19 December 2024 Thursday
Her şey iki haftada olup bitecekmiş. Bu sayıda hacının galiba on beş bini Arabistan halkından kalanı da başka ülkelerden olacakmış. Bilirkişiler Ağustos ayından sonra yavaş yavaş Umre ziyaretlerinin açılacağını beklediklerini söylüyorlar. Allah’tan hayırlısı. Bir zaman dünyanın her yerinden beş-altı milyon insanın toplanıp hac ibadetini yaptığı kapılar bu sene maalesef kapalı.
Avustralya’dan ilk kurbanlar Bosna’ya gitti
Şu ana kadar Avustralya’da yaşayan Müslümanlar değişik kuruluşlar aracılığıyla kurbanlarını beğendikleri ülkelere yollamakla meşguller. Maşallah, Müslümanlar hem burada kurban kestirirler hem de bol bol ihtiyaçlı ülkelere kurbanlarını gönderirler. Hatırladığım kadarıyla Türk toplumu ilk defa Avustralya’dan kurban yollamaya Bosna’da savaş olduğu yıl başlamıştı. Burada kesilen kurbanlar konserve olup gemiyle Bosna’ya gönderilmişti. Avustralyalı Müslümanlar din ayırımı yapmaksızın her sene Ramazan ve Kurban ayları başladığında dünyanın mağdur olan bir çok ülkesine toplu toplu kurban ve yiyecek yardımı yollamayı hiç ihmal etmezler.
Etraftaki laflara bakmayın Hacca gidin
Bu sene hacca gidemiyoruz bari tatlı tatlı hacdan yazayım dedim. Bir gün bir gençle konuşurken “abla ben çok dindar değilim ama..” diye söze başladı. Elimde olmadan sözünü kestim, ”yavrucuğum Allah için sen haram yemiyorsan, hırsızlık yapmıyorsan, yalan söylemiyorsan.. sen herkesten çok dindarsın. Sana dindar görünenleri allame zannetme, kimin içinde ne olduğunu Allah bilir” diye sohbete devam ettik. Ben Müslümanım diyorsanız hakkınızdaki teferruata veya başkalarının olumsuz laflarına bakmayınız, mutlaka ama mutlaka hacca gitmeyi düşünün derim. 2006 yılında oğlumla hacca gittik. Ne güzel ne muhteşem günlerdi. Hacdan dönünce hac hatıralarımı yazdım bir kenara koydum. Bir kaç sefer İngilizceye çevirtip bastırmayı denedim, güzel çeviri yapan birini bulamadım. Kitabım şu an beklemede ama hac hatıralarımdan konuşmayı çok seviyorum.
Bizim milletimizden genç birisi hacca gideceğinde yaşlıların çoğu “sen daha çok gençsin hacılığı tutamazsın yaşlanınca gidersin” diyorlar. Böylece biz hacca gittiğimiz yıl ki en yaşlı, en buruşuk yardıma muhtaç hacılar Türk hacılarıydı diyeyim. Hacca genç, güzel, sağlam ve sağlıklıyken gitmek en güzeli, benden söylemesi. Yollara düştüğünüz anda içinizi inanılmaz bir huzur, mutluluk duygusu sarıyor. Arkada bıraktığınız hiç bir şey için hüzün, endişe, merak kalmıyor. Bir ay boyunca türlü meşakkatlerle mübarek topraklarda sevgili Peygamberimizin izinden gidiyorsunuz. Onun yaptıklarının, söylediklerinin aynısını yapıyorsunuz ve çok mutlu oluyorsunuz.
Ben Zemzem suyunun kaynağına gidince litrelerce mübarek sudan içeceğim sanıyordum. Bir kaç yudum içince karnınız gözünüz doyuyor. Suyun mübarekliğini o kadar çok hissediyorsunuz ki saatlerce acıkmıyorsunuz susamıyorsunuz. Tavaf ve saylarda her yerde müthiş bir insan seli ama hepsinin kardeşiniz ablanız abiniz olduğunu çok hissediyorsunuz. İnsanlar çok saygılı yardımsever. Hacda çok sabırlı olmayı da öğreniyorsunuz. Bir gün şeytan taşlamaya gidiyoruz. İnsan seline karıştık yollardan akıp giderken önde giden bir adamcağızın terliğine kazayla bastım. Adam bana dönüp bakacak bende “çok özür dilerim, istemeden oldu” diyeceğim diye nafile ümitlendim adam ardına bile bakmadı, tek terlikle hiç durmadan yürüdü gitti.
Benim her sene hacca gidenlere aynı model ve renkte bir çok hac çantası ve seccadesi dikip giden hacılara dağıtma hobim vardır. Çantaları ince bezlerden, içten dıştan bol cepli dikerim. İçine bir taş kesesi ve aynı renkten seccadesini diker hacı adayına bol bol hacdan anlatır hediye ederim. Böylece hacıların aynı çanta ve seccadeden birbirlerini bulmalarını ümit ediyorum, bulmuşlarda. Ne güzel değil mi?
Daha anlatacaklarım vardı ama sayfam bitti, başka bir zaman kaldığımız yerden devam etmek dileğimle, Allah’a emanet olun.
Pembegül Abla