22 January 2025 Wednesday
Geçen sene bu sıralarda pandemi yasaklarından dolayı evlerde hapsolup kaldık. Değil bayramı kutlamak en yakınlarımızı bile göremeyecek hallere düştük. Gerçekten çok acıklı zor günlerdi. Allah bir daha öyle günler yaşatmasın hiç kimseye İnşaAllah.
Maalesef türlü sebeplerden iyi korunamayan ülkelerden korona hakkında hayırlı güzel haberler gelmiyor. Bilhassa Hindistan’da yaşanan dehşetli dramları gördükçe gözyaşlarımı tutamadım. Duaların çok kabul olduğu bu mübarek günlerde insanlığın kurtuluşu ve selameti için çok dualar edelim.
Ramazan bayramına yaklaştığımız şu günlerde bir çok evlerde baklava yapma telaşları başladı. Biz Türkler çok çeşitli tatlılar biliriz ama bayramlarımız baklavasız olmaz. Çünkü baklava başka tatlılarla kıyaslandığında çok emek, sabır ve özen isteyen çok müstesna bir tatlıdır. Öyle herkes ben yaptım oldu deyip gerçek bir baklava yapamaz. Tamam şu anda marketlerden baklavanın bütün malzemelerini bir anda toplayıp eve getirebilirsiniz ama eskiden baklavayı yapmak o kadarda kolay değildi.
Köylerde Baklava yapımı ve Leblebi
Köyümüzde hasat zamanı en seçkin buğdaydan nişastalık ayırılırdı. Yaz biteceğine yakın buğday bir gün önceden ıslatılır, ertesi günü ezerek şişen buğdayın suyu süzülürdü. Dibe çöken beyaz tortular temiz çarşaflar üzerine serilip ufalayarak kurutulurdu. Ufalanan kırıntılar en ince elekten elenince baklavalık nişasta bembeyaz ortaya çıkardı. Baklava nişastasız asla olmazdı. Çünkü açılan bezeye nişastayı serptikçe yufka inceldikçe incelir tül gibi olurdu. Bu arada baklava hamurunun ununu da en ince elekten eleyince hamuru esnek ve beyaz olurdu. Baklava hamurunu genelde süt yada suyla bir yumurta kırarak özlüce yoğururlar. Bizim Dombay ovasında çokça ceviz yetiştiğinden herkes baklavasını cevizli yapardı. Cevizi olmayanların leblebi kırıntısıyla da baklava yaptıklarını biliyorum. Eskiden baklavalar daha iri dilimler halinde kesilirdi ve her tepsideki açılmış yufka adedi kırk kat olmalıydı. Baklavanın kesimi de çok sabırlı sanatlı bir iştir. Öyle dikkatli keseceksiniz ki tam ortasında yıldız şekli çıkacak.
Sıra geldi pişirmeye (Fırın yok)
Düşünebiliyor musunuz, fırın yok ama kocaman bir sinide baklava yapılmış. Tandırda tezekleri, odun parçalarını yakıp kor yaparlar. Evin avlusunda bir kenarda sinin altına kor yığarlar, sonra üzerine başka bir siniyi kapatıp onun üzerini korla kaplayıp, kontrollü bir şekilde sakin sakin baklavayı nar gibi kızartırlar. Bu arada bizim baklavalarımız hep sıvı yağlı olurdu, haşhaş yağı, çiçekyağı falan. Son Arefe günü akşam şerbeti dökülen baklava bayram sabahına ev halkına ve misafirlere hazır olurdu.
Aşk’ın dili; Baklava
Baklava deyip geçmeyin. Halen hayatlarımızda baklavanın çok önemli yeri vardır. Kız istemeye giderken baklava götürürdük. Tatlı yiyelim tatlı konuşalım için baklava muhabbetin sembolü olurdu. Gelinler baba evinden gitmeden önce mutlaka bir tepsi özel baklava hazırlanır damada gönderilirdi ki eşler evliliklerine baklava yiyerek mutlu başlasınlar dilenirdi. Gurbetten bir yakınımız gelecekse mutlaka baklavayla karşılar, onu veya onları ne çok özlediğimizi sevdiğimizi baklavayla ifade ederdik. Yüz yıllardır baklava bir çok millette sevginin, saygının, muhabbetin hatta tertemiz aşkların sembolüdür. Belki hislerimizi tafsilatlı ifade edemeyebiliriz ama birazcık baklava bizim ne demek istediğimizi karşımızdakine çok güzel anlatır. Baklava en çok da bayram günlerinin sembolü ve vazgeçilmezidir. Gençler her bayramlaşmaya gittikleri evlerde baklavayla karşılanır. Her hanımın yaptığı baklavanın tadı kıvamı farklı olabilir ama şekli hep aynıdır.
Anadolu’nun neresine giderseniz gidin üç aşağı beş yukarı baklavalar hep aynı teknikle yapılır. Nişasta, un, ceviz, yağ ve şeker. Benim ninelerim yüzyıllardır bayram geleceğinde hep baklavalarını mutlaka yaparlardı. Bazen baklava sadece biz Türklerinmiş gibi gereksiz iddialara girenlerimiz olabiliyor. Ama doğudan batıdan baklavayla mutlu olmak her milletin hakkıdır.
Bir gün Nasrettin hocaya bir adam “hocam az önce birisinin elinde bir tepsi baklavayla sizin sokağa girdiğini gördüm” demiş. Hoca kayıtsız ‘bana ne’ demiş. Adam “ama dikkatli bakınca baklavayı sizin eve götürdüğünü gördüm” demiş. Nasrettin hoca bu sefer de ‘sana ne’ demiş.
Hepiniz sağlıklı mutlu daha çook bayramlar görün İnşaallah.
Pembegül Abla