Emrah Yağlı – KOLTUK SEVDASI

ABONE OL
February 5, 2018 02:31
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Merhaba değerli Dünya okurları,

Hem dış politikada, hem iç siyasette oldukça yoğun bir hafta geçirdi ülkemiz. Sınır ötesi operasyonun gündemi tamamen doldurduğu bir zamanda, Türkiye’nin dış politikadaki dostu, düşmanı, seveni sevmeyeni tamamen birbirine girerken, içerdeki duruma da CHP’nin kurultayı damga vurdu geçen hafta.

Yapılan son zamları, dolardaki tırmanışı operasyon sebebiyle tam idrak edemeyen halkımız yavaş yavaş hissederken, ana muhalefet olarak en azından belirli bir kesimin umudu olan Cumhuriyet Halk Partisindeki duraklama döneminin devam edip etmeyeceğini merak edenler kurultay sonuçlarını merakla bekledi. Ve de Cumartesi günü başlayan CHP kongresinde başkanlık oylaması gece yarısından önce sonuçlandı. Kemal Kılıçdaroğlu oy çokluğuyla yeniden başkan seçildi. Geriye parti genel meclisi seçimi kaldı.

2010’daki 33.kurultayda başkanlığı kazanan, o tarihten bu yana birçok genel ve yerel seçim geçirmiş Kılıçdaraglu, yaptığı yumuşak muhalefetle, rakiplerin takdirini kazansa da, kaybedilen seçimlerle, gelenekçiler hariç CHP’ye gönül veren laik, demokrat, işçi, memur kesiminin hayal kırıklığı olmuştur bana göre.

Yıllardır neden olduğu bilinmeyen anlaşılamayan bir şekilde gerçek hedef kitlesini bırakıp milliyetçi, muhafazakar kesimin oylarını almaya çalışan, çalıştıkça kendi tabanını kaybeden partinin tarihinde görülmemiş marjinal kararlara imza atan başkanı bakalım önümüzdeki dönem bunca zamandır yapmadığı neleri değiştirecek, nasıl bir politika izleyecek göreceğiz. Kazanılan yerel yönetimleri başarı gibi gösterip her geçen gün kan kaybeden, kitlesini alternatifsizlikten sağa sola kaptıran CHP neye, kime hizmet ettiği belli olmayan politikalarla birilerinin ekmeğine yağ sürmeye devam edecek gibi görünüyor. Sosyal demokrat çizgiden, milliyetçi muhafazakar bir hale geçen partide, tabandan gelen ve delege sistemindeki avantajlardan dolayı kimseye söz söyletmeyen bir liderlik sultası oluşturan Kılıçdaroğlu ve ekibi, bu kadar yıldır bu yapıya emek vermiş herkese gözünü, kulağını tıkamış durumda bana göre.

Diğer başkan adayı Muharrem İnce’nin, tüm yenilikçi, söylemleri, sert muhalefet tavrı ve çözüm önerilerine rağmen neredeyse yarı yarıya oyla yarısı kaybetmiş olması bu kadar zamandır devam eden kötü gidişatı parti içinden ya da dışından birilerinin destekleyip desteklemediği sorusunu getiriyor benim aklıma. Sanki, Cumhurbaşkanlığı seçimi de dahil üst üste bu kadar başarısızlığa imza atmış bir lider ve ekibini birileri ısrarla orada tutuyor. Özellikle hedef kitlesi işçi, memur, azınlıklar, laik çizgidekilerden oluşması gerekirken yaptığı yanlış aday seçimleriyle ne sağa, ne sola yaranabilen CHP, yukarıda saydığımız kesimin umudu olmaktan çıkıp, garip bir kör dövüşüne soyunmuş durumda.

İçte ve dışta yaşanan her türlü saçmalığa sanki iktidarın bir parçasıymış gibi sahip çıkarak kimin oylarını alma peşinde olduğu belli olmayan ana muhalefet, önümüzdeki seçimlerde nasıl bir hezimet hazırlıyor kendisine merak ediyorum. Parti içinde yılların siyasetçileri aynı zamanda toplum tarafından sayılıp sevilen, yapıcı, üretken ve işbaşına geldiklerinde sağlam programları olan bu kadar insan varken, denenmişleri orada tutup işlevsizleştirmek partiye ve partililere ancak hayal kırıklığı yaşatır. Ege’de ve Trakya’da aldığı sabit oylarla avunan, Anadolu’da, Doğu’da, Karadeniz’de sürekli hezimet yaşayan CHP, işçi emekçi oylarını din tacirlerine kaptırdığının hala farkında değil sanırım. Ülke içinde köklü, sağlam, sendikalara sahip çıkan bir muhalefetten ümidini kesen herkes, çareyi ister istemez ya susup şükretmek de ya da alternatifsizlikten mevcut düzen partilerine yönelmektedir. Bana göre bir seçime daha böyle bir yönetimle gidilirse alınacak sonuç da gene aynıdır.

Bir başka açıdan bakacak olursak CHP’nin bir diğer sorumluluğu da, Cumhuriyetin partisi oluşudur. Laikten, Atatürk ilke inkılaplarından, demokrasiden, haktan, hukuktan verilen ne kadar ödün varsa hepsinin sorumluluğunu taşımaktadır CHP bana göre. Bu kadar ağır bir vebal yüklenir mi demeyin, yapılan her hak ihlaline boyun eğmek meclis kürsüsünden bir kaç laf etmek yerine, geçtiğimiz yıl olduğu gibi yollara düşüp halk kitleleriyle beraber hareket edip radikal kararlarla toplumsal bir eylemlilik izlenseydi belki de bu gün yaşanılanların çoğu olmayacaktı. Ya da milliyetçi muhafazakar kesime yaranmaya çalışmak yerine, halka kendini daha iyi anlatmaya çalışsaydı CHP lideri ve ekibi en azından yıllardır sorgusuz sualsiz CHP’yi laikliğin, demokrasinin kalesi sayan kesimi kaybetmezdi.

Yıllarca işçilerin, memurların, emekçinin, azınlıkların sesi olmakla ayakta kalan bir partinin düşüşe geçmesinde elbette kötü yönetimin olduğu kadar ülkenin içinde bulunduğu şartlarında etkisi vardır. Ama maharet ve iyi politikacılık kendini iyi ifade edip, toplumu doğrularla yüz yüze getirip başarılı olmaktır sanırım. Dediğim gibi özellikle Cumhuriyetin partisi olmak daha da ağır sorumluluklar getirir. Ne koltuk sevdasını kaldırır ne de ayak oyunlarını. Milyonların umuduyken, kendini iktidar ortağı zannederek politika yapmak sadece kan kaybına yol açar bu günkü gibi.

Yaşadığımız Avustralya gibi ülkelerde politikanın, siyasetin ne kadar şeffaf yapıldığını hepimiz yaşıyor ve görüyoruz. Seçilerek gelenler belirli bir süre işini yapıp, başarılıysa devam ediyor, yoksa bırakıp normal hayatına devam ediyor. Bunu bir inada, kör dövüşüne dönüştürmüyorlar. Sonuçta bir ülkenin ve halkın sorumluluğunu taşıdıklarının bilinciyle hareket ediyorlar. Bizimki gibi ülkelerde ise durum tamamen farklı. Yenilen pehlivan misali ısrarla aynı şeyler tekrar deneniyor. Koltuğa bir yapışan bir daha bırakmak istemiyor.

Umarım CHP en kısa zamanda toparlanır, ileride tekrar halkın ve Cumhuriyetin umudu olmayı başarır

Dostça kalın

En az 10 karakter gerekli