardan kolayca alınabilir ve bunu yapacak onurlu duruş sergileyecek kurum ve ülkeler çıkar. Kanada’dan sonra bir aferin de Af Örgütü’ne. Madem bu onuru taşıyamayacaksın, verilen tüm ödülleri geri vermeyebilir bu insan avcısı Myanmar hükümetinin başı. Utanmalısın Suu Kyi ve bu utanç, sana ömrün sonuna kadar yeter.

Sydney-Avustralya

Dünya, 27 Kasım 2018

 

En az 10 karakter gerekli