• Dunya News
  • Emrah Yağlı – SESSİZ ÇIĞLIKLARIN SESİ

Emrah Yağlı – SESSİZ ÇIĞLIKLARIN SESİ

ABONE OL
October 15, 2018 00:43
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Merhaba değerli Dünya okurları. Hem dünyada hem Türkiye’de dopdolu bir haftayı daha geride bıraktık. Türkiye açısından geçen haftadan beri gündemi tamamen işgal eden Mckinsey şirketine ekonominin teslim edilmesi olayı oldukça ses getirdi. Her yerde bu konuşuldu. İyisi kötüsü tartışıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere hem hükümetin, hem muhalefetin tek konusu bu oldu. Daha bir hafta olmadan bu gün, şirkete ekonominin devri askıya alındı haberleri geldi.

Özellikle Başkan Erdoğan müdahil olarak şu anda ekonomik olarak böyle bir şirketten danışmanlık hizmeti almamızın gerekli olmadığı söylendi. Yani anlıyacağınız, IMF’in taşeronu Mckinsey şimdilik ekonomimizin dışında tutulacak gibi. Tam belirli değil tabi.

Gelişmeleri ileriki günlerde göreceğiz. Artan enflasyon rakamlarına yabancı bir firmanın çözüm getirmesi yerine kendi tedbirlerimizle, üretime yönelerek çözüm bulmak belki de birilerinin aklına geldi de bu şirkete şimdilik dur denildi diye umut ediyorum. Hep beraber yaşayıp öğreneceğiz.

Belki birçoğunuzun haberi olmuştur. Bu sene Nobel barış ödülü Kongo Cumhuriyetinden jinekolog doktor Denis Mükwege ve Iraklı Yezidi bir kadın Nadia Murada veridi.

İkisi de hayatlarını savaşlarda ve silahlı çatışmalarda cinsel şiddetin bir araç olarak kullanılmasına engel olmaya adamışlar. Dr Mükwege Kongo’da Bukavu bölgesinde kurduğu panzi ışımlı bir tedavi merkezi ve hastanede binlerce cinsel şiddet mağduru kadını tedavi etmiş, yaralarını sarmalarında hem fiziksel hem psikolojik destek vermiş, hala da veriyor.

Şimdiye kadar birleşmiş milletler barış ödülü de dahil onlarca ödül almış çalışmalarından dolayı. Kongo Cumhuriyeti uzun yıllar hem komşuları olan Afrika ülkeleri, hem de içerde kabile savaşlarına sahne olmuştur, hala da yer yer devam etmektedir.

Ülke uzun yıllar Belçika sömürgesi olarak kalsa da, uzun yıllardır Cumhuriyet olarak idare edilmekte, fakat hem dini, hem koloni olarak savaşların çatışmaların odak noktası olmaktan kurtulamamış, bunun en büyük mağdurları da her yerde olduğu gibi kadınlar ve çocuklar olmuştur. En kötüsü de savaşın çirkinliği yetmezmiş gibi kadınların bu savaşlarda cinsel silah olarak kullanılmasıdır.

Araştırmalarda Kongo’da her yüz kadından otuz dokuzunun cinsel saldırı mağduru olduğu bilinmektedir. İşte doktor Mükwege hayatını bu savaş mağdurlarına adamış biri olarak bu sene Nobel ödülünün ortak kazananı oldu.

Ödülün diğer sahibi de Nadia Murad.2011 yılında Işid belasının kol gezdiği Iraktan kaçırılarak uzun süre cinsel saldırıya, tacize maruz kalmış bir Yezidi kadını. Altı erkek kardeşi Işid tarafından öldürülmüş. Kendisi defalarca tecavüze uğramış. Kaçmaya çalışmış, başaramamış ilk seferinde, daha fazla şiddete maruz kalmış. Kendilerini Müslümanlığın temsilcisi sayan ve bu kılıfta her türlü rezilliği yapan bu sapıklar ve katiller ordusunun zulmünden kaçmayı başarmış Nadia Murat. Almanyaya sığınmış.

Tüm bu zulme reva görülmesinin sebebi, Arabın dininden olmaması yani Yezidi olmasıdır.

Kökleri ta Mezopotamya uygarlıklarına uzanan Yezidiler ya da Ezidiler kendilerine özgü inanç türlerinden dolayı özellikle son dönemde katlı vacip sayılmışlardır. Öyle ya, Işid’a göre kendileri gibi Müslüman olmayanın yaşama hakkı yoktur. Düşmanın kadınları da ganimet olarak kendilerine helaldir. Aslında sadece Işıda göre değil, kendini hem mezhep, hem de ırk olarak ayrıcalıklı gören birçok insan müsveddesine göre bu böyledir.

Nadia Murad Almanya’ya sığındığı günden beri insan ve Kadın hakları aktivisti olarak mücadelesini sürdürmektedir. Yaşadıklarını, gördüğü zulmü başkaları da yaşamasın diye var gücüyle çalışmaktadır. Özellikle Ortadoğu’daki insan ve Kadın ticareti ile mücadelede çok yol kat edilmesine öncülük etmiş bir barış elçisi. Bu yüzdende 2016 birleşmiş milletler iyi niyet elçisi ilan edilmiş, bunun yan ısıra birçok ödüle layık görülmüş Avrupa çapında.

Bana göre çok büyük başarı. Dünyanın neredeyse unuttuğu, günlük katliamların, zulmün, işkencenin kol gezdiği, insan hayatının hiçe sayıldığı bu bölgeden kaçmayı başarıp, kendi gibi olanların sesi olmayı başarmak gerçekten büyük iş.

Aslında herkesin, tüm dünyanın çok iyi bildiği fakat gözünü kulağını kapattığı Ortadoğu’da kadın ve çocukların bir mal gibi alınıp satılmasını, savaş bahanesiyle her türlü işkenceye aşağılayıcı muameleye, cinsel saldırılara maruz kalmasına sessiz kalmamaya bir örnek Nadia Murad. Tüm bunların yaşanmaması için dikkat çekmek adına bir ışık.

Bölgede yaşayan, Arap, Kürt, Türkmen, Yezidi tüm kadınların, çocukların sesi aslında. Çünkü o ayrım gözetmeksizin tüm şiddet mağdurlarının sesi olmayı seçmiş.

Mağduriyetin milliyeti, dini, sınırı yok. Resmi olarak savaşın olmadığı yerde töre var.

Mesela bizdeki en yaygın mağdur örneği çocuk gelinler. Ön üç on dört yaşında, ya bir parça toprak, para uğruna ya da töre gereği dedesi yaşındaki adamlara verilen çocuklar. Sizce bunlar cinsel şiddet mağduru değil mi?

Sokakta oynayacak yaşta annelik etmek durumunda kalan çocuklar, üzerine bilmem kaç tane kuma getirilen gururu ayaklar altına alınan kadınlar ya bunlar. Güneyde, doğuda, Anadolu’da kısaca her yerde şahit olup yaşadığımız dramlar.

Kadını ikinci, üçüncü sınıf insan olarak görenlerin ve buna arka çıkan kokuşmuş sistemlerin mağdurları. Kız çocuklarını dini bahane ederek sapkınlıklarına alet edenlerin gözü dönmüşlüğünün eserleri. Hele savaşı bahane ederek caniliklerini sapıklıklarını ayyuka çıkaranlarla, kadınları, kız çocuklarını haraç mezat satanlara insan olarak diyecek laf yok. Umarım bu coğrafyanın kaderi bir gün değişir ne diyelim.

Bizde onurlu mücadelesinden dolayı Nadia Muradı kutluyoruz, insanca yaşam uğruna sessiz çığlıkların sesi olması umuduyla. Dostça kalın.

 

En az 10 karakter gerekli