22 January 2025 Wednesday
Koronadan korunalım derken bu sene bir çok nezle, grip, öksürük hapşuruk gibi kış hastalıklarını sanki daha az yaşadık. Bunu yakın çevremden çok duyuyorum, ”maskeli dolaştığımız için bu sene hiç nezle, grip olmadık” dediler. Bu iyi haber.
Bu gün sizlere kışın veya yazın gerektiğinde kullandığım bizzat tecrübe ettiğim otlardan kabuklardan baharatlardan, hatta yağlardan yazmak istiyorum. Eskiden doktora gitmek pek yaygın olmadığı için insanlar bazı rahatsızlıklarını çeşitli bitkilerle iyi etmeye çalışırlarmış. Ninelerim başları ağrıdığında bir tülbentte patatesi dilimleyip alınlarına bağlayıp uzanırlardı. Patates, baş ağrısını geçirirdi. Midesini üşütüp karnı ağrıyana taze naneli çay, isal olana karanfilli çay yaparlardı. Birinin eli ayağı burkulsa hemen ateşte iri bir soğanı közleyip ağrılı yere ılık ılık sarıp şifa beklerlerdi. Gözünden rahatsız olana, arpacık çıkana maydanozun yapraklarını bir taşım kaynatıp ılıkça tülbentle gözüne bağlar yatırırlardı. Yani sizin anlayacağınız herkes kendine doktormuş. O zamanlarda satın alınan bütün hastalıkların meşhur bir tane ilacı vardı, oda Gripin diye ’50 cent’ büyüklüğünde kocaman bir tabletti. Onu içmek zordu ama bir tane içende iyi oluyordu. Şimdilerde millet haplara abone oldu ama iyileşme tartışılır, neyse konumuz bu değil.
Tabi ki de şifanın Allah katında olduğuna inanıyoruz. Bir abla bana derdi; “veren Allah, dermanını da vermiş, kul kapı kapı dolaşacak şifayı arayacak.” Hasta olmadan vücudu sağlıklı sağlam tutmak için tedbirli olmak iyidir. Bu sene Melbourne’da bir limon birde ayva çok boldu. Ayvadan reçel yaptım, pişince özelliğini kaybetmeyen ender bitkilerdenmiş. Limonların kabuğuyla daha çok ilgileniyorum. Kışın çaylara, yazın keklere, turşuya bir çok şeye limon kabuğu çok yakıştı. Eğer organik portakalsa ben onların kabuğunu da hiç telef etmem. Bahçemizde ada çayı, nane, kekik bitkileri her zaman taze bulunur. Çay yapacağımda bu bitkileri bazen zeytin, dut yaprağıyla, kabuklu cevizin iç zarıyla, incir yaprağı veya yasemin çiçeklerinden, kara hindiba dedikleri otlarla harmanlarım, çok farklı sağlıklı değişik çaylarım olur. Çarşıdan kakule (cardamon), yeşil çay da alıp istediğim bitkilerle karıştırmayı çok seviyorum. Yalnız bizim Türkler çay konusunda çok hassas olduklarından misafirlerime her zaman siyah çay demlerim.
Son yıllarda manavlarda aklınıza gelen her şeyin yağını satıyorlar. Hepsinin farklı kullanım alanları var ama en meşhuru çörek otu yağı. Sevgili Peygamberimiz (SAV) “ölümden başka her hastalığa şifadır” dediği için çok rağbet görür. Ama yenilerde kenevir (cannabis) yağı da satılmaya başladı. Kanada’dan soğuk presle şişelenen bu yağın faydalarını BBC radyosunda uzun uzun dinleyince bir şişe aldım. Faydalarını araştırabilirsiniz, tavsiye ederim güzel çalışıyor. Sporcu sakatlanmalarında Hint yağıda güzel iş görüyor. Ağrılı yere sürüyorsunuz ılık bir bezle sarıp bağlıyorsunuz iyi geliyor. Bel ağrılarına Asyalı aktarlarda kuvvetli yağlar var, sorunca gösteriyorlar, şöyle gayet ağır kokulu. Amma genç anneler lavanta, gül gibi çeşitli yağlardan bir set alıyorlar ,ev halkına o yağların tütsüsünü kullanmayı tercih ediyorlar. Bana bilhassa çocuklarda fayda gördüklerinden bahsettiler.
Abla korona virüsü için bir bildiğin var mmı diye sorabilirsiniz. İmkanım olsaydı hepinize Misvak dağıtmak isterdim. Korona virüsünden korur mu bilmiyorum uzmanları araştıra dursun. Ama dişleri temizliyor, çürümeyi önlüyor, ağız ve mideye doğru olan bölgeleri mikroplardan koruyor. Bin yıllardır kullanılan ve ihmal edilen çok kıymetli bir bitki Misvak. Zaten Peygamber efendimizde sahabesine çok tavsiye etmiş. Ben salgın dönemi başladığından bu yana eve, arabaya her yere bir misvak koydum. Dişi ağrıyana hemen misvak götürüp veriyorum, dişçiye gidesiye kadar iyi geliyor. Misvaklı diş macunları da satılıyor. Hemen ikisi aynı görünümlü macunların birisi Hindistan’dan, diğeri de Arabistan’dan gelmiş. Ben kutsal yerlerden gelmiş olanını tercih ediyorum. Misvağı güzel araştırıp derhal Misvak’a da başlayın derim.
Pembegül Abla