Emrah Yağlı – Yerli Malı

ABONE OL
December 18, 2017 23:32
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Merhaba değerli Dünya okurları. Türkiye’de son on beş yıldır din tüccarlığı oldukça revaçta. Yani kendisini aşırı dinci, radikal gösteren herkes bir şekilde cebini dolduruyor. İster kamuda görevli, isterse sıradan diyebileceğimiz herkes ara sıra marjinal çıkışlar yaparak gündemde yer almaya çalışıyor. Başarılı da oluyorlar. Toplumun eğitim seviyesi düştükçe meydan bu tiplere daha kolay kalıyor. Televizyonlarda, radyolarda, sanal alemde her yerde kendilerini dinleyip inanacak birilerini buluyorlar. Hiçbir şekilde denetim ve yaptırımla karşılaşmadıkları içinde istedikleri gibi at oynatıp, zaten kafası karışık halkı kendilerine çekmeye çalışıyorlar. Hiç alakası yokken dünya işlerinin aslında tamamen din mantalitesiyle yürütülmesi gerektiğine ikna edilen toplum bireyleri, üstüne bir de medya ve tarikat liderleriyle gaza getirilince ortaya şu an yaşadığımız, aklı başında herkesi hayrete düşüren olaylar yaşanıyor.

Kadınları aşağılayan, sürekli belden aşağı işlere kafası çalışan, her türlü dini ve dünyevi işi dönüp dolaştırıp cinselliğe bağlayan ruh hastası cemaat sözcülerine, hocalara, hatiplere alıştık derken işin boyutu devletin resmi makamlarına kadar sıçrayınca ne oluyor diye kendimizi sorgulamaktan alamıyoruz. En son diyanete bağlı din işleri yüksek kurulu üyesi bir “profesör” bankaların şeriata göre yönetilmesi gerektiğini belirtti. Faizsiz kazanç bankacılığının inançlı sermaye sahipleri için çok daha teşvik edici bir sistem olacağını belirterek yeni bir tartışma yarattı. Eskiden olsa herkesin meczupluk diye nitelendireceği bu çıkış şimdilerde tartışma konusu olabiliyor. Ne acı. Acı ama gerçek. Milyonların izlediği televizyonlara sarıkla, cübbeyle çıkıp abuk sabuk konuşup, sanki dini yeniden keşfetmiş gibi, gerçek dinle uzaktan yakından alakası olmayan safsatalar savuranlara ne dur diyen var ne de yasaklayan.

Üstüne birde itibarlı duruma geliyorlar toplumda bu çakma din alimleri. Birisi çıkıp sakalsız erkek kadından ayırt edilemez, başka bir erkeğin aklını çelebilir diyor, diğeri kadının nasıl çok incitmeden dövüleceğini anlatıyor, başka bir manyak anneden bile tahrik olunabileceğini söylüyor. Eski Türkiye’de olsa geleneklere göreneklere Türk örf adetine hakaret ediyor diye dışlanacak tipler ortalarda ulema diye geziyor.

İster mevcut yönetimin, isterse dış güçlerin planının bir parçası olsun son yirmi yıllık Türkiye gerçeğinde maalesef durum bu. Ne gerçekten inançlı insanların, ne de aklı başında hiç kimsenin can korkusuyla sesini bile çıkaramadığı bu durum gün geçtikçe artarak yayılıyor. Diyanete ayrılan bütçenin, eğitimin neredeyse iki üç katı olduğu yurdumuzu İran gibi bir son mu bekliyor demekten alamıyorum kendimi. Tabiki bir farkla. İslam devrimi yaşanan İran’da, o dönemde eğitimli insan oranı neredeyse yüzde yetmişlere varıyordu. Ona rağmen bu rejim değişikliğini yaşadılarsa bizim halimiz nice olur düşünmek bile zor. Bilimi, bilgiyi hep ters taraftan, yani işine geldiği gibi algılayan toplumlar bizim gibi üç beş din tüccarının elinde oyuncak olmaya mahkum oluyorlar. Yani demem o ki laiklik, demokrasi, hak, hukuk, adalet gibi kavramlar biraz daha sessiz kalınırsa tamamen güzel birer anı olacak belleklerimizde ki zaten şu an ne olduğu ortada. Toplum olarak bilinçlenip, aklımızı başımıza almazsak ne ileride karşımıza çıkacak tarikat Cumhuriyetine güç yetirebiliriz, ne de onların türettiği kafa kesen ucubelere. Şaka değil yaşadıklarımızı bir düşünün, sanırım boşuna panik yapmadığımda hem fikir olacaksınız.

Biliyorsunuz son günlerde Filistin ve Kudüs mevzusundan dolayı ortalık hem Türkiye’de hem de Arap dünyasında karıştı. Yani en azında kutsal toprak diye hopladı herkes. Filistinlileri çok düşündüklerinden değil, Müslümanlığa karşı bir harekette bulunulduğu için. Ve bunun içindir ki yurtta ve temsilciliklerde törenlerle protesto gösterileri yapıldı. Süpermarketten onlarca lira verilerek alınan litrelerce kola yerlere boşaltılarak İsrail’e, akıllı telefonlar kırılarak Amerika’ya tüm yurtta ağır darbeler vuruldu. Bunun yanı sıra bol miktarda iki ülkenin bayrağı yakıldı. Eskiden bir yerli malı haftamız vardı hatırlarsanız. Yok yok, bu protestocu arkadaşları kastetmiyorum yerli malı derken, gerçekten üzümden, fındığa, meyve sebzeye yerli malları kullanmayı öğütlemek için düzenlenirdi, hala var mı bilmiyorum ama çok fazla yerli bir şey kalmadığı için iptal edilmiş olabilir belki de. Bu Amerika’yı, İsrail’i protesto edenler acaba iğneden ipliğe, samandan fındığa, canlı hayvandan, sebzeye meyveye ne varsa dışarıdan aldığımızı ve çoğunun İsrail Amerika patenli olduğunu, daha yeni kola fabrikasını devletin en üstlerinin büyük bir törenle açtığını, Mavi Marmara gemisinde öldürülenler için İsrail’in doğru dürüst özür bile dilemediği halde güllük gülistanlık yeni ticari anlaşmaların son iki yılda yapıldığını bilmiyorlar mı acaba? Yoksa biliyorlar da laf olsun torba dolsun, dostlar protestoda görsün diye mi yapıyorlar bilinmez. Bilinen odur ki Araplardaki bu vurdumduymazlık, bencillik, gericilik, keyif ve uçkur düşkünlüğü her şeyin üstünde oldukça, şu an Filistin’de yaşanan ne varsa egemenler bölgedeki petrolün, doğal gazın kontrolünü tamamen almak için en kısa zamanda aynı şeyleri Arap şeyhlerine de yaşatacaklardır. Kırk yıldır bu topraklar bizim diye onuruyla savaşan Filistinlilere uzaktan el sallayıp çok üzülen Araplara kim üzülecek merak ediyorum doğrusu. Kudüs’e gönüllü gitmeye kalkan milliyetçiler keşke orada çocuklar öldürülürken tepki gösterselerdi belki bir faydası olurdu.

Başkalarının acısını  insan olarak kendimize malzeme yapmadığımız günler görmek umuduyla.

Dostça kalın

En az 10 karakter gerekli