BALİ’DEN LOMBOK’A GEÇTİK

BALİ’DEN LOMBOK’A GEÇTİK

ABONE OL
June 12, 2024 01:30
BALİ’DEN LOMBOK’A GEÇTİK
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Geçen haftalarda bir grup gencin peşine takıldık, Müslümanların yaşadığı Endonezya’nın Lombok adasını gezmeye gittik. Oraya gitmek için uçakta vardı ama biz Bali’ye de uğramak istedik. Bali’de iki gün kaldıktan sonra belediye otobüsü gibi bir botla Lombok adasına geçtik. Uçak bileti, oralardaki konaklama ve diğer masraflar Avustralya dolarına göre çok ucuz görünüyordu ama biz daha çok Müslüman bir ada da helal ortamlı bir tatil yapabilir miyiz hesabıyla yollara koyulduk diyeyim.

   Bali’ye tatile giden birçok tanıdıklarım her zaman “işte Bali’den çok ucuza içinde havuzu, aşçısı, hizmetçisi olan bir villa tuttuk, tatil yaptık” diye konuşup anlatırlardı ama hikayenin devamını ne ben merak edip sordum nede onlar bana anlattı. Bali’de iki gün kalınca hikâyenin devamını bütün çıplaklığıyla öğrendim. İlk bakışta yemyeşil tropikal bitki manzaralı çok şirin bir ada. Ama, uçaktan indiğiniz andan itibaren elli kilometrelik yolu iki saatte gidebildiğiniz, dedemden kalma derme çatma daracık kaldırımsız yollarına çok şaşırdım. Taksiyle Ubud semtinden bir otele zorla varabildik, otel güzel ve temizdi. Etrafı biraz gezince yolları harabe, her yer çöp dolu, insanlar sokaklarda el arabalarında hijyen olmayan şartlarda yemek satmaya çalışıyorlar, denizleri yüzülmeyecek kadar dalgalıydı. Tropikal meyveler bol ve ucuzdu ama akşam yemeğine sadece helal hamburger bulabildik. Bali’deki taş yontucuları çok becerikli ve çalışkanlar. Yol boyunca her yer ağzına kadar tapınaklar ve heykellerle doluydu. Hani lazım olsa dünyanın her yerine yetecek kadar bolca taştan putlar yapmışlar. Trafikteki yığınla motosikletliler ve çöp dolu düzensiz yollarla Bali bize göre değil diye düşündüm.

   Endonezya ya bağlı Bali’den hemen sonra gelen ada da paralar milyon olarak sayılıyor. Yüz Avustralya doları bir milyon Rupi olarak hesaplanıyor. Birbirine yakın bu iki ada da bu yüzden Taksi kiralamak, yemek, alışveriş, hemen her şey bize çok ama çok ucuz geldi.  Birbirine yakın iki ada arasında denizleri çok dalgalı olduğu içinmiş sadece gündüz vakti seyahat vardı. Böylece yüzde doksan nüfusu Müslüman olan Lombok adasına bir buçuk saatte vardık. Bu adanın yolları, ulaşımı daha düzgün ve güvenliydi. Sengiggi semtindeki Svarga hotele yerleştik. Her yerde Hindistan cevizi ağaçları, bembeyaz kumsalı, güler yüzlü halkıyla Lombok bize iyi geldi. Melbourne’unun kışından sonra sıcacık havasına alışmak biraz vakit alıyor.

    Otelde her gün açık büfe kahvaltı ayarlamıştık. Kahvaltı yemekleri kavrulmuş pilav, noodle, kızarmış tofu, Hindistan cevizi şekerinde kaynatılmış siyah pirinç veya yeşil mercimek, kari soslu tavuk, balık, omlet, dilim ekmek, reçel, crossant falandı. Bulduğumuza şükrettik yedik. Kahvaltılarında peynir, yoğurt, süt hiç görmedim. Buranın tavukları çok ama çok organik. Hormonsuz doğal yetiştikleri için hepsi zayıf, etsiz ve cılız ama her şey helaldi yani. YouTube da gördüğümüz et yerlerine uğradık, burayla kıyaslandığında minnacık, acılı, şekerli şişlerinden ısmarladık. Yeşil yaprak döşeli küçük sepetlerde servis yapıyorlar, yanında başka hiçbir şey yok. Suları içilmiyor, her yerde rengarenk meyveli gibi görünen içecekler çok yaygın ama tadına baktığında hepsi, şekerli kordial dediğimiz içeceklerdi, doğal meyvelerden içecekleri çok azdı.

   Lombok adasının pirinç tarlalarının içine kadar her yeri gösterişli cami ve mescitle doluydu. Maşaallah insanlar çok dindarlar. Kimse namazını ihmal etmiyor. Taksi şoförümüz “bura insanı yemez içmez eline geçen parayla hemen cami, mescit yaptırırlar. Ezan okunduğu andan itibaren kimse cami evime uzak gidemiyorum demesin için her yerimiz ibadethane doludur” dedi gülerek. Daha sonra anlaştık, bir gün taksi şoförünün evine ve köyüne gezmeye gittik. Sevinçle bizi ağırladılar, gezdirdiler. Ne diyeyim tee… dedemin zamanındaki gibi çok fakirlik içinde yaşayan insanlar. Eşyaları, gıdaları, kıyafetleri çok mütevazi ama mutlular. Hiç dilenci görmedim. Yatılı okullar çok yaygın herkes para kazanıp çocuklarını yatılı okulda okutma telaşında. Bazıları daha iyi bir eğitim için çocuklarını yakındaki Java adasına gönderirlermiş.

  Orada da denizleri çok dalgalı, güvensiz olduğu için hiç yüzemedik, yüzeni de pek görmedik. Herkes havuzlarda günü geçiriyordu. Çarşı pazarda gezmekten hariç, bir gün zemini camlı bir bot kiraladık yakındaki üç adayı gezmeye gittik. O üç ada turistlerin çokça gidip kaldığı arabaların işlemediği sakin yerlerdi. Son dört günde uluslararası motosiklet yarışlarının tertiplendiği Kuta’daki Mandalika semtindeki Raca hotele geçtik. Köy gibi, küçük ama turistlere hitap edecek restoranlar ve baraka gibi yerlerde hediyelik eşya satan dükkanlarla doluydu. En çok yöre halkının köylerde dokuduğu bezlerden deniz taşlarından boncuklar falan satıyorlar. Yerel halkın gayet fakir olduğu bu beldeler biraz daha temiz ve rahattı.

Sonuç olarak Melbourne’unun güzelliğine konforuna alışan birisi için oralar biraz maceralı zor yerler bence.                       

Pembegül Abla

Yazar Hakkında

PEMBEGUL ABLA MELBOURNE

En az 10 karakter gerekli