0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Merhaba değerli Dünya okurları. Avustralya hem başbakanının hem de havaların değişimine ayak uydurmaya çalışıyor bu günlerde. Gerçekten iklim değişimini iyice hissetmeye başladık son yıllarda yaşadığımız ülkede.

Bildiğimiz sıcak iklimden değişken iklime geçtik. Soğuğu soğuk, sıcağı tam sıcak oldu artık bu toprakların. Politik hayatı gibi mevsimlerin hali de değişti. Son dört beş yılda bilmem kaç tane başbakan değiştiren Avustralya, artık hangi mevsimin ne zaman yaşanacağını, kimin ne zaman başbakanlık koltuğundan olup olmayacağının hesabını gerçekten yapamıyor. Her gelenin bir şeyler değiştirmeye çalıştığı iç politikada olan en çok orta ve dar gelirlilere, göçmenlere oluyor, olacakta. Liberal politikalarla, eğitimden, sağlıktan, sosyal güvenlikten kısarak ekonomiye “katkıda bulunmak” isteyen liberal beyinler, aslında çok kültürlü, sosyal devlet anlayışının en güzel örneği Avustralya’nın değerlerine dinamit koyduklarının farkında değiller bence.

Vatandaşlık yasasından, işçi tazminatlarına, göçmen politikasından, çiftçi haklarına kadar birçok konuda azımsanmayacak derecede geriledi ülke, ülkemiz. Mevcut hükümetin karşısında, bizdekini aratmayacak bir muhalefet olunca da meydan işi çok da iyi bilmeyenlere kaldı diyebiliriz. Yani halkın arasından çıkıp, onu temsil etmeye çalışanlardan çok, sanayici, milyoner, iş adamlarının desteklediği ve onları temsil eden liberallerin hüküm sürdürdüğü parlamento çoğu yerde halkı temsil adına sınıfta kaldı.

Özellikle göçmenlerin, mültecilerin eğitim ve iş bulma gibi konularda gittikçe sıkıntılı zamanlar yaşadığı ülke, özellikle eğitim alanında hem küçülmeye hem özelleştirilmeye devam ediliyor. Bizim gibi yani Türkiye gibi ülkelere oranla ekonomik sıkıntının yanından bile geçmemesine rağmen ucuz işçilik adına ülkede küçük çaplı atölye bile bırakmadan tüm sanayi ve üretimi Malezya, Endonezya ve Çin’e taşıyan aklı evvel liberal fikir sahipleri, ülkenin genç nüfusunun giderek fazlalaştığını ve çalışma alanının gerek ekonomik küçülmeden, gerek makineleşmeden, gerekse emeklilik yaşı nedeniyle yaşlı nüfusun hala sahada olmasından dolayı giderek problem haline geldiğinin görmemekte ısrar ediyorlar. Umarız yeni başbakan, daha aklı başında politikalar üretir de son yıllarda giderek daralan sosyal haklar gibi birçok konuda insanları, halkı rahatlatır, beklentimiz o yönde.

Türkiye hepimizin bildiği gibi özellikle seçim sonrası ciddi bir ekonomik krizle boğuşuyor. Tarımdan sanayiye her yerde, her şeyde hissettik bunu son altı aydır. Özellikle ABD ile yaşanan politik, ekonomik birçok çekişme her yönüyle etkiledi bizi. Dövizde yaşanan astronomik çıkışlar, iç ve dış ekonomiyi derinden vurdu. Dün bire aldığımızı ertesi gün üçe yerine koyamaz hale geldik.

Ortadoğu’daki çekişmelerden tutun, iç politikada yaşananlara varana kadar birçok sebep sayabiliriz bu gelişmelere. Uzun süre seçim ortamında git gel yaşanması, köklü sistem değişikliği Türkiye’nin ekonomisinin sarsılmasına en büyük neden olarak gösterildi. O oldu, bu oldu derken geçen hafta yaşanan gelişmeler hepimizin kafasında büyük bir soru işareti daha uyandırdı.

Ekonomimizin daha iyi yapılanması için kurulan maliyet ve dönüşüm ofisinin kontrolü MCKiNSEY adlı dünyanın her yerinde faaliyet gösteren bir kuruluşa verildi. Nedir bu şirket, kimler var? Bu şirket global bir danışmanlık servisi olarak geçiyor kayıtlarda. Dünyanın her yerinde faaliyet gösteriyor. Bin dört yüz ortağı var olarak biliniyor. Amerika, Avrupa, Afrika, Ortadoğu yani aklınıza gelebilecek birçok yerde bulunuyor bu şirket. Bulunduğu ülkelerin ya da büyük şirketlerin ekonomilerini yönlendiriyor. Verilere göre belirli programlar uygulatıyor. Bu kadar üretin, bu kadar tüketin, şu kadar yatırım yapın, bunu alın, şunu satın her şeye onlar yön veriyor. Yani anlayacağınız patron bu şirket oluyor bir nevi.

Birçok yerde çok başarılı işlere de imza atmışlar. 1995 başlarından itibaren faaliyetteler Türkiye’de şirket olarak. Büyük otomotiv şirketlerine, bankalara, holdinglere danışmanlık yapmışlar. İstanbul ofisinden Akdeniz’e, Yunanistan’a bile hizmet vermişler. Yani Türkiye’yi ve ekonomisini yakından tanıyorlar. Üretimini, tüketimini, aldısını, verdisini yakından biliyorlar.

Amerika’yla da ilişkileri çok iyi. Aslında buraya kadar sıkıntı yok. Adamlar profesyonel. Sıkıntı şurada, sizin Avrupa’yla, Amerika’yla, Ortadoğu’yla kısaca hemen herkesle, ekonomik, siyasi, politik probleminiz varken, herkesin alıcı kuşlar gibi başınıza üşüştüğü bir dönemde ülkenin alacağını vereceğini, yatırımını, savunma bütçesini, madenlerinin ne kadar para yaptığının kontrolünü tüm dünya ile iş yapan birilerine vermek ne kadar doğrudur.

Bizim ekonomiyi düzenlesin diye eline bıraktığımız adamların ipliğimizi pazara çıkarmayacağının, aleyhimize işler yapmayacağının, ekonominin gidişatını dışarıdan birilerinin lehine yönlendirmeyeceğinin garantisini kim verebilir. Özellikle ABD’nin şirketle ilişkilerinin yakınlığı boyutunda herkesin kuşkuyla bakması normal değil midir?

Tabiri caizse köyünü kurda teslim etmek gibi bir şey. Avrupa’nın, Amerika’nın, İsraillin, Rusya’nın yıllardır burnumuzun dibinde çevirdiği oyuna senaristlik yapanlar, Türkiye’nin ekonomisini tamamen kontrole almak için böyle bir yola mı başvuruyorlar diye düşünmemek elde değil. Ülke içinde ilk önce üretimi neredeyse sıfıra indirerek tohum dahil her şeyi ithal ederek dışa bağımlı hale gelmemize sebep olanlar acaba ne kadar iyi niyetle ekonomimizi düzeltmeye çalışacaklar?.

Aslında eldekilerin kıymetini bilerek, dünyaya rest çekebilecek haldeyken, Ortadoğu bataklığından hissemize düşeni almak üzere yola çıktığımızdan beri ekonomimize kancayı takmış olanların oynadığı oyunların son sahnesi gibi gelmiyor mu size de?

Başka bir açıdan bakılacak olursa bir ülkenin ekonomisinin, kültürüyle, alışkanlıklarıyla, madensel, tarımsal zenginlikleriyle orantılı düşüp kalkacağını, kısaca bir ülkenin ekonomik geleceğini gene o ülkenin insanının yanı bilfiil yaşayanların bilmesi gerekliliği size de doğru gelmiyor mu?

Her yıl dünyanın dört bir yanına pırıl pırıl zeka fışkıran beyinlerimizi göç ettirirken, ekonomide, fizikte, bilimde ne kadar iyi yerlere geldiklerinin farkına bile varmıyoruz. Yani bizim ekonomiyi kontrol edip, düzene sokacak beş yüz tane cevher vardır. Hani şu önceden Amerika’dan ithal ettiğimiz Derviş Bey gibi değil, gerçekten bu ülkenin çıkarına çalışacak beyinler.

IMF’in gizli kolu McKinseye çok da güvenmemek lazım.

Dostça kalın

Yazar Hakkında

admin

Son Yazıları

Yazar'ın Tüm Yazıları

• Avustralya Gündem2024.09.07Eczacılar Daha Fazla Sağlık Sorununu Tedavi Edebilecek
• Avustralya Gündem2024.09.07AFP Uyardı Çocukları Hedef Alıyorlar
• Avustralya Gündem2024.09.07Suç Sorumluluğu Yaşı 10’a Düşüyor
• Avustralya Gündem2024.09.07Shorten giderken HUZURLU olduğunu söyledi