Emrah Yağlı – Umudu Öldürmek

ABONE OL
October 16, 2017 06:20
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Merhaba değerli Dünya okuyucuları. Türkiye on yıllardır şöyle ya da böyle terörle, şiddetle, katliamlarla iç içe yaşar oldu. Dış güçler, iç karışıklık, sebebi ne olursa olsun hepimizin hayatında bu kavramlar bir şekilde yer etti, yer ettirildi. Sanki birileri bize bununla yaşamayı öğrenin dercesine içimize işletti bu sis perdesini. Bana göre yaşadığımız hiç bir acı tesadüf, habersiz, engellenemez değildi. Birilerinin bu topraklar üzerindeki on yıllık, elli yıllık planlarının uygulayıcıları yani piyonları şahsi çıkarlarını, hırslarını, egolarını her şeyin üstünde tutarak bu toprakların insanlarına her türlü acıyı yaşatmaktan en ufak bir tereddüt duymadılar. Bu geçmişte de böyleydi, bu gün de böyle.

İktidarların, siyasi yelpazenin değişmesi, yeni birilerinin başa gelmesi pek fazla bir şey değiştirmedi bizim için. Kapitalist sistemlerini beslemek adına bizimki gibi ülkelerle adeta top gibi oynayan egemen güçler her seferinde yeni sebep, yol buldular karıştır-sömür ideolojilerine. Adı bazen din oldu, bazen siyasi fraksiyon. Bazen kültürel farklılık oldu bazen ırk. Adı ne olursa olsun zarar gören, katledilen, unutulmaz acılar yaşayan biz olduk, bizim insanımız oldu. Çok büyük bir bütçeye sahip olduğu bilinen istihbarat, emniyet güçleri ne hikmetse hep yetersiz kaldı, geç kaldı yaşanan her olayda katliamda. Aklından geçenleri yazdığı, düşüncelerini paylaştığı için gazetecileri, yazarları, hakkını aradığı için işçiyi memuru, daha iyi, eşit şartlarda eğitim isteyen öğrencileri keklik gibi avlamak, gözaltına almak için günlerce önceden hazırlık yapan kolluk güçleri, İŞİD belasının ayen beyan temsilcilerini gözaltına alırken neredeyse özür dileyerek kelepçe bile takmadan muamele edişleri ne kadar adil ve başarılı olduklarının birer göstergesiydi bize. Yargının, emniyetin ne kadar bağımsız ve hür idare edildiği artık herkesin bildiği bir ülkede kimin, kime ne kadar güvenebileceğinden bi haber yaşayan halkımızın elinden, yaşanan her açıdan sonra bir daha bunlar yaşanmasın demekten başka bir şey gelmiyor.

Değerli dostlar, son yıllarda yaşadığımız katliamlardaki kayıplarımıza şöyle bir bakacak olursak, sadece 2015 Haziranından bu yana Suruç’ta, Ankara’da, Diyarbakır’da yaşanan patlamalarda yüzlerce ölü, yaralı kaldı hatıralarımızda. Sakat kalan binlerce insan. Her yaşanan acıdan sonra yapılan aynı kahramanlık konuşmaları ne ölenleri geri getirdi, ne acıları dindirebildi ne de bir çözüm üretildi. Her şeyden habersiz, binlerce ailenin yüreğine ateş düştü. Devlet görevlilerinin arsız umarsız konuşmaları, hatta gülüşmeleri nasıl bir kaosun içinde olduğumuzu sorgulattı bize. Canlı bombaların eylemleri sonrasında, şüpheli sıfatıyla takipte olduğu ancak eylem yapmadığı için bir şey yapılamadığı ifadeleri bile kullanıldı. Havada uçan sineği bile takip imkanı bulunan devlet, aylarca aramızda dolaşan, plan yapan, Suriye’den oradan buradan yol geçen hanı gibi ülkeye giriş çıkış yapan insan kasaplarını sırf görüntüleri dini bütün diye görmezden geldi. Olaylardan sonra faillerin seceresi ortaya çıktığında zaten biz takip ediyorduk gibi saçma, komik açıklamalar yapıldı her zaman.

Neden, niçin yaşıyoruz bunları yıllardır? Birileri huzurdan barıştan, bu kadar mı rahatsız oluyor. Ya da bu coğrafyada paylaşılmak istenen pasta bu kadar mı büyük ki ne katliamlara, kana doymadan, büyüyerek devam ediyor. Aslında hepsi diyebiliriz. İçte, şahsi çıkarlarını her şeyin üstünde tutup gerektiğinde dinci, gerektiğinde laik, gerektiğinde milliyetçi, zaman zaman barışçı, bazen hümanist, yerine göre şeriat yanlısı olan yöneticiler, dışta kendi varlığını sürdürmek için yeni sömürgeler yaratmak zorunda olan süper güçlerin yazdığı senaryonun birer parçası oluyoruz sıradan insanlar olarak. Hem de hiç farkında olmadan. Birbirimize acımadan fütursuzca saldırıyoruz düşünmeden. Kimin çıkarına hizmet ettiğimizi bilmeden hareket ediyoruz halklar olarak. Silkinip kendimize gelip sorgulamıyoruz egemenleri. Din ile töreyle, kültürle, ırkla bizi bize düşman etmelerine izin veriyoruz. Ekonomisinin büyük kısmını silah satışına dayandıran güçlerin ekmeğine yağ sürüyoruz. Özellikle aynı coğrafyayı ve aynı kaderi paylaştığımız ve bundan sonrada paylaşacağımız Ortadoğu halkları ve biz maalesef bu oyuna yıllardır geliyoruz. Neden, niçin, hangi hakla demeyip, korku ve sindirme politikalarına boyun eğerek biat ettiğimiz için yaşıyoruz bunları. Bir insanın, canlının hayatının egemenlerin alçak siyasi oyunlarından daha değerli olduğunu haykırmadığımız için yaşıyoruz bunları. Kendileri dünyanın her yerinden yatlar, katlar madenler, alarak bundan sonra yedi sülalesinin geleceğini garantiye alanlar, hiç yoktan ölen, katledilen halka hadi yine iyisin cennette yerin garanti dediğinde yeter demediğimiz için yaşıyoruz bunları. Hem Ortadoğu’da hem bizde eğitimin köreltilme amacı da bu zaten bence. Bilinçsiz, cahil korku toplumu yaratmak. Her yaşanan katliamda, acıda daha kötüsü olmasın diye şükretmek, acıya alışkın hale getirmek insanları. İstenilen bu.

Değerli dostlar yaşanan bunca katliamın, acının en kötülerinden biri de Ankara Gar katliamıydı. Tam iki yıl önce 10 Ekim sabahı Emek, barış, demokrasi adına, Türkiye’nin birçok yerinden gelerek, siyasi partiler, sendikaların da katılımıyla toplanan insanların üzerine yağan ölümün ikinci yılı. Tam 109 can yitip gitti patlayan bombalarla. Yüzlerce yaralı. Gerçekten barış isteyen, artık yeter diyen Kürt, Türk işçi, memur Alevi, Sünni insanların bir araya gelmesi acaba kimi rahatsız etmişti. Bir tek mitinge katılan değil, yoldan geçen, evine işine giden 109 can. Birilerinin küçük siyasi hesapları, oyunları aldı bu insanları aramızdan. Vicdanları sızlamadan çıkıp konuştu birileri istihbarat zaafiyeti yok diye. Sıradan bir futbol maçına bile on kez polis kontrolünden geçilerek girilen ülkemizde, ne tesadüf o alana girerken hiç bir arama yapılmadı o gün. Ve o gün aramızdan çekip alınan küçücük bir can Veysel Atılgan. 9 yaşındaydı. Babası Devlet Demir Yollarında işçi İbrahim Atılgan. İkisi de hayatını kaybetti patlamada. Yaşasaydı bugün on bir yaşında olacaktı. Hangi açıklama, hangi siyaset, hangi haklılık, haksızlık 9 yaşında bir çocuğun hayatına bedel olabilir. Geride kalanların açısına kim derman olabilir. Ne din, ne milliyetçilik, ne para, ne siyasi çıkar bu vicdansızlığa, katliama sebep gösterilemez.

Bir daha aynı acıları yaşamamak adına barışa, umuda, sağduyuya hep birlikte sahip çıkmalıyız. İnsanlığın her şeyden önde tutulduğu günler görmek umuduyla dostça kalın.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

AVUSTRALYA GÜNDEM

2 gün önce

İSTİFA EDİYOR Palaszcuk, ‘Her şeyimi verdim

AVUSTRALYA GÜNDEM

2 gün önce

AVUSTRALYA GÖÇ ALIMINI DEĞİŞTİRİYOR

AVUSTRALYA GÜNDEM

3 gün önce

BÜYÜK YANGINDA BİR İŞÇİ KAYIP

NEWS

5 gün önce

SUİSTİMALE GEÇİT YOK!

THİS WEEK’S PAPER

5 gün önce

YENİ SAYI ÇIKTI Her Hafta Farklı DÜNYA

AVUSTRALYA GÜNDEM

6 gün önce

OP SHOP

AVUSTRALYA GÜNDEM

7 gün önce

Nostaljik fotoğraf, duygusal olmadı tartışmayı ateşledi

AVUSTRALYA GÜNDEM

7 gün önce

Her hafta bir kamyoncu yolda ölüyor

AVUSTRALYA GÜNDEM

7 gün önce

Okul çağındaki çocuk silahla ateş ettiğini itiraf etti

AVUSTRALYA GÜNDEM

7 gün önce

Avustralya’da eğitimin değeri arttı MADENLERDEN DAHA DEĞERLİ

AVUSTRALYA GÜNDEM

7 gün önce

ABC Radyo Ulusal 100. yıl dönümünü kutluyor

AVUSTRALYA GÜNDEM

7 gün önce

Elektrikli araç sayısı 50.000’den fazla arttı

AVUSTRALYA GÜNDEM

7 gün önce

Kral Charles ve Camilla Avustralya’ya geliyor

AVUSTRALYA GÜNDEM

7 gün önce

SICAK HAVA DALGASI Bu hafta 46 °C

AVUSTRALYA GÜNDEM

7 gün önce

RBA, Noel öncesin faiz oranlarını sabit tuttu

AVUSTRALYA GÜNDEM

7 gün önce

Jasper Kasırgası Avustralya’yı vurmakla tehdit ediyor

AVUSTRALYA GÜNDEM

7 gün önce

LİBERAL PARTİ Meadow Heights’ta Ofis Açıyor

AVUSTRALYA GÜNDEM

7 gün önce

İsrail’den Avustralya için Seyahat Uyarısı

AVUSTRALYA GÜNDEM

7 gün önce

DİKKAT! Bu Ürün Geri Toplatılıyor

AVUSTRALYA GÜNDEM

7 gün önce

Diri diri gömülen Avustralyalı adamın kimliği açıklandı

rk
rk