Emrah Yağlı – RÜYA TABİRİ

ABONE OL
November 19, 2018 01:27
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Merhaba değerli Dünya okuyucuları. Hem Avustralya’dan hem de Türkiye’den ilginç haberler olaylarla dolu bir haftayı geride bıraktık.

Avustralya’da işçi partisinin NSW eyalet başkanı, toplumumuzun da yakın ilişkileri bulunan milletvekili büyük bir yayın kurumu olan ABC kanalının bir muhabirini taciz ettiği iddialarından dolayı istifa etti. Milletvekili Luke Foley kendisine yöneltilen suçlamanın asılsız olduğunu, seçimlere 4 ay kala ortaya atılan bu iddianın kendisini ve partisini karalamaya yönelik asılsız iftiralar olduğunu söyleyerek hukuki mücadelesini sonuna kadar yüksek mahkemede sürdüreceğini belirterek istifa sebebini, hem hukuki mücadele yürütüp kendisini aklamaya çalışıp hem seçim çalışması yapmasının imkansız olduğunu belirterek, partisi ve kendisi için istifa yolunu seçtiğini söyledi.

Avustralya gibi ileri demokrasilerde ve sosyal adalet çarkının iyi işlediği sistemlerde işler böyle yürüyor. Olayın gerçekliği kesinlik kazanmamışken seçmenlere ve topluma karşı sorumluluk duyan politikacı hemen istifasını verdi.

Kendisi aklanır ya da aklanmaz ama doğru olanı yaptı. Eyalet çapında birçok göçmen grubuyla uyumlu çalışmasıyla bilinen ve geleceğin eyalet başbakanı gözüyle bakılan biri için çokta kolay olmayan bir kararı koltuk sevdasına düşmeden gerektiği gibi verdi. Doğrusu bu. Umarım bu doğru siyasi yaklaşımlar bizde de yerini bulur.

Malum Türkiye’de önümüzde yerel seçimler var. Özellikle büyük şehirlerde ismi geçenler, siyasi partiler arasında şimdiden pazarlık konusu oluyor. Yukarıda bahsettiğimiz temiz siyaseti bizde de görmemiz için belki de bir fırsat bu.

Daha önce denenmiş, adı birçok kereler şaibeli olaylara karışmış isimler kulislerde konuşuluyor. Seçmenin tercihi ya da öngörüsünden çok partilerin dayatmasıyla öne çıkan isimler, kime ne kadar faydalı olur herkes biliyor. Akademik kariyeri olan, şehircilikten, ekonomiden anlayan adayları görmek istiyor toplum artık. Seçimlerde harcayacak yeterli parası olanı değil.

Siyasetin bir yerde zıplama tahtası gibi görülen belediyeler artık doğru ellerde olmalı. Akıllı, mantıklı adaylar sunulmalı toplumun önüne. Sunulmalı ki sorunları ayyuka çıkmış yerel yönetimler halka doğru dürüst hizmet verebilmeli. Siyasetten politikadan önce toplum üyelerinin ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalı.

Büyükşehirlerde, ulaşım, altyapı sorunlarına ömürlük çözümler üretebilecek akıllı isimler getirilmeli başa. İstanbul, Ankara, İzmir gibi milyonların barındığı, neredeyse her gün binlerce yeni göçün yaşandığı yerlerde artık nihai çözümlere ulaşılmalıdır diye düşünüyorum. Sırf siyaseten kazanma şansı yüksek diye kimse aday gösterilmemeli. Yani hizmet için doğru insanlar seçilmeli. Yerel yönetimler halkın ilk elden birebir muhatap olduğu devlet kurumları olması itibarıyla önemi bir kat daha artırmaktadır. Bu yüzden akıllı, dürüst, iş üretecek birileri gelmeli şehirlere.

Türkiye’ye bir haller oluyor değerli okurlar. Daha doğrusu insanımıza bir haller oluyor. Sanki birileri gelip bilinçli olarak aklı melekelerimizle oynuyor.

Basında, televizyonlarda, medyada birçok akıl yoksunu resmen kendilerini izleyen milyonlarla dalga geçercesine saçma sapan atıp tutuyorlar. Ve bunu yaparken de insanların en hassas noktalarında biri olan dini duygularıyla alay ediyorlar.

Rüyasında sık sık Allah’ı, Peygamberi gördüğünü söyleyenimi ararsınız, olmayan hadislerden hikayeler anlatanımı. Tamamen manevi bir duygu olan inanç dünyamız, bu işten nemalanmak isteyen bilgi yoksunu birçok şarlatanın eline bırakılmış sanki.

Yazıktır, günahtır. Eğitim seviyesi yeterli olmayan bizimki gibi toplumlarda en kolay sömürülecek şey insanların inançlarıdır. Özellikle teknolojinin hızla ilerlemesiyle paralel ortaya çıkan bu simsarlar, sosyal medyada, televizyonlarda boy gösterip sanki kendilerinde diğer insanlardan farklı, üstün yetenekler varmış gibi yandaş toplayıp, kulaktan dolma bilgilerle insanları kandırmaktan vazgeçmemektedirler. Bu sorunun çözüleceği, bunlara bir dur diyecek olan tek yetkili ise devlettir.

Bütçesi, sağlıktan, eğitimden, savunmadan daha fazla olan diyanet işleri başkanlığı buna niçin müdahale etmez bilmiyoruz. Artık yalan yanlış bilgilerle toplumu etkileyenlere bir dur denilmeli.

Biliyorsunuz ABD türlü çeşitli sebeplerle İran’a yarı resmi, yarı gizli ambargo uygulamaya başladı. Kim İran petrolünü alırsa, kim İran’a mal satarsa bizden değildir dedi.

Sebep, sebep çok. İran’ın Yemene destek vermesinden tutun, Rusya’yla olan sıcak ilişkileri, bölgede izlediği Kürt politikası, Suudilerle olan gerginliği ve bunun gibi bir sürü unsur sayabiliriz. Yani ABD ve İran’ın yıldızı barışmadı. Tabiri caizse ABD bu ülkeye diz çöktüremedi yıllardır. Bu gün itibariyle İran petrolünün varil başına fiyatını şok bir şekilde düşürerek, rekor bir satışa imza attı. Varil başına fiyatı 79 dolardan, 64 dolara düşüren İran petrolünü 3 ayrı kişi ya da kurumun satın aldığı ama bunların kim olduğu bilinmiyor.

Bölgede yıllardır volta atarak her gün yeni bir felakete, yol can ABD, bu ambargoyla hem bölge ülkelerine gözdağı vermeyi, hem de İran petrolünü üç otuz paraya aracıları vasıtasıyla almayı planlıyordu. Olmadı. Keşke diğer bölge ülkeleri de İran kadar akıllı davranıp, ne ABD’ye ne başkasına pabuç bırakmayıp ayaklarının üzerinde dursalar demeyi çok isterdim ama başta Suudiler olmak hemen hemen tüm bölge ülkelerini tekeline almış olan ABD, İsrail’le olan işbirliğini her geçen gün büyüterek, Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya devam ediyor.

Mahalleli de buna sessiz kalıyor. Üretim adına iğneden ipliğe hiç bir becerisi olmayan, petrol olmasa başka hiçbir tutunacağı dal bulunmayan Araplar, hem her türlü ihtiyacını ABD-İsrail ikilisinden temin edip hem de, Filistin için timsah gözyaşı dökmeye devam ediyorlar. Keşke dönüp bir geleceklerine baksalar belki birçok şeyi fark edecekler ama nerde. Ver petrol, al her şeyi. Umarız bir gün nasıl bir oyunun içinde olduklarını anlarlar. Çok geç olmadan tabi.

Dostça kalın…

En az 10 karakter gerekli