İşkence üzerine çalışan Birleşmiş Milletler özel raportörü, göçmenlerin yaşadıklarını devletlerin caydırma, suçlu olarak belirleme ve ayrımcılık gibi politikalarına bağladı.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’ne yeni katılan Avustralya’nın ilk haftasına, devletlerin göç politikaları ile göçmenlerin yaşadıklarını anlatan bir BM özel raporu damga vurdu. 3 yıldır konseye üye olabilmek için kampanya düzenleyen Avustralya, bunun yanında düzensiz göçmenliği engellemek için tekneleri geri döndürme, zorunlu ve süresiz göz altı uygulamaları ve ülke dışında işlem politikaları gibi göç karşıtı sert politikalar izleyen ülkelerin başını çekiyor. BM’nin işkence üzerine çalışan özel raportörü Nils Melzer’in insan hakları konseyine sunduğu 20 sayfalık raporda, göçmenlerin istismara uğramasının en büyük sebebinin, göçmenlik karşıtı politikalar uygulayan devletler olduğu iddia edildi: “Dünyadaki bütün bölgelerde göçmenlerin yaşadığı geniş çaplı istismar, işkence, tecavüz, kölelik, insan kaçakçılığı ve cinayet gibi durumların arkasında organize suç çeteleri veya yetkililerin yolsuzluğa karışması bulunmuyor. Bu durumların temel sebebi devletlerin resmi göç politikalarını ve pratiklerini; caydırma, suçlu olarak belirleme, düzensiz göç edenleri gözaltına alma, aile üyelerini birbirinden ayırma, yeterli bakım ve hizmeti sağlamama gibi uygulamalarda temellendirmiş olmasıdır. Devletler, yeni muhtemel göçmenlerin önünü kesebilmek için bu baskıcı ve caydırıcı pratikleri uygulayarak, insan haklarını ve insan onurunun korunmasını hiçe saymaktadır.” Avustralya hükümeti geçtiğimiz yıl Manus Adası’nda yasadışı bir şekilde gözaltında tuttuğu 2000 sığınmacı için $70 milyonluk tazminat ödemeyi kabul etmişti. Avustralya’nın İnsan Hakları Konseyi’nde geçireceği 3 yıllık sürecin başlangıcında dışişleri bakanı Julie Bishop, Avustralya’nın göç politikalarını savundu: “İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana 865,000 kişi Avustralya’ya mülteci ve insani yardım vizeleri dahilinde ulaşmıştır. Her yıl 18,750 kişi mülteci vizeleri dahilinde ülkede yerleştirilmektedir. Avustralyalılar bu durumdan gurur duymalılar.”