Çağrı Gümüştekin – Sağlıklı ve uzun bir yaşam için, alkalı beslenmenin tam zamanı

Vücudumuzun Asit—Baz değeri 7.35 Ph değerindedir. Alkalı beslenmeye göre yediğimiz ve içtiğimiz her şey bu değeri artırır ya da azaltır bu asit baz dengesini korumanın hayatı önemi vardır. Vücudumuz enerji harcarken sürekli toksit üretir ve bu ürettiği asidik toksitleri vücuttan uzaklastirmaktadir. Vücuttan toksit maddelerin atılmasında bazik değeri yüksek besinlerin önemli bir yeri vardır. Vücut dengesini sağlayabilmesi için asidik beslenme yerine bazik beslenmeyi tercih etmeliyiz ki zaten asit yoğunluğu fazla olan metabolizmamız dengesini en iyi şekilde sağlayabilsin. Peki asidik beslenirsek ne mi olur acikliyayim; artan asit yükü, hücrelerden organlara kadar zarar verir. Bağışıklık sistemimiz düşer, enerjisiz ve cansız hissederiz, kilo alırız, pek çok hastalığa karşı korunmasız kalırız.

Alkalı beslenme aynı zamanda serbest radikallerin dengelenmesi ve çoğalmalarının engellenmesinde son derece önemli çünkü kontrol altına alınamayan, durmadan çoğalan ve hücre yapısını tahrip eden serbest radikaller vücutta “oksidatif strese” yol açıyor. Oksidatif stres ise kanser, kalp hastalıkları, diyabet ve diyabetin neden olduğu sağlık sorunları başta olmak üzere pek çok ciddi hastalığı tetikliyor.

İşte bu noktada alkalı beslenme devreye giriyor ve serbest radikalleri etkisizleştirerek bu hastalıklara karşı koruma sağlıyor

Alkalı beslenme, asidik olmaya çok müsait olan metabolizmamızı gereksiz asit değerini artırmadan bazik yani alkalı besleyerek daha dengeli ve sağlıklı beslenmemizi sağlar.

Hepimizin bildiği gibi alkalı besinlerin başında Yeşil yapraklı sebzeler gelmektedir. Yeşil sebzeler antioksidan ve lifli olduğu gibi aynı zamanda sindirimi de rahatlatır. Tabiki bütün yeşil yapraklı sebzeleri mevsiminde ve mümkün olduğunca organik sertifikalı ya da hormonsuz olduğunu bilerek tüketmek gerekir.

Turpgiller ise bir diğer alkalı besinlerdir; brüksel lahanası, karnabahar, brokoli, lahana gibi sebzeler gerek kış aylarında gerekse yaz aylarında güvenle tuketmemiz gereken sebzelerdir. Hücre yenileme özellikleri yani sıra antioksidan özelliği sayesinde de vücudumuz için kansere karşı gerekli savunmayı desteklemektedir.

Limon: Asidik olmasına rağmen vücuda alınmasının ardından hücrelerde metabolizması sonucu yüksek oranda alkalı değer kazanan bir gıdadır. Hem C vitamini deposu, hem karaciğer dostudur. Suyun içersine katılan limon suyu alkalı su haline getirir ve organizmamizin daha bazik olmasını sağlar.

 

Alkalı Beslenmek için olmazsa olmazlar

İdrarınızı takip edin, köyü idrar vücudumuzun asidik olduğunu gösterir dolayısıyla bol su içerek daha berrak olmasını sağlamalıyız. pH’ını ölçemeseniz bile koku ve renk takibi yapmalıyız.

Rafine tuz yerine deniz ve himalaya tuzu diyetlerimizde kullanalım. Hem vücutta ödem oluşmaz hem de daha hızlı kilo vermemizi sağlar.

Alkalı su tabiki çok önemli. Karbonat katarak ya da limon damlatirsak suyu alkalı yapmış oluruz. Ozellilkle yaz aylarına yaklaştığımız bu günlerde günlük olarak en az 3 litre su içmeliyiz.

Kırmızı etten uzak durarak balık ve iyi yağların tüketimini artırırsak asit oranımızı azaltmış okuruz. Yemek pişirmede zeytinyağı kullanmalıyız ve kesinlikle yağda kızarmış gıdalar tüketmemeliyiz.

Mümkün olduğunca akşam yemeklerimizi saat 6 dan önce yapmaya çalışmalıyız. Karbonhidratlı besinler yani ekmek, makarna, pilav yerine yeşil sebzelerin olduğu daha az yağlı gıdalar tercih etmek önceliğimiz olmalıdır. Bazik diyete ulaşmak ise sanıldığından daha kolaydır ve herzamanki gibi doğal yollar alkalı diyetin anahtarıdır. Şanslıyız çünkü avakado, yaban mersini diye de bilinen blueberrynin gibi alkalı gıdaların bulunduğu ve herzaman taze balığa ulasabildigimiz bir ülke olan Avustralyada yaşıyoruz.

 

Uzun ve sağlıklı yaşamak için alkalı beslenme yaşam tarzımız olmalı. Uzmanlarında dediği gibi karnımızı değil hücrelerimizi doyurmaliyiz ve onları gerektiği gibi daha bazik alkalı bir diyet uygulayarak beslemeliyiz.