BU GÜN GÜNLERDEN MAVİ

ABONE OL
April 6, 2018 04:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Merhaba değerli Dünya okurları. Dünün,  02/04/2018’in günlerden mavi olduğunu bilmiyordum, yani 2 Nisanının farklı bir rengi olduğunu, ta ki mavi tişörtleriyle iki küçük arkadaşımı görene kadar. Günün rengi olur mu demeyin, oluyor. Hem de çok önemli bir gün. Dünya otizm farkındalık günü. Bizlere belki de çokta tanıdık gelmeyen ama aslında hem kendi toplumumuzda hem de tüm Avustralya’da oldukça yaygın bir konu.

Otizm son yıllarda daha sık duyduğumuz, duydukça da aslında ne kadar geniş bir kitleyi etkilediğini öğrendiğimiz bir tanı. Genel olarak doğuştan ya da yaşamın ilk yıllarında yani bebeklikte ortaya çıkan noro-gelişimsel bozukluk olarak bilinen otizm, beynin yapısını ya da işleyişini etkileyen sınır sistemi bozuklukları dolayısıyla oluşmaktadır. Şu ana kadarki çalışmalarda genetiksel olduğu bulgularına rastlanmıştır otizmin. Çevresel faktörlerin de etkisi olduğu görülmüştür. Otizm her coğrafyada, her toplumda, her ırkta görülebilir, yani ekonomik, iklimsel bir ayrıcalık göstermez.

2016 verilerine göre dünyadaki altmış sekiz çocuktan birinde görülmektedir otizm. Belki de bu yüzden son on bir yıldır 2 Nisan dünya otizm farkındalık günü ve hem bu gün hem de tüm ay boyunca dikkatleri çekmek amacıyla her yıl daha yoğun ilgi görmekte. Basında, televizyon programlarında çeşitli etkinliklerle otizm hakkında bilgi verilmekte, erken teşhisin, kişinin ya da çocuğun hayatında birçok değişiklik yapabileceği anlatılmaktadır. Şimdiye kadarki verilerde psikolojik ve nörolojik tedavinin otizmle yaşamına devam edenlerin hayatında önemli ölçüde değişiklik yaptığını, yaşam ve davranış şekillerine artı değer kattığını göstermiştir. Otizmin tüm dünyada artık daha iyi tanımlanabilmesi, bu konuda eğitim, sağlık kurumlarında da önemli gelişmeler yaşanmasını sağlamıştır.

 

İçimizden birçoğunun hayatını etkileyen, ya farkına çok geç vardığımız bazen de kabullenmek istemediğimiz bir durum, farklılık. Farklılık diyorum çünkü bana göre bedensel ya da zihinsel hiç bir farklılık birimizi diğerimizden daha üstün kılmıyor hayatta bireyler olarak. Hareket kabiliyetlerimizin, davranışlarımızın, tepkilerimizin daha farklı olarak hayatımıza devam etmemiz bizi hiç kimseden daha az daha eksik yapmıyor. Kafalarımız engelli olmadığı sürece tabi ki. Yani her konuda olduğu gibi bu konuda da her şey fikirlerimizde hayata bakış açımızda bitiyor. Otizm bana göre bir engel değil, beyinlerimizin farklı çalışması, farklı işlemesi. Buna bağlı olarak da farklı alışkanlıklar edinmesi hem beynin, hem vücudun.

Onlarla yaşamanın nasıl olduğunu çok yakınlarımdan dolayı biliyorum. Bir kere çok çok hassaslar. Sese, ışığa etraflarında olan ani olaylara, çok duygusallar, çok çabuk etkilenip kendilerini kapatabiliyorlar. Müziğe, resme, sanata çok yetenekliler. Duygularını, üzüntü, sevinç kızgınlıklarını çok daha yoğun yaşıyorlar. Yani hayatı bizden çok daha fazla algılayıp yaşıyorlar.

Hemen her konuda olduğu gibi bu konuda da Avustralya’da hem devletin, hem sağlık ve eğitim kurumlarının, hem de toplumun ne kadar yol kat ettiğini görüyor, takip ediyoruz. Ne kadar önem verildiğini de. Sonuçta tedavi, bakım konusunda ailelerin ciddi yardıma ihtiyacı oluyor. Gerekli ekipmanların sağlanması, gelişmelerden ailelerin bilgilendirilmesi, onlarla birlikte hareket etmek sosyal devlet olmanın farklılıkları. Söz konusu özellikle çocuklar olduğunda daha da önemseniyor konu. İnsana verilen değer bir kez daha kendisini gösteriyor.

Peki herkes Avustralya’dakiler kadar duyarlımı, hem devlet, hem toplum olarak. Bizimki gibi ülkelerde  farklılıkları olan bir insan olarak yaşamanın zorluğu yıllardır konuşulur, tartışılır ama pek bir şey yapılmaz. Tekerlekli sandalye yoluna elektrik direği diken belediye mi ararsınız, engelli olduğu için yolcu almayan belediye otobüsü mü, bu örnekler saymakla bitmez. Eğitimin en önemli etken olduğunu düşünürsek, güvercinin sindirim sistemini en ince ayrıntısına kadar öğreten ama engelli olmanın bir engel olmadığını bir türlü öğretemeyen bir eğitim sisteminde yetişenlerden, ne kadar duyarlılık beklenebileceğini varın siz düşünün.

Yanı toplumun genelinde böyle bir bilinç yerleşmemişse, evde, işte, trafikte, bir engelli olarak yaşamı sürdürmek oldukça zor. Az öncede söylediğim gibi aslında engel hem toplum, hem de bireyler olarak bizim beynimizde, fikirlerimizde. Olması gereken zaman zaman empati yapabilmek, kendimizi başkalarının yerine koyabilmek. Geçenlerde hayatını kaybeden ünlü bilim adamı Stephen Hawking hayatının büyük bölümünü bir tekerlekli sandalyede geçirdi. Kendi ürettiği bir tür bilgisayar sistemiyle hayatla ilişkisini hiç kesmeden sürdürdü. On iki kere fiziğe katkılarından dolayı ödül aldı. Hastalığı ALS diye adlandırılan, sinir sistemini yok eden ancak beyne dokunamayan türden bir rahatsızlıktı. İlk olarak 1970 tanısı kondu ve birkaç yıl ömür biçildi. Fakat o 1985’lerden bu yana hareket edemese de beyniyle birçok çalışmaya imza atarak engellerin gerçekten bireylerin kafasında olduğunu kanıtladı. Tabiki, çevresinin, toplumun, ülkesinin desteğiyle.

Söylemek istediğim, ister psikolojik, mental isterse fiziksel engel, toplumsal bilinçle, eğitimle aşılır. Ülkelerin, ulusların medeniyet, gelişmişlik derecelerinin en büyük göstergesi, engelli bireylerin yaşam kalitesiyle görecelidir bence. Bir şehrin, yerleşim yerinin alt yapısını tasarlarken onları da düşünüp yapmak gerekir aynen Avustralya’da olduğu gibi. En küçük kasabadan, şehir merkezinin kalabalığına kadar her türlü önlemi ve rahatlığı sağlayarak engelliler için engelsiz bir dünya yaratmanın hiçte zor olmadığını yaşayarak görüyoruz. Temelde genel mantalite insana değer vermek. Biz ne zaman buna erişirsek belki bir şeyler değişir diye düşünüyorum.

Değerli dostlar otizm, kesinlikle bizi hayattan koparacak bir engel değil sadece farklılıktır. Erken tanı, doğru tedavi yöntemleri inanın birçok konuda inanılmayacak aşamaları kaydetmemizi sağlayacaktır. Toplum olarak bilinçlenerek, doğru yerlerden yardım alarak ve birbirimize hoşgörülü, ön yargısız yaklaşarak başlayabiliriz birlikte yaşamaya ve engelleri aşmaya. Yeter ki yüreklerimiz engelli olmasın.

Dostça kalın.

En az 10 karakter gerekli