BİR EBE HEMŞİRENİN HATIRALARI

İmkanım olsaydı Hediye ebenin dizinin dibine oturup saatlerce onun hatıralarını dinlemek isterdim. Seksen yaşına gelmiş bu mübarek kadın mesleğiyle ilgili yaşadıklarından o kadar enteresan şeyler anlattı ki onu hayretle dinledim. Evine ziyarete gittiğimiz arkadaşımın annesi Hediye teyzeyi artık emsalleri kalmamış kafası çalışan dimağı açık çok akıllı bir kadın olarak gördüm. Bembeyaz başörtüsüne yeşil taşlı yüzüğüyle takım bir eşarp iğnesi takmış, seçkin kıyafetiyle ve elinden düşürmediği tesbihiyle dudakları her an kıpır kıpır zikirle meşguldü. Bana ezberinde olan uzun-kısa sureleri saydı, ona “teyzeciğim senin hafız olmana çok az kalmış” dedim.

   Hediye hanımın bana anlattıklarının bir kısmını bende size yazıvereyim bakalım nasıl olacak. Eskiden doğumlar hep evlerde olurdu. Bir eve doğum yaptırmaya gittiğimizde ilk iş olarak parmaklarımızla annenin bel kemiğini kontrol ederdik. Kuyruk sokumuna yakın olan bölgeyi parmağımızla ölçtükten sonra haznenin doğuma elverişli olup olmadığını kontrol eder anlardık. Kontrolde rahim darsa anneyi derhal hastaneye sevk ederdik. Ardından karnını hafif sallayarak bebeğin doğma pozisyonunda olup olmadığını kontrol ederdik. Bebek yan gelmişse veya hiç dönmemişse hemen hastaneye sevk ederdik. Ben çoğunlukla İstanbul’da çalıştım. Benim elime doğan bütün erkek bebeklere Peygamber isimleri koydum. Bazı annesiz babasız kalan çocuklara rastlarsam hiç bebeği olmayan tanıdıklara evlat edinmeleri için haber verdim tavsiye ettim, yıllar sonra evlatlık edinenler “iyi ki de almışız bu çocuğu” dediler.

   Bir zaman küçük bir kasabadan tayinimi istiyordum, sen bize lazımsın diye başhekim müsaade etmiyordu. Bir gün başhekimin bir yakınını onun izniyle, kocasından zührevi hastalıklı bir kadını bizim hastaneye gece doğuma getirmişler. Sabah işime geldiğimde bu durumu fark edince yardımcı hemşirelere “bu hastanın durumu bulaşıcıdır, derhal ayrı bir bölüme yatırın ve her yeri dezenfektanla dip tırnak yıkayın dedim. O gün kızlar her yeri steril yapmak için bütün ilaçları bitirmişler. Başhekim bana bunun hesabını sorunca “hastaneye bulaşıcı hastalığı olan yakınınızı getirtmişsiniz, onun özel bir yerde tutulması lazımdı, bu duyulsa çok kötü olur” dedim saydım döktüm, ardından tayinim İstanbul’a çıktı.

   Geçen yıllarda tanıdığımız çok güzel, hamarat hanım bir kızımızın evlenmesiyle eşinden ayrılması bir oldu. Ben bunun altında bekaretle ilgili bir yanlış anlamanın olduğunu tahmin ediyorum. Anadolu’da birçok erkek bekaretle ilgili önemli bir mevzuyu bilmediği için veya araştırıp öğrenmediği için hanımlarına çok büyük haksızlıklar, eziyetler yaptıklarını biliyorum. Beş türlü bekaret zarı vardır. Bazıları bebek doğacağında açılır, bazılarında mutlaka bir hekime gitmek gerekir. Ben bunları bildiğim için birçok gelinin hayatını kurtardım.    

  Emekli olduktan sonra kendime bir klinik açtım, çevredeki hamileler kontrol için hastaneye gittiği halde bana muayene olmadan duramazlardı. Doğumun akıbeti hakkında benden bilgi almaya önem verirlerdi. Bir gün uzun yıllar çocuğu olmayan bir hanım ağlayarak yanıma geldi, doktor “senin çocuğun olmaz sen kısırsın” demiş. Gel seni bir muayene edeyim dedim, sonuçta her şey Allah’tan, sonuçta “kızım sen hamilesin” dedim, kadın çok şaşırdı, doktor bebeği görememiş.

   Evime temizliğe bir hanım kız geliyordu. 1999 Yılında yedi şiddetinde bir deprem oldu. Aynı gün o kızcağızda temizlik yapmaya başlamıştı. Yer yerinden sarsılmaya başladı. Kızcağız “abla deprem oluyor” diye koştu yanıma geldi. “Hiç korkma” dedim ve hemen bir kenara çekilip sırasıyla dualarımı okumaya başladım. Sonra sallanmalar durdu. Kız kalktı cam silmeye devam etti, o sıra kocası “naapıyorsun..deprem oluyor” diye telefon açmış. “Ben cam siliyorum” diye cevap verince “Allah aşkına bırak, şimdi camdan filan düşersin” diye yalvarmış. Ben dualarımı çok çok okudum, biz depremi hiç hissetmedik, duymadık, kız sakince camları silmeye devam etti. Sonradan bunu söylediğimiz herkes çok şaşırdı, herkes sarsıntıdan sokaklara döküldü biz bir şey duymadık, Allah bizi korudu.   

   Bir zaman Antep’e bir damat adayının ailesini tanımaya gittik. Bizi saf sandılar “bizim adetimize göre gelin hanım yatak odası takımını, mutfak takımını, salon koltuklarını hepsini yapması lazım, oğlan tarafı da düğünü eder” dediler. Bende mahsus “dediğiniz doğrudur, bizim adetimizde de oğlan geline on altın bilezik, iki metre zincir, bir tane pırlanta yüzük takması lazım” dedim, donup kaldılar. Sonradan oğlan ailemle küstüm deyip her işi kız tarafının üzerine yıktı, evlendiler” diye teyzeyle baya muhabbet ettik

   Sonuçta çok kıymetli ebe ablamız kendinden sonraki gelen ebelere tecrübelerini öğretmiş, eğitmiş emekli olmuş, şu anda güzel güzel dua ve ibadetleriyle meşgul. Doğum insanoğlunun en hassas bir olayıdır. Herkes yavrusunu güvenilir, tecrübeli ebelerin refakatinde karşılamak ister, Allah’ım sayılarını artırsın İnşaallah. 

Pembegül Abla

Benzer Videolar