Kimi zaman politika ve politikacı denen alanın ikiyüzlü olduğu biliniyor. Kimileyin de bu alanın birden çok yüzlü olduğu herkesin bilgisi dahilindedir.
Böyle olmasa belki çoğunca bazı haberler gündemde yer almaz bile. Konumuz biraz daha yakın bize, ama önce ele alalım Trump denen ABD başkanını. Acaba herhangi bir gün pot kırmadığı olmuş mudur ? Sonra da kırdığı potları düzelteyim diye, başka potlar kırar, sürekli yok, öyle demek istemedi, aslında yanlış anlaşıldı, yalan haber veren gazetecilerin işi, aslına bakarsanız ‘ben bir dâhiyim, çok zengin ve başarılı bir iş adamıyım, üstelik oldukça kararlı,üstün yetenekliyim’ türünden sıradan insanı bile güldüren ve şaşırtan bir acayip adam!
Alın başka bir suçlularla savaştaki dâhiyi, Filipinler devlet başkanını. Başkanlığa geldikten bu yana uyuşturucu kullanma ve satma zanlısı ya da savıyla 4 bini aşkın insan öldürülmüş suçları kanıtlanmadan, mahkemeye çık(a)madan, kendini savunma şansını bulamadan.Çünkü kendisi öyle karar vermiş, mahkemeye götürmeye ne gerek var, bulduğunuz yerde öldürün, suçu da bana atın. Yok, bu suçun kendisine atılmasını ben uydurdum, daha doğrusu öyle bir açıklaması varsa bilmiyorum. Herneyse, olan nedir bakarsak, binlerce insan, suçlu olup olmadıklarına mahkemeler karar vermeden (ya da buna gerek olmadan) sokak ortasında, kuytulukta,geceleyin ya da çocuklarının gözü önünde öldürülmüşler. Alın size Filipinler türü (cici) demokrasi ve hukuk işleyişi.
Alın, bize çok bildik gelen bir bakandan, İçişleri Bakanı Soylu’dan. Orada burada ,başka partilerde yer alıp Erdoğan’a epeyce küfürler ede ede bu makama geldi. Uyuşturucu ve satanlarla mücadele etmek konusunda, ‘gördüğünüz yerde ayağını kırın, suçu bana atın…’ gibisinden bir buluşla son günlerde adından fazlaca bahsedildi. Bir kez, demokrasi ve adalet-hukuk kurallarıyla yönetilen herhangi bir ülkede böylesi bir söz edilebilir mi? Edilirse, oranın artık hukuk devleti olduğu gündemde olamaz herhalde. Böyleyse, yasalar ve maddeleri, kişi bir suçtan ceza alırsa bilmem kaç yıl hapis yatacağına dair bir şeye gerek kalmaz.Şeyhülislam türü, kadıvari uygulamaların ilk adımları, provaları!
Artı, hangi suçlar böylesi bir muameleye tabi oluyor? Neden ya da aklına geliyor mu bu aklı başka yerde olan bakanın, kadın ve çocuklara karşı suç işleyen suçluların ayaklarını kırmak? Ayrıca bunu demek istemiyoruz tabii. Suçlu kimse, hangi suçla mahkemeye çıkmışsa, cezası sabit görüldüğünde hapis cezasıyla karşılaşması olağandır. Şimdi hangi suçun daha insancıl, hangisinin daha vahşi olduğu, ya da bilmem hangi sorumlu kişinin aklına geldi diye, suçların arasından bazıları cımbızla alınıp, onları işleyenin ayakları kırılabilir, şunları yapanların kolu iki yerinden çıkarılabilir mi demeli?
Gelinen yer, acaba ‘şeriatın kestiği parmak acımaz’ olmasın? Bu, geliyorum diyen şeriatın ayak seslerinin bir yansısı olmasın?
Son günlerin kimi haberlerinde, insanların, şeriat kanunları gereğince yargılanmak istemeleriyle ortada duruyor. Sistem yavaş yavaş şeriatın kurallarını, yukarıdaki ayak kırmakla gündeme oturtarak, vatandaş bir gün uyanacak ki, aa şeriat gelmiş! Zaten, artık AKP’nin gelişiyle ve özellikle son 10 yıldır oluşturulan havayla, hiç olmaz, İran’a benzemeyiz diyen birçok insan, artık şeriatın kimi kuralları ve uygulamalarının gündemde olduğunu, her geçen gün yerleştiğini anlıyor,görüyor, yaşıyor.
Eğitimin, sağlığın ve okullardaki uygulamanın,müftülere nikah kıyma yetkisi v.b. ayak sesleri çoktan sınırları aştı. Cahilliğin üst sınırlarda olduğu gerçeğiyle, ülkenin neredeyse beşte birinin sadakaya bağlanmasıyla, (az biraz kırıntısı olan) laikliğin kalan son alanlarının yok edilmesiyle, üniversitelerin bile yozlaştırılarak adeta devletin borazancısı olmaya çalışılmasıyla (yani milli ve devlete bağlı olması) ve kültür-sanat alanlarına söz konusu baskı ve yıldırmalarla taşlar yerine oturmakta.
Zaten artık Avrupa Birliği’nden umut tümüyle yitirilmiş, yüzler Afrika’nın en yoksul , Ortadoğu’nun en gerici devletlerine dönmüş. Bu bilinen, ya da bildiğimizi sandığımız uzaktaki ülke, artık son can çekişmelerini yaşıyor. Aslında kendisine bağlı kılıp, körü körüne itaat ettirilen halkın çoğunluğu, bir gün uyanacak ki, ortada (bilinen) ülke diye bir şey kalmamış, her şey alt üstü yaşıyor olacak ama herşey de kaybedilmiştir artık.
Bu yönetimin bozduğu, yok ettiği, yerinden oynattığı ne kadar değer, insan malzemesi dahil artık en az bir 50 yıl biraraya getirilemez.
Politikacı aymazlığı mı dediniz, yoksa her halk, layık olduğu sitemle mi yönetilir…!
AVUSTRALYA GÜNDEM
9 saat önceAVUSTRALYA GÜNDEM
24 saat önceAVUSTRALYA GÜNDEM
1 gün önceNEWS
4 gün önceTHİS WEEK’S PAPER
4 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
4 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
5 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
5 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
5 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
5 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
5 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
5 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
5 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
5 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
5 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
5 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
5 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
5 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
6 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
6 gün önce