Emrah Yağlı – KUYRUK

ABONE OL
February 19, 2019 12:04
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Merhaba değerli Dünya okurları

Türkiye’den haberleri hepimiz yakın takip ediyoruz. Hepimizin kulağı gözü orada. Sevdiklerimiz, akrabalarımız var hepimizin. Kesin dönüş yapıp hayatimizi vatanımızda geçirme planlarımız var. Bu yüzden orada ne olup bittiği yakından ilgilendiriyor bizi. Son zamanlarda izlediğimiz, okuduğumuz, takip ettiğimiz kadarıyla ülkemizin durumu bir çoğumuzda kafa karışıklığı yaratıyordur diye düşünüyorum. Yani tek taraflı olmayan, körü körüne bir yerlere, birilerine bağlı olmayanlarda en azından. Geçen hafta da söylediğimiz gibi hem içte hem dışta kaynayan kazan gibi dört yanımız. Dün düşmanımız olanla bu gün masaya oturtuluyoruz, üç büyüklerden alınan emirlerle yeni maceralara yelken açıyoruz gibi geliyor bana. ABD’nin dost olmadığını öğrendiğimizden beri, Rusya’yı bizi destekler gibi görünüşünden olsa gerek sanki yeni müttefikimiz zannederken bu seferde oradan bir darbe yedik. Yıllardır atıp tuttuğumuz, yaklaşık dört milyon insanını Türkiye’ye sığındığı Suriye sorunundan bahsediyorum. Herkesin fikri değişik olabilir ama aslında baştan beri olması gereken sanırım simdi oluyor. Rusya , Suriye’nin toprak bütünlüğü tartışılmamalı diyerek bu soruna son noktayı koydu gecen hafta. Ve gidin Esad’la kendiniz konuşun, bir çözüme bağlayın sorunlarınızı dedi. Sorunumuz ne? Suriye’deki karışıklıktan ötürü bizim sınırımıza yakın yerlerdeki Kürt güçlerinin kontrolü. Aylardır en önemli gündemimiz bu. Zaman zaman sınır ötesi operasyonlarla, orada bir azınlık kontrollü güç oluşmasına engel olmaya çalıştı Türkiye. Bu sırada da ABD ile bir çok sorun yaşadı. Bölge’deki güçlere verdiği destekten ötürü. Rusya’nın arabulucu sayesinde tansiyon düşse de, Amerika’nın kontrollü çekilmesi, Türkiye’ye karşı kullandığı üslup sinirleri epey gerdi. Gerdi ama sadece bu üsluba çok içerledik  demekle yetindik. Yetinmeyip ne yapacaktık peki. Mesela elimizde boğazlar var, ABD üsleri bir çok yerde ülkemizde. Madem böyle tehdit ediyorsun al sana üslerini kapatıyorum. Boğazları da canım ne zaman isterse açacağım. Düşünsenize böyle bir çıkış yapıldığını Türkiye tarafından neler olurdu. Neler olurdu beklide çok iyi olurdu. Elimizdeki böylesi kozları kullanabileceğimiz belki birilerinin aklına girerdi. Belki gerçekten bize direk saldırırdı ABD. Ekonomik olarak da, askeri olarak da. Belki dedim ama hiç ihtimal vermiyorum. Göbek bağımızı kim bağladıysa bunlarla belki bir yerden kopması lazım. İhtimal vermiyorum deme sebebim, İncirlikten Mersin’den tüm Ortadoğu’yu kontrol eden ABD asla gerçek anlamda bizi kaybetmek istemez. İlk önce Ortadoğu’ya jandarma olarak diktiği İsrail izin vermez ABD üslerinin kapatılmasına. Sonuçta öyle yada böyle zararlı çıkan biz oluyorsak birde böyle deneyelim demek istedim. Ama öyle olmadı, boynumuzu büküp bu tehdidi bağrımıza bastık.

Bir de resmin öbür yüzüne yani Suriye ile ilişkilerimize bakalım. Baştan beri Rusya desteğini hiç kaybetmeyen, her yerden asi ekmeği kesilse de ayakta kalmayı başaran Esad yönetimini, artık iç savaş dolayısıyla ilgilenmediği, sınır bölgelerine el attı sonunda. Bana göre de haklı olarak toprak bütünlüğünden bahsederek, her milletten, her kesimden, işid’den, tutun sayamadığımız bilmem kaç tane örgütün cirit attığı, üstüne bir de bölgeye yıllardır suluk gibi yapışmış ABD “barış gücü”nün nerden nasıl nemalanırım diye dolanıp durduğu topraklarda artık yavaş yavaş Suriye’nin sesi duyulmaya başlandı. Türkiye bu konuda Rusya’dan gelen valla kendiniz halledin mesajından hiç memnun kalmasa da alt düzeyden, üst düzeyden görüşmelere başladı, Suriye ve Esad’la. Aslında doğru ve mantıklı olan bu. Din esaslı önyargıları bırakıp bölgeye kalıcı kesin çözüm gene ancak bölge halkından ve devletlerinden gelecektir. Süper güçlerin petrolden, doğalgazdan yeterince nasıl faydalanırız, kontrol edip nasıl karlı çıkarız hesapları kaç milyon insanın hayatına mal oldu. Artık bu toprakların insanlarını kendi yaralarını sarma zamanı gelmiştir. Ne mezhep ayrılığı, ne küçük hesaplar buna engel olmamalıdır.

Belediye seçimleri, yani yerel secimler için neredeyse beş altı hafta kaldı. Her sokakta her mahallede adaylar kapı kapı dolaşıp, esnafla, halkla bir araya gelerek seçim propagandalarını yapıyorlar. Bir çok garipliklerde sahne oluyor ülkemiz bu seçim dolayısıyla. Mesela tarihimizde ilk defa bir dönem önceki başbakan, belediye başkanlığına oynuyor su sıralar. Liderler seçim turlarına aralıksız devam ediyor. Devam ederken de birbirleri hakkında atıp tutuyorlar ilgisiz, alakasız. Yani yerel seçimde daha çok plan proje anlatılır, yol, köprü, alt yapıdan bahsedilir. Bizim liderler, birbirlerinin geçmişte yapamadıklarını ya da yapmadıklarını anlatıyorlar halka. Daha bu beş altı haftada neler göreceğiz bakalım.

Son bir kaç ayda sebze meyve fiyatları astronomik bir şekilde fırlamıştı ülkemizde. Sebep olarak da, benzin fiyatlarının yüksek oluşu, bunun nakliyeye yansıması, aracıların yüksek kar koyması gibi bir çok bahane sunuldu ortalığa. Haklı olarak da vatandaş isyan etti bu duruma. Zaten mevcut şartlarda yeterince zor şartlarda yaşayıp, eti ancak kasap dükkânının vitrininde gören halk, artışlardan dolayı sebze, meyve, soğan, patateste alamayınca hükûmet duruma müdahale edip, Tanzim satış mağazaları açtı. Yani halka direk satış yapan yerler açarak uygun fiyata sebze meyve satışına başladı. Uygun fiyat olunca uygun kuyruklar oluştu tabi. Uzun yıllardır alışkın olmadığımız kuyruklar. Kimi isyan etti, kimi dua. Akla ilk gelen madem neredeyse yarı fiyatında az miktara halk yiyecek alabiliyordu buna niçin başka şekilde müdahale edilmedi. Yani manava pazara gelene kadar kim ne kadar kar koyuyorsa buna gerekli düzenlemeyi devlet neden yapmadı da bu hale gelindi. Sonraki soruda şu; sebze meyve hal’inden gidip mal alıp üstüne üç kuruş kar koyup satan, evine ekmek götüren pazarcının, manavın ne günahı var, kime satacak malını. Buyurun üç ucu karışık denklem. Yani baktığınızda zarar gören gene küçük esnaf, halk. Umarız devlet, devlet olarak bazılarının cebini fazlasıyla doldurmasına artık izin vermezde, biz de bilmem kaç yıl sonra ayni kuyrukları görmeyiz. Hani cağ atladık ya ondan söylüyorum, aleme rezil olmayalım diye.

Dostça kalın 

Yazar Hakkında

admin
admin

En az 10 karakter gerekli