• Dunya News
  • Emrah Yağlı – İNTERNETSYONAL MUHABBET

Emrah Yağlı – İNTERNETSYONAL MUHABBET

ABONE OL
January 22, 2019 01:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Merhaba değerli okurlar. Ekonomi, Ortadoğu, ABD, Suriye derken gene Türkiye ağırlıklı bir hafta geçirdik.

Türkiye ağırlıklı derken, zaten bizlerin yanı yurtdışında yaşayanların gününün belirli kısmı ana yurdu konuşarak geçiyor. Bir yanımız orda. Sevdiklerimiz, akraba, eş, dost hep bir sebebimiz var Türkiye’yi konuşmak için.

Günün birinde işi gücü, çoluk çocuğu hale yola koyup geri dönme hayallerimiz var, hep de var olacak. Geldiğimiz yere, yöreye göre de beklentilerimiz, umutlarımız.

Belki de bizler için yani gurbetçiler için daha önemli memleketin gidişatı. Hani geri döndüğümüzde, bunca yıl yaşadığımız gurbetliğe, çektiğimiz hasrete değecek bir ülke bulmak istiyoruz sanırım. Ondandır çay kahve içerken memleketi, memleket sorunlarını hiç dilimizden düşürmediğimiz. Çoğunlukla bir çözüm önerimizde vardır hemen her konuda kendimize göre. Aynı Çankırı’da, Çorum’da, Ankara’daymışçasına hükümetleri düşürüp, yeniden kurup, yeri geldiğinde yükselen dolara savaş açarız ta buradan, bazen kimsenin aklına gelmediğini düşündüğümüz alternatifleri koyarız ortaya, sesimizi kimse duymasa da biz söyleriz genede.

Zor iş diyarı gurbette anavatanı yaşamak. Yirmi bin kilometre ötede, farklı bir coğrafyada, farklı bir sistemde yaşasak da, buradaki sistemin verdikleriyle çok farklı hayat standartlarına sahip olsakta, orada yani Türkiye’de kötüde olsa kendi fikrimize, siyasetimize yakın olanın başta olmasını isteriz hep.

İnsanın ruh, kişilik yapısı bunu gerektiriyor demek ki. Buradayken birçok gerçeği göremeyip kaçırıyoruz halbuki ora-bura kıyaslaması yaparken.

Ülkeler, insanlar, ekonomiler arası empati yapma yetimiz köreliyor aslında bu ikilemde. Mesela kızgınlıklarımız oluyor bazen ülkemizde yaşananlara. Melbourne’de, Sydney’de bir fabrikada çalışan ve sosyal standartlarda insanı ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir geliri olan kaynak işçisi, Türkiye’de aynı işte, aynı pozisyonda çok daha ağır şartlarda çalışan ve aldığı ücret asgari ihtiyaçlarına yetmeyen bir işçinin hak arama talebini bozgunculuk, asilik devlete karşı gelme olarak değerlendirebiliyor. Yani burada yaşayıp orada nasıl yaşanması gerektiğini belirleyiveriyoruz anında.

Aslında gelişen teknoloji, iletişim araçları gurbet kavramının şeklini değiştirdi desek yanlış olmaz herhalde. Görüntülü telefonlardan, sosyal medyaya kadar birçok şey mesafeleri kısaltıp, özlemlerimizi yarıya indiriyor.

Özellikle sosyal medyanın son derece yaygınlaştığı, annemin bile iki facebook hesabının olduğu günümüzde, birçok konuyu da çok uzakta olsak da anında kişisel hesabımızdan bir arkadaşın paylaştığı haberden öğreniveriyoruz. Öğrenmekle kalmayıp karşılıklı yorumlarla, ekonomist, siyaset bilimci, dış politika uzmanı, sağlıkçı, yargıç, savcı, din uleması, vatansever, vatan haini, laik, dindar, inançsız, en keskin sağcı, aşırı solcu oluveriyoruz bir anda. Bizimki gibi bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olmayı seven toplumlar için süper bir buluş olduğunu düşündüğüm sanal alem, hiç bilmediğimiz bir konuda bir tuşa basıp internet arama motorlarıyla fikir sahibi olmamızı sağlayıveriyor. Özellikle kopyala yapıştır yoluyla herkese verilecek bir cevap bulma şansımızda olunca değmeyin gitsin keyfimize.

Aslında, sevdiklerimizle güzel anlarımızı paylaşıp, mesafeleri kısaltmak adına çok keyifli, doğru kullanıldığı yerlerde birçok toplumsal duyarlılığa on ayak olup, kitleleri harekete geçirmeye, haber vermeye yarayabilen sanal alem, artık politikacıların, siyaset yapanlarında nemalanmak için kırk takla attığı alanlar haline geldi.

Özellikle seçim zamanlarında sosyal medyayı, kendi lehine kullanmak adına sayfalar açan, gruplar kuran, takipçi yaratanlar, bunun faydasını görmüş olacaklar ki, daha da cevval bir şekilde gündem yaratıp, artık birbirlerine söyleyeceklerini twitlerle ulaştırmaya tercih ediyorlar.

Hal böyle olunca arada gaza gelip kraldan çok kralcı olanların durumu dikkatimi çektiği için bunları yazma gereği duydum aslında. Her insanın hayata bir bakışı, duruşu, görüşü, geleneği vardır. Kimi çok muhafazakar milliyetçidir, kimi sosyal demokrattır laiktir. Kimi dini örnek alır, onun gösterdiği şekilde yön verir hayatına, kimi akıl, mantık yürüterek, soru cevap yöntemiyle çizer yörüngesini.

Normal temel eğitim seviyesini insanına verme becerisini gösterebilen toplumlarda herhangi bir konuda ister sanal, ister gerçek alemde konuşup tartışmanın bir anlamı vardır. Herkes inandığını, fikrini söyler savunur, paylaşır orda da olay biter gider. Bizde olay bu kadarla bitmiyor maalesef. Eğitimin önemini burada bir kez daha görüyoruz. A partisinin sempatizanı birinin B partisi ya da partilileri hakkında yazdığı bir yazı ya da yorum sanal alemde dünya savaşı çıkmasına sebep olabiliyor. Karşılıklı tehditlerden tutunda ağza alınmayacak deyimlere kadar varabiliyor.

Niye, benim fikirlerime uymuyor diye. Uymuyorsa, çıkar sayfandan rahatla, o da kendi gibi düşünenlerle paylaşsın fikirlerini. Sen haklılığını ya da hakkını, iradeni başka yerlerde göster. Senin gibi düşünenlerin aynı fikri paylaştığı sayfalara yönel. Muhalif ol ama klavye kahramanı olma. Bunları yazmamın sebebi, bizim gibi birbirine tahammülsüz toplumlara göre değil aslında bu sanal ortamlar. Hayatında hiç görmediği, tanımadığı ve tanıma imkanı milyonda bir olan birine, paylaşım ve yorumlarından dolayı düşman olabilip, kin tutmayı becerebilen, en lüzumsuz konularda saatlerce yorum yapıp karşılıklı atışan bir toplum için ne kadar verimli teknoloji.

Hele birde bilimin teknolojinin ne kadar gereksiz olduğunu en son gelişmiş yöntemlerle medyada, internette, sanal ortamlarda anlatmaya çalışanlara denk gelirseniz vay halinize. Televizyonun şeytan aleti olduğunu kurduğu televizyon kanalındaki programında anlatanlar gibi. Bu tahammülsüzlüğün, fanatikliğin, cahil cesaretinin bizi ilgilendiren kısmından bahsediyorum ben Avustralya’da yaşayan gurbetçiler olarak.

Türkiye’de hem sisteme hem insanlara uzun zamandır bir şeyler oldu. Sistemle beraber kültürümüz, alışkanlıklarımızda değişiyor. Hoşgörüden uzak, ben merkezli, futbol takımı fanatikliğinde parti sempatizanı olan bir güruh çıktı ortaya. Özellikle sosyal medyada asıp kesen, karalayanların, tehdit edenlerin uzantıları ta Avustralya’ya kadar geldi. Geldi de burası Türkiye değil.

Üç kişiyiz bu toplumda birbirimizi biliriz, uzun yıllarda yüz yüze bakmak durumundayız, şimdiye kadarda öyle oldu. Elli altmış yılda kaç, hükümet, kaç iktidar değişti bizler, daha doğrusu bizden büyük ilk gelenler buradaydı, hala buradalar.

Toplum olarak gerçeklerimize göre yaşamak durumundayız. Yani dikkatli davranıp hareket etmek gerekiyor. Sosyal medyada, sanalda kendini Türkiye’de sanıp, fikirlerini beğenmediği insanlara aba altından sopa göstermek, uyarmak hoş olmuyor. Unutmayalım herkes için adaleti olan bir sosyal sistemde yaşıyoruz Avustralya’da. Başka yerlerle karıştırmamak lazım.

Dostça kalın…

En az 10 karakter gerekli