Yeni yılla birlikte ülkenin bir çok kısmına, normallerin en az 10 derece üstünde seyreden sıcak hava kütlesi hakim oldu. Önceleri 45 derece gibi olan hava sıcaklıklarının bir çok bülgede 50 dereceye çıkması artık gerçek olgulardan biri. Zaten kimi bilgilere dayanarak Avustralya’nın bazı bölgelerinde havaların 50 dereceyi aşacağı söyleniyordu. Belki de birkaç yıl içinde 50-55 derecelik sıcaklıklara alışmak zorunda olacak insanlar.
Şimdiden Sydney’in kimi semtlerinde hava sıcaklığının 47 dereceyi aştığı biliniyor. Zaten 2017 yılı da Avustralya tarihindeki en sıcak yıl olarak resmiyet kazanmıştı. Yıllardır süren kuraklığın bir çok Eyalette halen sürdüğü, en azından etkisinin devam ettiği, buna koşut olarak bir çok sorunun yanı sıra kimi çiftçilerin intihar ettiği bile haberlere konu olan gerçeklerdendir.
Böylece, iklim değişikliğinin insan eliyle mi olduğu, yoksa doğanın kendiliğinden mi bu noktada olduğu tartışması her zamankinden daha önemli olabilmekte. Hükümetlerin bir çoğunda, ekonomik öngörüler daha çok pratik ve popüler olan kararları tetiklerken, uzun evreli düşünen ülkeler ise başka kararları değerlendirmeye çalışmaktalar.
ABD ve şimdilerde Brezilya’nın da Paris Çevre Antlaşmasından çıkmaları, zaten her ülkenin kendisini düşündüğü bir ivmeye gitmektedir. Böyle giderse, yakın zamanlarda okullarına gitmektense meydanlara çıkan ve iklim değişikliğine işaret eden okul çocuklarına daha çok iş düşmekte.
Yılın ilk haftasındaki en önemli haber, bana göre bu konudaki gelişme ve olaylardır.
Ayrıca, bir çok yerde olan denizdeki boğulmaların fazlalığı da dikkat çekici bir olgu. Böylesi durumların daha çok, Avustralya denizlerini ve plajlarını bilmeyen insanların kurban olduğu bu üzücü olayların, pek de böyle olmadığı bir dönem yaşanmakta. Akdeniz ve iç denizlerin plaj olgusuyla Avustralya’nın plaj gerçekliği bilindiği gibi birbirinden epey ayrıcalık göstermekte.
Bu ülkenin, dünyadaki en zehirli kimi hayvanlara sahip olduğu ise ayrıca dikkati çeken başka bir gerçekliktir. İklim değişikliğinin mutlak biçimde hayvanlar alemini de etkilediği ve yakınlarda okuduğum bir habere göre, bu yüzyılın sonuna doğru bazı türlerde dişi-erkek değişimine bile etkide bulunacağı ileri sürülmektedir. Kısaca kimi türlerde dişinin erkek ya da erkeğin dişi türe evrilmesi sözkonusudur. Bunun da asıl etkeninin iklim değişikliği olduğu göz önüne alınırsa, şimdiden, diyelim, kimi ağaçların iklim değişmeden yaprak döktükleri ya da çok önceden çiçek açtıkları düşünüldüğünde çevrenin ne kadar bir değişikliğe uğradığı anlaşılır.Bir başka kaynakta, Avustralya’nın Torress Strait bölgesinde , iklim değişikliği nedeniyle kanguru tipine yakın bir sıçan türünün yok olduğunu okumuştum.
Avustralya’nın iklim koşullarına göre güneş ve diğer benzeri doğal enerjilerden yararlanmak, gerekli devlet desteğini sağlamak ve şimdiden önlemler alıp uygun yatırımlar yapmak niye bu denli zor olsun ki? Ama, çoğunca hükümetler, uzun süredir kârlı yatırım alanlarını ürkütmek, geleneksel olarak yıllarca yatırımı-üretimi yapılan sektörlere fazlasıyla dokunmak istemezler. Kapitalizmin acı gerçekliği bu alanda da kendini göstermekte zorluk göstermez.
Buna örnek olarak ilaç sektörünü, araba sektörünü göstermek gerek. Gözü kör olasıca ne olursa olsun en fazla “kâr” her şeyin en öncelikli ve vazgeçilimez unsurudur bu sistemde. Ta ki, bazı gerçekler ve oluşlar bilim adamları tarafından ortaya konacak ve artık kimsenin inkâr edemeyeceği kadar ayyuka çıkacak ki bir şeyler yapılsın. O zamana dek herkes beklemede ve bolca konuşmadadır!
Olasıdır ki kim ne derse desin, hangi bilim adamı yeni bir buluş ya da çıkarsama yapsın, ne yazık ki büyük ülkelerdeki gelişmeler ve o ülkelerin yöneticileri, başkanları ve hükümetleri sadece kendi küçük dünyalarını ya da gelecek seçimleri kurtarmanın derdindedirler. Ola ki bu iklim değişikliği ve etkileri o derecede artık inkâr edilemeyecek durumda olsunlar, onlar yine de bildiklerinden pek şaşmazlar gibime geliyor. Ta ki, bir zaman oranın halkları ‘artık yetti gayri ‘diyene dek…
Sydney-Avustralya
Dünya, 8 Ocak 2019