Dünyada bazen öyle şeyler oluyor ki, dünya ölçeğinde ödül alan bazı ünlüler ne yazık ki aldıkları ödüller altında kalabiliyorlar, aldıkları ödülün hakkını veremiyorlar. Bunların en sonuncusu 1991’de Nobel Barış Ödülü’nü alan, şimdiki Myanmar hükümeti sorumlusu Aung San Suu Kyi.
Bu ödülün kendisinden alınması için şu ana dek yaklaşık yarım milyon imza toplanmış. Kendi adıma bir imza da benden.
İlke olarak, verilen ödüller geri alınamadığından ve o insanların daha sonraki yaptırımlarından Nobel Ödül Komitesi sorumlu olmadığı için, yapacak bir şey yok.
Ama, insanların vicdanlarında olan ve olacak kırılmalara kimsenin karışması söz konusu değil.
20 Eylül SMH’deki habere göre ve daha sonraki BBC’deki sözlerine dayanarak Suu Kyi’nin inanılmaz bazı şeyler söylediği ortada. Sadece bunları kısa kısa satır başlıklarıyla belirtmek, nasıl bir akıl savrulmasıyla karşı karşıya olunduğunu göstermeye yeter. Birleşmiş Milletler ve uluslararası bağımsız kuruluşların raporlarına göre ve sadece 400 bini aşan Myanmar’lı Rohingya’lıların başta Bengladeş’e kaçmaları, Suu Kyi’e göre anlaşılmayan bir gerçeklik. Utanmadan ‘bunların niye kaçtıklarını bilmediğini ‘söyleyebiliyor. Üstelik, olay bana göre bu Rohingyalıların Müslüman olup olmaması da değil. Su Kyi gibi bir Barış Ödülü almış kişi, 20 yıla yakın ev hapsinde kalan, tüm insanlık hakları elinden alınmış bir kişinin bu aymaz sözleri söylemesi için gerçekten aklını yitirmesi gerekiyor.
İnsan hakları diye bir derdi olan herhangi bir kişinin, değil 400 bini aşkın insanın, tek bir insanın bile haksızlığa uğraması durumunda dahi sesini çıkarması gerekmiyor mu? Hele bu, Suu Kyi olursa daha da böyle değil midir?
“Biz bunun (kaçışın) nasıl olduğunu öğrenmeye çalışıyoruz” diyor bu kadın. ” Kaçanlarla ve kaçmayanlarla konuşmak istiyoruz” diyor ayrıca. Evet, buyur konuş, niye konuşmuyorsun? Bu olanların (haberin olmayan ülkenin vatandaşlarının) üstünden haftalar geçti, sen daha konuşamadın ama birçok başkaları konuşuyor bu kaçanlarla ve kaçamayanlarla ve sayfalar dolusu rakamlar ve gerçeklerle ortada bu bilgiler. Ama yok, kendi hükümetinin Birleşmiş Milletler komisyon üyelerinin ülkeye girişlerine izin vermediğini de galiba bilmiyor! Şu söylediğine bakar mısınız “yüzde 50 nüfus yerinde ve köyleri zarar görmemiş” . Peki bunun diğer yarısına ne olmuş? Bari bu diğer yüzde 50’nin başına neler gelmiş diye bir bak. Onlar kendilerini bir anda uzaya ışınlamasınlar! Yoksa bir anda kendilerini mi canları sıkıldığı için yok etmişler? Peki, kaçanların anlattıkları ve gözleriyle gördüklerine ne demeli, çocukları, babaları ya da kocalarının öldürüldüğünü görenlere, yaşayanlara ne demeli!
Yapma Suu Kyi, inan sana yakışmıyor, hem de asla yakışmıyor bu tavır, bu yalan dolan. Tamam ‘hükümet kadınısın’ ama yapma Allah aşkına bu kadarlık zorlama, şunun şurasında biraz da olsa din kardeşiyiz! Bu ülkenin ve bu vahşeti yapanların genel olarak (barış dini) Budist olduklarını hiç belirtmek istemezdim. Çünkü buna benzer yalanlar diğer dinler için de geçerli.
Ha, bu kaçanlar zaten vatandaş değiller ya!, ayrıca bunlara bir de dönmeden ‘kanıtlama (verification) ’ uygulaması yapılacakmış. İşte salt bu bile, bu hükümet kadınının nasıl bir hayal içinde ve boşlukta olduğunu gösteriyor. Sadece yazık, kocaman bir YAZIK. Bilmem kaç yüzyıldır oralarda yaşayan bu milyon civarında insan topluluğu birden mi orada bitivermiş? Başka ülkelerden gizlice mi gelip bu Myanmar’a yerleşmişler? Hangi kanıtlama, belirleme, neyin kaydı!
Acaba geçen haftaki Birleşmiş Milletler toplantısına niye gitmedi Suu Kyi? Ki, bu toplantılarda konuşulacak konuların başında geliyordu bu yarım milyon çile çeken insan. Tüm dünya kamuoyu senin için yıllarını harcar, senin özgürleşmen için uğraşırken bari çıkıp bu forumda adam gibi (pardon insan gibi) birkaç aklı başında laf et…
Türkiye hükümet yetkili ve yakınlarının Myanmar’daki Rohingyalılara acımaları da benim sinirime dokunan ayrı bir durum. Siz durun, kendi ülkenizdeki insan haklarının her türlüsünün ayaklar altına alındığı bir ortamda, yüzlerce kadının her gün şiddet görüp öldürüldüğü bir ortamda, yine yüzlerce kız ve erkek çocuğunun taciz ve tecavüze uğradığı, binlerce Kürt insanının evlerinin yıkılıp, cesetlerinin sokaklarda süründürüldüğü, cenazelerin bile gömülemediği bir ülkedeki tüm bu vahşete ve zulme seyirci kalın ama başka insanlara üzülür gibi yalancıktan ağlamayınız. Gerçekten gülünç kalıyorsunuz, iğrenç oluyorsunuz.
Artık dünya ölçeğinde başka şeyler birbirine bayağı karışmışken, bir de bu başımıza çıktı, insan hakları konusunda Barış Ödülü alan biri, artık en geri ve sığ bir noktada aldığı ödülün ağırlığı altında her gün eziliyor. Bu ödül sahibi için yazmışsam, hepsini geri alıyorum.
Rica ediyorum Suu Kyi, bari sen kendin bu ödülü geri ver, kurtar kendini, daha aşağıya düşme!
Sydney-Avustralya
Dünya, 26 Eylül 2017