BALIK AVLAMA SANATI
En son balıkçıdan taze diye aldığım balık eve getirip hazırlamaya başlayacağımda o kadar çok kötü kokuyordu ki, bayatmış, feci şekilde tiksinme geldi, çöpe attım. Param boşa gitti, bir daha asla balıkçıdan balık almayacağım, taze balık yemeyeceğim diye kesin kararımı verdiğim günlerde Allah halime acıdı, Allahualem.
Kıymetli aile ahbabımız başarılı balıkçı Erdem aradı “abla birçok taze balık tuttum, size de vermek istiyorum, taze balık sever misiniz?” dedi. Bu güzel teklife itiraz edilir mi, hemen atladık akşam vakti onlara gittik. Kocaman kocaman bir sürü Snapper balığı yakalamış, herkesin payını ayırmış, bizim payımızı verdi. Taze yakalanmış balık yiyeceğimiz için çok sevindik, bize birçok balık hediye etti, parasını vermek istedik, kabul etmedi. Bu satırlarda Erdem’e tekrar teşekkürlerimi sunuyorum. Ardından çok sevgili ev sahibesi bize çay teklif edince hiç itiraz etmedik oturduk, kaldık. Ne güzel, saatlerce balıklar ve avlama teknikleri hakkında konuştuk.
Daha düne kadar eline oltayı alıp denize balık avlamaya gitmeyi alelade kolay işlerden olarak biliyordum. Erdem’le konuştukça balık tutmanın da çok özel bir sanat olduğunu, çok inceliklerinin olduğunu anladım. Konuşmalarımızda aldığım notlarımı sizlere aynen aktarıyorum.
Melbourne’den çıkıp Geelong’dan daha ötelere doğru olan istikamette birçok yere balık tutmaya gidiyoruz. Bu işi seven ve çok uzak yerlere oltasını alıp gelen Türk asıllı yaşlı veya genç çok balıkçılar var. Balık tutmayı öğrenmenin bildiğim bir okulu yok, herkes en yakınından arkadaşından ahbabından oltanın büyüklüğünü, hangi yemin nasıl bağlanacağını, öğrenip bu yollara düşüyor. Havalar güzel olduğunda bazen ailecek balığa gideriz. Yorucu geçen bir haftalık iş hayatından sonra yağmura fırtınaya aldırmadan balık tutmaya gitmek insana iyi gelir, denize bakarken kafayı dinlersin. Bazen bir gün bazen birkaç gün balık tutmaktan eve gelemeyebiliriz. Bunun için de küçük bir el arabasında oltalarımız, balık yemi, kova ve kendi yemek ve sıcak soğuğa karşı kıyafetlerimizle hazırlıklı gideriz. Bu işe başlamak isteyenler için balık lisansı olması gerekiyor, internetten alabiliyorsunuz, değilse izinsiz balık tutmanın cezası olabiliyor. Olgunlaşmamış küçük balığı avlamak da yasaktır, standardı var.
Okyanusun kenarlarında önceki tecrübelerimizden öğrendiğimiz balıkların sıklıkla geldiği özel avlanma yerlerimiz vardır. Mümkün olduğunca o köşelere yerleşmeye çalışırız, düzenimizi kurarız. Balık yemini oltaya güzelce yerleştirip oltayı okyanusa fırlattıktan sonra balık geldiğinde “zzz” diye oltadan gelen ses insanı çok heyecanlandırır, o anda oltayı idare etmeyi iyi bilmek lazım, yoksa balık misinayı kırıp kaçıp gidebilir. Bir seferinde kocaman bir balığı son anda misina koptuğu için elimden kaçırdım. Biz başka balıkları tutmaya çalışırken denizin suyu çekildi, kaçırdığım gayet kilolu balığı kayalıkların arasında beni bekler vaziyette bulduğumdaki sevincimi anlatamam, “kısmetimmiş” deyip ellerimle yakaladım.
Avustralya sahillerinin en lezzetli balığı Snapper (Türkçe karşılığı Mercan balığı imiş) genelde 9-10-11’inci aylarda avlanır. Ama balıkçıların diğer gözdesi Travalli balığıdır. Eti çok lezzetlidir. Büyük balıklar için yanımızda büyük olta bulundurmakta gerekir. Bazı açık göz balıkçılar sıralanmış bekleyen balık avcılarının oltasının üzerine doğrudan oltasını atıp karışıklık yapmayı denerler. Öyle zamanlarda acemi gibi görünen ama bütün ekipmanını kitap gibi yerleştirmiş görünen kurnaz balıkçıları hemen makasımızı göstererek “dikkat et, oltanı keseriz” diye uyarırız. Balık tutmayı beklerken yan yana olduğumuz Türklerle çay içip sohbet de ederiz.
Karı-koca veya nişanlı veya iki arkadaş her türlü insan balık tutmaya gelir. Herkesin balık tutmaya geldiğinde farklı sebepleri vardır. Bazen insana en büyük balığı avlayacağım diye hırs gelir beklersin. Bazıları belli aralıklarla hobi olarak bu işi yapar, bazen de evde oturmamak ve hareket etmek yani spor yapma niyetiyle balık tutanlar vardır. Bu işte insanın şansı her zaman yaver gitmez, eve eli boş dönme ihtimali de olabilir. Balık tutma işimiz bazen Ramazan ayına denk gelir, arkadaşlarla orucumuzu oltaları beklerken açarız, balık tutmak güzel bir terapi de. Bilhassa gençleri kötü yerlere veya yollara gitmekten alıkoyar. Sevdiğiyle balık tutmaya gelende çoktur.”
Sevgili Erdem ve eşi balık tutma işlerini ballandıra ballandıra öyle güzel anlattılar ki ilk fırsatta bir olta alıp kendi balığımı tutmaya heveslendim.
Pembegül Abla