• Dunya News
  • Kemal Serdar – Faşizm, seçimler ve ittifaklar ve Türkiye ile ilintisi (II)

Kemal Serdar – Faşizm, seçimler ve ittifaklar ve Türkiye ile ilintisi (II)

ABONE OL
April 2, 2018 07:20
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Geçen hafta, yazımın ilk kısmında daha çok Almanya’daki Nazi uygulamaları ve yalnız ve bugünün cahil bir ülke ile olan olası ilintilerini işlemeye çalışmıştım. Bu hafta da Faşist İtalya ve Mussolini dönemine ilişkin kimi kıyaslamaları yapmaya çalışacağım.

Bu seferki alıntılar Önder Kulak’ın aynı adlı yazısından ve Birgün gazetesinin 4 Şubat 2018 baskısından alınmıştır.

Anlaşılıyor ki Türkiye denen ülkeyi yönettiğini sanan siyasi erkin de başka ülkelerdeki ve tarihteki gelişmeleri reislerine aktaran kendine özgü araştırmacısı, bilim insanı ve adına danışman denen unsurları vardır. Pekala ki bu aktarılan örnekler arasında eski Nazi ve Faşist yönetim ve uygulamaları olabilir!

İşte bu konulardan birini yazarımız şöyle belirtiyor:”… azınlık kalanların iktidara teslim olmaları beklenir. Böylece iktidar, söz konusu ittifaklar aracılığıyla, kalabalıklar üstündeki etkisini arttırabilir ve rakiplerini kendi bünyesine katarak iktidarını daha uzun erimli kılabilir” İktidarın kendisinden olmadığını düşündüğü onlarca azınlık ve güçsüz kesimlere nasıl baktığı her günkü haberlerde kolayca bulunduğu için bu kısımdaki örnekleri geçiyoruz.

Önder Kulak burada, Faşist İtalya ve Mussolini’nin nasıl uygun adımlarla yönetime geldiğini anlatıyor ve asıl gücünün 37 milletvekiliyle Meclis dışında olduğunu ve bunun kimileri silahlı, yaklaşık on binlerce üyeden oluşan kara gömleklilerden oluştuğunu belirtiyor. Ve bir gece bir darbe tehdidiyle başta Napoli ve sonra Roma yürüyüşleriyle gerekli baskıyı oluşturup, burjuva temsilcileri ve kraliyet mensuplarıyla görüşerek, burjuva partilerini bastırarak bir mutabakat oluşturmuş ve Meclisteki sınırlı temsiline rağmen yürütmenin kontrolünü eline almış. Türkiye’ye dönersek tam burada, düzenlenen bir darbe hareketinden sonra kendisine ana muhalefet partisi denen bir parti başkanını da koltuğuna alarak (MHP gibi bir çanak partisi zaten var) düzenlediği bir Yenikapı Toplantısı ne amaca hizmet etmiştir düşünmekte yarar olabilir mi?

Mussolini daha sonra seçim kurallarını kendisine göre ayarlamış, ülke yararına diye aralarında İtalyan Halk Partisi, İtalyan Liberal Parti ve Demokratik Liberal Parti’yle bir ittifak kurmuş, sol ve sosyalist parti ve unsurları yıldırmış,hatta seçimlerin hile ile kazanılacağını ileri süren ve bu nedenle iptalini isteyen Birleşik Sosyalist Parti liderini hedef göstermiştir. Aradan geçen birkaç gün içinde ise kara gömlekliler tarafından öldürülmüştür.Ardından seçimlerin Ulusal Liste olarak yüzde altmış beş oy oranıyla kazanıldığı ilan edilmiş.

Burada sadece Türkiye’deki Referandum halkoylamasında hile ve damgasız oy pusulalarının kullanılması ve sonucunda çok kısa bir oy farkıyla siyasi erk tarafından kazanıldığının ilan edildiğini ve asıl derdi olması gereken ana muhalefet partisinin günlerce sessiz kalmasını not edelim. Bu hileli ve açıkça yapılan yolsuzlukları kendisine dert edinmesi gerekenin başta ana muhalefet partisine düştüğü çok açık değilse nedir konu? Bu sessizlik ve aymazlık tarih önünde acaba affedilebilir mi?

Yazar bu noktada “ ne varki seçimler her iki koşulda da, siyasal gücün meclise yansıyan niceliğinden çok, sınırsız bir güce gösterilen rızanın göstergesi olarak belirmektedir” demekte ve Faşizm koşullarında herhangi bir seçimin mümkün olmadığı fikrinin doğru olmadığını belirtmektedir.

Mussolini, kalan tüm muhalefet-demokratik kırıntıların da yasaklanmasını sağlamış ve esasen seçimlerin de kaldırılmasını amaçlamıştı.Seçimlerde sadece erkeklerin, askerlerin ve din görevlilerin oy verme hakkına sahip olması sağlandı.Dahası, aslen tüm komünistlerin bütünüyle yok edilmesini istiyordu.

Sözde bir ülkenin  başında bulunan zat da, solcu ve komünist öğrencilerin okuma hakkının bile önüne geçileceğini muştuluyordu bir ülkede(!) yakın zamanlarda.Zaten böylesi düzen ve yönetimlerde delinin biri her naneye molla hemen her konuda bir şeyler söyler ve bunun gereği birkaç gün içinde hemen yandaşlar ve devlete gönül vermişler tarafından bir şekilde yapılıverir.

Olası ki, gelecek yıl yapılacak başkanlık ve genel seçimlerle adı anılan ülkeyi tanımak epeyce zorlaşacak, İran ve Suudi Arabistan’ın çok gerilerine gidecektir. Sadece örümcek gibi gözleri seçilebilen kadınlar ve tepeden tırnağa karalara bağlanmış kızlar ve öğrenciler, bu ufku belirsiz ülkenin geleceğini karartan (herhalde ufuklarını açan olmayacaklardır) unsurlar olacaktır. Devlet ise emperyalizmin tamamiyle etkisine girmiş, dünyadan soyutlanmış,Faşizm tüm ağırlığıyla yaşamın her alanında yer almış ve yalnızlaştırılmış olacaktır.

Böylesi bir ülke hayali kuranlara buyrun buradan yakın demekten başka söylenecek bir şey yoktur.

Sydney-Avustralya

Dünya, 3 Nisan 2018

 

 

En az 10 karakter gerekli