DÖNEM TATİLLERİNDE BİZ
Victoria eyaletinde üç dönem tatili bir de yaz tatiliyle beraber okullarda dört dönem tatili oluyor. Öğretmenler ve talebeler ne güzel dinlenip eğlenip yeni döneme daha zinde başlıyorlarmış, öğretmenler bana öyle dediler. Bu yüzden geçen iki hafta çalışan anneler ve babalar hatta nineler ve dedeler baya yoruldular. İki hafta okula gitmeyen ilkokul ve orta okul talebelerini oyalamak için her yerde çeşit çeşit aktiviteler, eğlenceler, gezilecek ortamlar vardı. Bazısı tam mevsimi olan lale bahçelerine gittiler. Ailecek lalelerin arasında gezindiler. Her yerde bolca bulunan Play Centreler cıvıl cıvıl çocuklarla doluydu, kapalı tasarlanan bu mekanlarda çocuklar saatlerce oynamaktan hiç yorulmazlar sanki. Plazalar da çocuk müşterilerinden nasibini bol bol aldılar. Anam, oyuncağa ve oyun yerlerine harcanan paralar, üzerine yiyecekleri içecekleri derken aileler dönem tatillerinde ekstra dan masraflara girdiler. Bana haber verdiler, tanıdığım çocuklarla Roller Skating -patenle kayma- yerine gittim. Müzik eşliğinde ne güzel çocuklar düz zeminde akar gibi kayıp durdular. Bir adam çocukları kayarken laptopla işlerini yapıp arada çocuklarına göz atıyordu.
Çalışan birkaç anneye iyilik yaptım, çocukları sabah kahvaltısına davet ettim. Çocuklara pişi yaptım, güzel meyveler doğradım, hatta menemen ve sucuk pişirdim, çok memnun kaldılar. Ardından Türkçe müziklerden sonuna kadar açıp oynadık, eğlendik. Sonra onların seçtiği müziklerden çalarken zaman nasıl geçti anlamadık, mutlu ve neşeli evlerine gittiler.
Türkiye’de okula giderken yaşadığımız dönem tatillerimizi hatırladım. Bambaşka bir dünya, çok farklı bir tatil anlayışımız ve imkanlarımız vardı. Her şeye rağmen bizlerde eğlenir, neşelenirdik. Her sene şubat ayında karnelerimizi aldıktan sonra notlarımız aldırmadan hemen İzmir’den köyümüze giderdik. Ne güzel, dedemin evinde bizi bekleyen, özleyen, sevinçle karşılayan yaşıtımız kuzenlerimiz yakınlarımız olurdu. Şubat ayı en soğuk kış günleri olduğu için biz çocukları soba yanan ninemin sıcacık odasında serilen yer yataklarında yatırırlardı. Sabahları horoz, inek, tavuk sesleriyle uyanız taze sağılıp pimiş süt ve yufka ekmekle yapılmış peynirli bükme kahvaltısıyla güne başlardık. Ardından kıştan dolayı ahırda bekleyen inek, dana, kümeste ne kadar hayvan varsa hepsini tek tek ziyaret eder severdik. Ninem biz geldik diye hindi kestirir, pişirirdi. Bizler geleceğiz diye arpa veya buğdayın içine taze elma veya kavun gömüp bir çeşit konserve yaparlardı. Odaların tavanına irice ayva veya nar desteleri asar bizim için bekletirlerdi. Uzun kış gecelerinde akşam otururken ninemiz biz çocuklara yaz biterken ayırdığı elma ve cevizlerden bir sofra kurardı. O günlerden aklımda kalan o güzel meyvelerin mutluluk veren mis kokularını size tarif etmem imkânsız yani. Gaz lambası kapatıldıktan sonra ninem bize dua ezberletirken uyur kalırdık
Köyde kaldığımız o iki hafta içerisinde, akrabalarımızı ziyarete akşam oturmasına giderdik, insanlar ne sevinirlerdi. Her evde her yerde yaşıtımız çocuklarla arkadaş olur büyüklerimizle beraber çıtır çıtır yanan sobalı odada, çiçekli minderlere oturup hoşca vakit geçirirdik. Ev sahibi teyze orta yere bir sofra bezi serdikten sonra, çinko tabaklarda mandalina, portakal, bisküvi, kendi üretimleri kuru üzüm, ceviz, badem, elma dolu bir sofra kurarlardı. Hava çok soğuk, kış, dışarıya çıkamayız. TV ve radyo yok, oyuncak yok, hatta yeterli kâğıt bile yokken bizler yine de eğlenecek neşeli şeyler bulabiliyorduk. Bilmece sorma, tekerleme veya mâni okuma, yarışına herkes bildiği kadarıyla katılırdı. Kitaplarda yazmayan en güzel masalları ben o uzun kış gecelerinde dinledim ve anlatanın üslubuna, ses tonuna doyamadım. Kibrit kutusunu yuvarlayarak atarak, hâkim, savcı, suçlu oyunumuz vardı. Ucu düğüm yapılmış el havlusuyla suçlunun avucuna kaç sefer vurulacağını hâkim söylerdi. Kendimize portakal kabuklarından cevizlerden oyunlar kurardık. Gecenin sonunda eve gidileceğinde arkadaşlarımız ellerimizden sıkıca tutup annemden yatıya kalmamız için izin isterlerdi. Yakın akraba olduğumuz için yatıya kalırdık. O günün hatırasına yatmadan önce teyzem ellerimize kına yakardı, uyurduk. Sabahleyin bir ses, bir feryat hepimiz yataklardan fırlayıp dışarı koşardık. Allah’ım, bizler uyurken sabaha kadar kar yağmış, her yer bembeyaz olmuş bir manzarayı görmek hepimize tarifi imkânsız bir mutluluk verirdi. Karlarda yuvarlanmak için kahvaltımızı zor yapardık. Ellerimiz iyice üşüyüp donasıya kadar kartopu oynamalara, karların içinde koşmalara doyamazdık.
Daha patlamış darı’dan, kışın gidilen düğünlerden anlatmaya yer kalmadı. Dönem tatillerinde yaşadığımız mutlu hatıraların tadı damağımda kaldı vesselam diyecektim.
Pembegül Abla