Melbourne’de her şey gün geçtikçe aşırı derecede pahalanmaya başladı. Ev kiraları, araba sigortaları, okul taksitleri aklınıza ne gelirse fiyat artışından nasibini aldı. Bazı şeyleri hayatımızdan çıkartıp almadan etmeden durabiliyoruz ama yemek ihtiyacı yani boğazlar sorunu hiç bitmiyor. Artık daha hesaplı ucuz ve kaliteli şeyler arar olduk.
Tamda bu düşünceler içinde Sunshine’daki bir manava gittim. Mevsim sonbahar olduğu için ilk mandarinler çıkmış, yazın fiyatları dört dolardan aşağı düşmeyen muzlar biraz ucuzlamıştı. Minnacık sarmalık lahana, taze bamya, yeşil fasulye, brokoli falan geçen seneyle kıyaslandığında baya pahalanmış gördüm. Aralarda dolaşırken ne göreyim Pakham armutlar kilosu bir dolar yetmiş beş sentten görünce çok mutlu oldum. Pakham armutlar genelde gayet iri ve koyu yeşil renkte taş gibi sert olur ama biraz gölgede bekleyince sapsarı sulu hale gelir. Uzun zamandır armutlu kek yapmamıştım, paraya acımadım hemen iki kilo armut aldım. Bugün size tarifini hiçbir yerde bulamayacağınız çok özel armutlu kek tarifimi vereceğim.
Ağaçların yapraklarını döküp havaların gayet serinlediği romantik sonbahar mevsimine çok yakışan bu kekin özelliği meyvesi fazla olacak, hamuru az ve gayet hafif olacak. Tarifi tam uygulayabilirsek kekten çok pişmiş meyve yemiş olacağız. Yaklaşık bir buçuk kilo sararmış ermiş armutları güzelce yıkayıp kalın kalın dilimleyip bir kenara koydum. Armutları rahatça sıralayıp döşeyebilmek için bu keki geniş bir tepside yapmamız lazım, daracık kek kalıbında olamaz. Az veya çok yapmak isteğinize göre evdeki bir su bardağını ölçü olarak kullanabilirsiniz. Bir su bardağı sıvı yağ, yarım su bardağı süt, bir su bardağı toz şeker, dört yumurta. Bu kek için aldığı kadar kabaran un koymazdan önce birkaç kaşık keten tohumu, yulaf ezmesi, biraz ceviz içi, biraz tarçın tozu ilave edebilirsiniz.
Sıra geldi karıştırmaya. Malzemeleri el alışkanlığıyla sırasıyla kabına koyup karıştırırken insanın aklıda karışıp duruyor, kah oradan kah buradan düşüncelere dalıp giderken zamanı mekanı unutuyoruz adeta. Allahualem kek yaparken kafamda dolaşıp günlük olayların yükünden kurtulurum sanıyor insan ama hayaller gözümün önünden hiç gitmiyor. Malzemeleri karıştırıyoruz kek oluyor ama insanları karıştırıp kurcalayınca kek olmuyor küslük oluyor. Kırgınlıklar dağ gibi büyüyüp öfke oluyor. İncir çekirdeğini doldurmaz bir meseleden dolayı birbirine küsen iki insan Allah için nasıl barıştırılır, ne dememiz lazım, nasıl ikna etmemiz lazım diye düşündüm. Suç samur kürk olmuş kimse üzerine almıyor misali iki tarafta ben haklıyım diyor asla geri adım atmıyor. Ama ben abla olarak biraz nasihat edip doğrusunu konuşup anlatmak istiyorum. Eneler tavan yapmış kimse özür dilemek anlaşmak istemiyor. Bir anda yılların dostluğunu bir kenara fırlatıp atmak bu kadar kolay olmamalıydı. Çaresiz biraz limon kabuğu rendeledim, üzerine dört yumurtayı kırıp şeker ve sıvı yağı ilave ettim. Onları ağarana kadar çırparken ben olsam “özür dilerim, affedersin” der miydim diye kendimi onların yerine koydum. Aklıma annemin ölmezden bir hafta önce ona küs olan bir akrabasının kapısına gelip barışmasından annemin ne kadar mutlu olduğu geldi. Anacığım akrabasıyla barışmış olarak Rabbinin huzuruna göçtü gitti. Hesabın öbür aleme kalması helalleşememek ne kadar kötü, bunlar aklımdan geçince ben olsam hemen özür diler barışırdım dedim kendime.
En son yarım bardak sütü döktükten sonra keten tohumunu, yulaf ezmesini ve cevizi ekleyip karıştırıyorsunuz. Bu karışıma yaklaşık bir buçuk su bardağı kabaran un eklemek gerekiyor. Bütün malzemeler konduğunda karışım normal kek hamurundan biraz daha akıcı cıvık olması gerekiyor. Bu arada fırınınızı yüz seksen derecede açıp hazır ediniz. Hazırlanan kek karışımını güzelce tepsiye döktükten sonra önceden doğranmış armutları üzerine sıralayalım. Armutları sıralarken aklıma kıymetli bacılarımla beraberce eğlenip hoş vakit geçirdiğimiz güzel günler geldi. Ayda bir birimizin evinde toplanır çay kahve içer gülüşür konuşur dertleşirdik. Bir gün piknikte onlardan birisi güzel bir kahve yapıp hepimizi sevindirip şaşırtmıştı. Ne güzel anlaşan arkadaş olan iki insanın bir anda birbirinden vaz geçmesi beni çok acıttı. Artık bir fincan kahvenin bile hatırının kalmadığını düşünürken kekin üzerine tarçın serpip fırına sürdüm.
Çeşmeden akan suyun altında bezi yıkayıp sıkıp tezgahı silerken acizce çok sevdiğim iki insana dualar ettim, Allah’ım aralarındaki şeytanı kov, katından muhabbetler ver” diye dualar ettim. Ben kekin pişmesini beklerken döktürdüğüm bu yazımdan sonra haftaya armutlu kekimin kimlere kimlere nasip olduğundan sizlere yazmayı düşünüyorum. Hepinize mutlu huzurlu günler dilerim
Pembegül Abla