Merhaba değerli okurlar. Türkiye yerel seçimlere gitmek için gün sayıyor. Heyecan artıyor. Rekabet, vaatler en üst seviyede. Belki de Türkiye tarihinde bir yerel seçim ilk defa bu kadar önemseniyor. Adeta bir genel seçim havası var.
Partiler en güvendikleri, kazanma ihtimali en yüksek adayları çıkarmak istiyorlar her yerden. Sonuçta hesapladıkları, bu seçim sonuçlarının genel seçimlerin aynası olacağı, yani yerelde yapılacak yatırımlar, hizmetler genelde seçimde oy olarak geri dönecek hesabı var partilerde. Bu yüzden bu kadar önemseniyor.
Hiç ummadığımız isimler, makamlarını mevkilerini bırakıp belediye için aday oluyor. Her şehirden, beldeden iyi sonuçlar almak için hem iyi projelerle halkın karşısına çıkmak gerekiyor, hem de ikna etmek.
Partiler zayıf oldukları illere daha çok önem veriyorlar. Hatta ortada dolaşan dedikodulara göre iller, ilçeler arasında nüfus kaydırması bile yapılıyormuş. Yani A şehrinde oy oranı az olan parti B şehrinden seçmenlerini A şehrine kaydettirip oy oranını artırmak için uğraşıyorlarmış. Yani dedikodu işte. Ama bir gecede nüfus tabelası beş binden yedi bine çıkan bir kaç ilçe gördüm başında.
Tabi yeni nüfusun hepsi ön dokuz yaş üstü. Potansiyel seçmen yani. Doğru yalan bilinmez ama bu politikadaki kazanmak için her yol mubahtır mantığı bazen çok saçma sapan yerlere gelebiliyor. Dürüst, gerçekten hizmet için gelen herkesin şansı vardır bence.
İster vekillik için, ister belediye için halkn karşısına doğru insanlar çıkarsa, onlarda doğru kararlar verirler. Tabi ki herkesin bir politik duruşu, bir görüşü, hayata bir bakışı vardır. Ama sonuçta hizmet için bir yarışa giriliyorsa her şeyden önce hizmet öncelikli düşünmek vardır. Yani ne politik görüş, ne etnik köken, ne inanç değil, insana insan olduğu için değer ve hizmet vermek gerekir. Sonra detaylar gelmelidir. Doğru insanı doğru yerde göreve aday yapmak, o bölgenin alışkanlıklarına, insan yapısına, hassasiyetine uygun politikalar üretmek üzere çalışmak en doğrusu diye düşünüyorum.
Gelişmiş, sosyal adalet kavramı oturmuş ülkelerde bu söylediklerimiz aşağı yukarı hayata geçiyor. Ama hala bunları yerleştirememiş sistemlerle yönetilen ülkelerde tam tersi adaya göre seçmen yaratma diye bir kavram işliyor.
Mesela Sydney’in sorunlarını, en iyi burada yetişmiş, yaşamış zaman geçirmiş birisi bilebilir. Yolda, trende, çarşıda pazarda, yağmurda, sıcakta ne gibi sorunlar yaşanıyor, neler eksik en iyi bilen odur. Bu konuda kendini yetiştirmişse birde, yani kentsel bölgesel yönetim alanında da tecrübesi varsa en doğru aday odur sanırım. İsmi çok biliniyor, belirli bir makamda mevkide diye Melbourne den birisini şehri yönetmek ya da temsil etmek adına Sydney’e aday yaparsanız ona göre de sonuç alırsınız. Belki isimden dolayı kazanabilirsiniz seçimi ama icraatta ne kadar başarılı olunur belli olmaz. Çok kilisesi olan bölgeye papaz aday gösterirseniz, şehre sel geldiğinde alt yapı yetmeyince hep beraber dua ederek sel baskının önlemeye çalışırsınız.
Bazı şeyler-insanların yaşam standardı mesela-politik malzeme yapılmamalıdır. Yaşam standardı derken, yolda, çarşıda, pazarda, ulaşımda, trafikte, elektrikte, suda insan gibi, can ve mal güvenliği içinde yaşamaktan bahsediyorum. Bunun içinde doğru insanların seçilip, görevlendirilmesi gerekir. Yoksa seçimden seçime esnaf ziyareti yapıp, bir dahaki seçime kadar kimsenin yüzünü bile görmediği, sadece bağlı bulunduğu partiyi ve partilileri kalkındıran bir aday, ancak oraya zarar verir geriletir.
Bu yerel yönetimde de aynıdır vekillikte de.
İşe Türkiye açısından bakacak olursak yerel yönetimlerin önemi gerçekten büyük. Bir şehrin beldenin gelişip yükselmesi, oranın insanı için hayati önem taşıyor. Günlük hayatta maddi manevi zaten yeterince sıkıntılı olan halk, en azından doğru dürüst hizmet alarak yaşama hakkını, bu seçimlerle kime teslim edeceğine karar verecek.
Kendisi gibi düşünüp, kendi politik fikirlerine uygun diye yerel yönetimden hiç anlamayan birisine destek ve oy vererek aslında çocuklarının geleceğine zarar veren herkes bir kere daha düşünmelidir diyorum. Gerçekten hizmet edebilecek işinin ehli adaylar, partisine bakmadan desteklenmeli bence, kim olursa olsun.
Öyle çalışan yerel yönetimler biliyoruz ki, şehirlerini her yönüyle yaşanabilir yerler yapmakla kalmayıp, attıkları doğru adımlar ve yatırımlarla hem birçok insana iş imkanı sağlayıp, hem de birçok giderini kendisi karşılayan, devlete çok yük olmayan yönetimler.
Aynı zamanda öyle yönetimlerde var ki, neredeyse küçük bir ülke kadar bütçesi varken yönettiği yeri daha da yaşanılmaz hale getiren.
Dediğim gibi, partisine, görüşüne çok bakmadan doğru kişi seçilmeli. Unutmayalım yaşadığımız yerlerde nefes alan biziz, politikacılar ya da partiler değil.
Seçim zamanları şehir şehir gezen liderleri seçim sonrası pek göremezsiniz çok büyük bir felaket ya da açılış olmazsa ama belediyeler hepimizin ortak hizmet aldığı yerlerdir. Sokağınızdaki çöpten, içtiğiniz suya, alış veriş yaptığınız pazardan parka bahçeye birebir hayatımızın içindedir. Onun için doğru seçim yapmakta aslında kendimize, ailemize olan bir sorumluktur. Yeri geldiğinde hesap sorabileceğiniz, vicdanlı, becerikli, çıkarcı olamayan adaylara şans vermek en mantıklısı olur diye düşünüyorum.
Bol keseden atıp tutan, yapamayacağı şeylere söz veren, olmayan kadrolara sırf kendisine destek verdiler diye eşi dostu dolduranlara biz artık doğruyu görüyoruz demek gerekir. Birilerinin desteği ve isteğiyle bir yerlere gelen ve sürekli onu oraya getirenlere çalışmak zorunda kalanlardan çok çektik hepimiz artık belediyelerden başlayıp buna dur demenin zamanıdır diye düşünüyorum. Hepinize sağlıklı mutlu bir hafta diliyorum
Dostça kalın…