2000’li yılların başlarında çocuklar eğlensin diye dış gövdesi kiremitten bir dümbelek satın almıştım. İlk dokunuşta çıkan güm gümlü ses çocukların çok hoşuna gitti, dümbelekle baya ilgilendiler. Ama neşemiz çok uzun sürmedi, dümbelek kısa zamanda kırıldı kullanılmaz hale geldi.
O zaman için maalesef çocukların hevesi kursağında kalmıştı. Böylece çocukların herhangi bir enstrümanı öğrenmek veya çalmanın ne kadar hoşlarına gittiğini keşfetmiş oldum. Aynı yıl yolum İzmir’e düştü. Abime “ben bir dümbelek alacağım nereden alayım” diye danıştım. Abim duyduklarına inanamaz gözlerle bana bakınca “ben bunu çocuklar için istiyorum, daha önce aldığımız hemen kırıldı” dedim. Abim ‘‘sen merak etme, ben alırım, o iş bende” dedi. Gerçekten birkaç gün sonra bana çok şahane bir dümbelek hediye etti. Galiba Antep işiymiş, dışı alüminyum, zilleri içinde gizli, taş gibi sağlam bir dümbelekle maceralarımız işte ondan sonra başladı.
Gençlik yıllarımız da köyümüzde kına geceleri olduğu zamanlarda kızlarla kendi aramızda def çalıp şarkılar söylemeyi çok severdik. Galiba oradan biraz el alışkanlığı oldu dümbelek çalmayı da çok sevdim ben. Dümbeleği valizime koyup İzmir’den Berlin’e geçtik. Berlin’deki ziyaretim bitti, valizleri davul gibi doldurduk havaalanına gittik, Melbourne’a döneceğiz. Haliyle yüküm fazla geldi. Bir sürü çul çaputa para ödemek istemediğimden valizleri bir kenara çektik boşaltmaya başladık. Bir ara kız kardeşim dümbeleğimi işaret edip “istersen bu kalsın” dedi, itiraz ettim. Bir daha tarttık yine fazla geldi, yine valizin içinden kalacakları hızla seçmeye başladım. Kız kardeşim dümbeleğe taktı, yine “istersen dümbelek kalsın” dedi eline aldı. Dümbeleği elinden aldım bacım, ‘‘bu valizdekilerin hepsi kalsa bile bu dümbelek Melbourne’a gidecek” dedim. Hiç unutmam kız kardeşim tesettürlü birisine dümbeleği yakıştıramadığından olsa gerek hayretle “amaan… hacıdan hocadan korkacaksın” dedi gülüştük. Böylece dümbelekle eve dönebildik.
Ah… bilemezsiniz dümbeleğimle ne mutlu neşeli işler başardım ben. İlk zamanlar evde çocukları oyaladım, üç beş çocuk bir araya geldiğinde ben dümbeleği elime alır almaz hepsine bir neşe geliyordu. Ben çalmaya başladığımda hareket edecekler, ben durduğum anda heykel olacaklar. Bu oyunu oynamaya doyamazdık. Ardından çocukların okulundaki ana sınıfı talebelerini dümbeleğimle ziyaret ettim. Güzelce şalvarımı giydim, renkli köy işi bir tülbentle, kulağıma taktığım şirin bir çiçekle beni karşılarında görünce çocuklar çok sevindiler. İki sınıfı birleştirmişler. Miniklerin hepsi dümbeleğime dokunmak çalmak istiyorlardı ama disiplinde lazımdı. Önce ben onlara Türkçe bir şarkı çaldım, söyledim, dinlediler. Ardından İngilizce çocukların sevdiği şarkılardan beraberce çaldık söyledik. Ne güzel dümbeleğim bütün şarkılara ses verebiliyordu, bu da çocukları coşturmaya yetiyordu. En sonunda “sırayla herkes dümbeleğimi çalabilir” diyordum. Bütün bu eğlenceler bir ders vaktini doldurduğundan, öğretmenlerinde mutlu olduğunu gözlemledim. Ondan sonra birçok kreşlerdeki küçük çocuklara da dümbeleğimle şovlar yapma imkânım oldu. Doğrusu bir dümbeleğin hatırına öğretmenlerin beni her zaman pür neşe hep kapılarda karşılayıp çok saygılı davranmaları dikkatimi çekti. İnsanlar bir enstrüman çalanlara çok ilgi duyabiliyor.
Doktor Pembegül
Bir kızcağız evlenecekmiş, ”gel teyzem sana bir mutfak partisi yapalım” dedim, dümbeleğimle onun partisine eşlik ettim. Kızların neşesi eğlencesi beni de çok mutlu etti. Birisini depresyonda, çok rahatsız dediler. Bacıları eve topladım ona moral gecesi yaptık. Dümbeleğimle hep beraber eski şarkılardan, türkülerden okuduk. İsteyen oynadı eğlendi kadınca neşelendik. Gecenin sonunda depresyonda olan arkadaş bundan sonra ben sana “Doktor Pembegül’’ diyeceğim diye sayıklamaya başladı, çok güldük.
Halen tanıdık çocukların yaş günü partisi olduğunda dümbeleğimle çocukları eğlendirip oynatırken bende çok eğleniyorum onların neşesi bana da bulaşıyor. Ne diyecektim, hayatın bunca karmaşıklığı içinde debelenirken, bazen bir müzik aleti çalmak veya bir şarkı söylemek veya güzel manalı bir müzik dinlemek insana güzel moral olabiliyor, neşelenebiliyor.
Bir şekilde morallerimizi de yüksek tutmanın çaresini bulmak lazım diye düşünüyorum, ne dersiniz?
AVUSTRALYA GÜNDEM
4 saat önceAVUSTRALYA GÜNDEM
4 saat önceAVUSTRALYA GÜNDEM
6 saat önceAVUSTRALYA GÜNDEM
6 saat önceAVUSTRALYA GÜNDEM
7 saat önceAVUSTRALYA GÜNDEM
8 saat önceAVUSTRALYA GÜNDEM
9 saat önceAVUSTRALYA GÜNDEM
9 saat önceAVUSTRALYA GÜNDEM
11 saat önceAVUSTRALYA GÜNDEM
12 saat önceAVUSTRALYA GÜNDEM
17 saat önceAVUSTRALYA GÜNDEM
1 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
1 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
1 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
2 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
2 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
2 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
2 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
2 gün önceAVUSTRALYA GÜNDEM
2 gün önceVeri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.