0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Merhaba değerli Dünya okurları. Türkiye’de yerel seçim hazırlığı tüm hızıyla sürüyor. Birçoğumuz yakından takip ediyordur, ama haberlerin hızına yetişemiyordur sanırım.

Bir gün önce aday isimlerini parti merkezinde dillendiren, hatta tercih yapmakta zorlanan parti başkanları, ertesi gün aniden o şehirden aday çıkarmayacaklarını açıklıyor, bazıları parti ilçe merkezlerine sandık koyun ismim çoğunluk çıkarsa adayım diyor, bazı partilerde geçmişte bir hezimet yaşadım tadı damağımda kaldı bir tane daha isterim diye aynı isimler etrafında dönüp duruyor. Anlayacağınız tam bir muamma.

Daha öncede belirttiğim gibi yerel seçimler hem ülke, hem de partiler için önemli. Bir sonraki genel seçimin alt yapısı, bir nevi yoklaması olarak tanımlanıyor. Yerelde kime güvenip oy veriyorsa, genelde de tercih o yönde olur mantığı yani.

Aslında bundan sonra pek öyle olmayacak gibi. Eskiden yerel seçimlerde, partiden çok isim önemliydi. Bir şehrin, beldenin belediyesini en iyi oranın ekmeğini yemiş, suyunu içmiş, sorunlarını çözümlerini iyi bilen isimler tercih edilirdi, adayın partisinden, siyasetinden çok hemşerilerine yakınlığı üretkenliği öne çıkardı. Ama şimdi siyaseti, partisi daha önemli oldu.

Ankara’da hükümette, ya da partide öne çıkan, gözde olan herhangi biri, hakkında herhangi bir fikri bile olmadığı herhangi bir şehre aday gösterilebiliyor. Neden? Aday olduğu partinin gücünden, seçmenine olan güveninden sanırım. Yani kimin aday olduğu değil seçilince ne gibi nimetlerle geleceği daha önemli oluyor. Mesela adına da iktidarın ya da A veya B partisinin şehrinize yatırım yapmasını istemezmişsiniz denebiliyor.

Bu seçimde geçen genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimindeki gibi ortak çalışmalar ya da diğer adıyla ittifak olacak mı sorusu geçen haftaya kadar cevap kazanmamıştı. Resmen olmasa da bu hafta belirli oldu. Tekrar iktidar yani AKP ve MHP ittifakının adı koyuldu. Diğer yandan ise CHP-İYİ PARTİ görüşmeleri devam ediyor. Yani bir ittifakta oradan çıkacak sanırım.

Son gelişmelerle aklıma gene aynı soru geldi, tamamen tarafsız merakımdan sordum kendime acaba MHP nereye koşuyor. Yani bir partinin hem de Türkiye’nin en köklü partilerinden birinin büyükşehirlerde aday göstermeme merakı nereden gelir.

Tamam ittifak dolayısıyla birbirini destekleyebilirler ama mesela Ankara’da, İstanbul’da yaşayan ülkücüler(yani hala MHP’li kalanlar) bizi yerelde kim temsil edecek, bu kadar hizmet için bekleyen isim var demezler mi? İttifak tamam, ama büyükşehirlerden niye çekiliyoruz diye sormayacaklar mı?

İktidarın, yani AKP’nin bu desteğe ne kadar ihtiyacı olduğu zaten başka bir konu. Şimdiye kadar yerelde genelde oy potansiyeli belirli olan bir partinin, oy oranı seçilme sınırında olan bir partinin seçmenine ne kadar ihtiyacı olur sormak lazım.

Demek ki vardır bir bildikleri diyelim ama seçimlerde meclise bile girememiş irili, ufaklı partilerin bile yerel seçim hazırlığı yaptığı bir ortamda büyükşehirlerden çekilmek ancak MHP’nin aklına gelirdi herhalde. Yok, pardon, birileri daha var aslında.

Ankara belediyesine önceki yıllarda MHP’den iki dönem üst üste Beypazarı belediye başkanlığı yapmış Mansur Yavaş’ı aday gösteren CHP.

O zamanlar seçim sırasında ve sonrasında çok eleştiri aldı CHP genel başkanı, tabanı dinlemiyor, asıl seçmenini kaybediyor, sağdan, muhafazakarlardan oy alacağım diye gerçek seçmenine sırt çeviriyor diye. Şimdi konuşulan gene aynı.

İYİ PARTİ ile ortak aday çıkarmak, hem de gene aynı ismi. Sorun isimde değil. Mansur yavaş iki kere en iyi yerel yönetici ödülü almış, Beypazar’ını son derece geliştirmiş bir isim, yönetici. Ama siyaseten CHP de bu kadar başarılı, güvenilir isim, aday varken bu ne perhiz diye sormak geliyor aklımıza.

Özellikle son seçimlerde tabandan ve seçmenden iyi bir uyarı almış bir parti olarak silkinip kendisine gelmesi beklenilirken daha çok dibe vurma eğilimi…..vardır bir bilmedikleri demekten başka çare yok. Umarız Türkiye için, şehirler, beldeler için üretici, sağlam yöneticiler seçilir, tek temennimiz bu.

Değerli okurlar biliyorsunuz, ABD başkanı Donald Trump bu Yılın başlarında Küdüs’ü İsrail’in başkenti kabul ettiğini duyurmuş, birçok duyarlı kesimden tepkiler yükselmiş, özellikle, Küba, Venezuela gibi dinsiz, imansız ülkelerden, İsrail ve Amerikan mallarına boykota kadar varan protestolar yapılmış, Araplardan da kısık sesle bir kaç beddua gelmişti. Dünyanın kanını emen İngiliz, Amerikan, İsrail ortaklığına birçok Avrupa ülkesi bile sessiz kalmamış Küdüs’ün Filistinliler ve Müslüman halklar için ne kadar önemli olduğunu belirtmişti.

Bunun üzerinden bu kadar zaman geçmişken hiç beklenmeyen bir yerden, bizim Avustralya’dan çiçeği burnunda başbakandan gelen açıklama hepimizi şaşırttı. Başbakan Scott Morrison oldukça sivri bir çıkışla Küdüs’ün başkent olarak tanınabilip, Avustralya elçiliğinin taşınabileceğini belirtti. Gerekçe olarak da, ABD ve İSRAİL ile ikili ilişkileri ve İsrail’in haklılığını gösterdi.

Ardından da hem kendi partisinden hem de muhalefetten yağmur gibi eleştiri aldı. Özellikle muhalefet, başbakanın açıklamasını talihsizlik ve çok büyük hata olarak değerlendirdi. Yaklaşık yetmiş, seksen yıl, belki de daha fazlasını çok kültürlülükten dem vurarak geçirmiş bir ülkenin başbakanına böyle saçma bir söylem yakıştı mı hayır? Çok şaşırdık mı? Hayır.

Muhafazar, liberal, milliyetçi söylemleri olmasına rağmen şimdilik bir zararını görmedik demiştim ben haftalar önce, sözümü geri alıyorum. Alın size çok kültürlü ülkenin demokratik başbakanı ve düşünceleri. Bu fikri hayata geçer mi, zor biraz, ama ne düşündüğü ve hangi işgalci mantıkla bizi yönettiği gerçek. Aborijin halkının topraklarına, İngiliz sabıkalılarla gelip oturup işgal ettikleri gibi, Filistin topraklarını da İsrail’e hak gören bir işgalci zihniyet.

Her ne kadar sosyal adaletli, demokratik, çok kültürlü bir rejim süregelse de altında yatan mantık, İngiliz mantığı. Sen ilk önce renginden, Irkından, geleneklerinden dolayı, alkolle, uyuşturucuyla yok etmeye çalıştığın bu toprakların gerçek sahiplerine haklarını ver, insan gibi yaşam şartları sun, sonra İsrail’i, Küdüs’ü düşün derler adama. Avustralya gibi göçmenlerle ve onların değer yargılarına saygısıyla anılan bir ülkenin başbakanına yakışmadı bu çıkış, umarız yanlış hesap, Kudüs’ten döner.

Dostça kalın…

Yazar Hakkında

admin

Son Yazıları

Yazar'ın Tüm Yazıları

• Avustralya Gündem2024.09.17Avustralya’daki Genç Kullanıcılarına Kısıtlamalar
• Avustralya Gündem2024.09.17Yeni Sayımız Yayında!
• Avustralya Gündem2024.09.16Bakan Hukuk Değerlendirmesi Yapmadı
• Avustralya Gündem2024.09.16İNTİHAR EDEN KIZIN (12) AİLESİ CEVAP İSTİYOR